Dört Mevsim

Öznur Çolakoğlu Cam

HANGİ OLAY olsa yaşanan bilmem ki hangi mevsimindedir acep? Zira öyle bir denge üzere ki kainat her bir vaka’da ya da her bir durumda dört mevsimden bahsetmek gerek. Sistemin çarkları hep aynı işliyor sanki. İlkbaharı yaz, yazı sonbahar ve sonbaharı kış takip ediyor her zaman.

Bir devletin kuruluşu kolay olmuyor misal.. Muhakkak kışın çetin şartlarını, belki soğukta kalmayı, belki günlerce aç kalmayı gerektiriyor lakin zor şartlarda, fedakarlıklarla kurulan bir devlet yükselişini yaşıyor ilkbahar misali, tüm dallar çiçeğe duruyor. Akabinde yazlar geliyor kaç yüzyıllar süren ve sonrasında devletin yaşı ilerledikçe sonbaharın hüznü çöküyor belki üzerlere ve nice yıllar sonra artık kışa teslim olmak zorunda kalıyor koca imparatorluklar ve krallıklar…

Yada yeni kurulmaya çalışılan bir yuva kış mevsimiyle başlayabiliyor bazen ilk adımlarına. Birlikteliğe giden ilk adımlar belki bazı imkansızlıklar eşliğinde gerçekleşebiliyor. Lakin şu bir gerçek ki kışın çetin şartlarını daha aralarında resmi değil sadece manevi bir bağ varken böyle atlatabilen, bazı fedakarlıklar gösterebilen yuvalar, kışın akabinde gelen ve inşaAllah gelecek olan ilkbaharların daha fazla keyfini çıkarabiliyor.

Akabinde gelen yaz, çiftlerin belki en üretken oldukları zaman dilimini karşılıyor. Kendini gerçekleştirme, geleceğe ümitle bakabilme bu mevsimin meyveleri. Sonbahar huzur ve sakinlik dolu günlerin habercisi. Halen ilk günkü gibi el ele ileriye bakabilmek ve ebedi yolculuğa daha bir sağlam hazırlanabilmek. Ebedi uyku ve bürünülecek olan kefenler ise kışı andırıyor yeniden. Allah herkese ömründe ölümünde hayırlısını versin. Amin.

Yada sadece bir günün içinde bile yaşanabiliyor dört mevsim. Seher vakti ötüşen kışlar her zaman ilkbaharı müjdeliyor kulaklara. Öğlene doğru hakim olan sıcaklık yazın bayıltan sıcaklarına tekabül ediyor sanki. İkindi vakti güruha kayan güneş ve gökyüzüne hakim olmaya başlayan sarı, kızıl, turuncu renkler tıpkı sonbaharı andırıyor. Gece bürünülen çarşaflar kışın hakim rengi beyazı akla getiriyor. Geceler ve sessizlik, uzun kış geceleri misali. Kısacık bir gün dahi içinde dört mevsimi barındırıyor..

Kainat dört mevsim yaşıyor. Küçük kainat olan insanoğlu da bundan nasibini alıyor muhakkak. Dünyaya gözlerini açan minik bir bebecik ilkbahar tazeliğinde geliyor dünyaya ve merhaba diyor meraklı gözlere gül kokan melek simasıyla. İlk gençlik heyecanları yazın hareketliği gibi. Yazdan sonra gelen sonbahar, orta yaş ve ilerisine denk geliyor. Kişinin karmaşalarından sıyrılıp huzura erdiği zaman dilimleri. Saçlara düşen ilk aklar misali kışın yağan kar taneleri ve öyle güzel ki her biri. Her yaş kendi içinde güzel ve mevsimine özel..

Bir meyve dahi dört mevsimi yaşıyor.. Önce çiçek açıyor, meyve oluyor, bir kula yada başka bir canlıya nimet olamazsa dalında sararıp soluyor, suyu çekiliyor. Çiçekli ilkbahar, meyveli yaz, sararan sonbahar derken oda vakti zamanı gelince kışa varıyor. Kainat içindeki her bir zerre için düşünmek mümkün dört mevsimi.

Yada yaratılmış duygular için, lütfedilmiş hasletler için, kalp ve akıl olgunluğu için.. Her ne geliyorsa aklınıza dikkatle bakın ve keşfedin dört mevsimi her bir vakada.. ilk olarak kendi içinizde aslında. Kendimizden başlayarak ilk önce dört mevsimin hangisindeyiz diye soralım kendimize? Yada ne kadar vaktimiz kaldı acaba kışın ebediyetine varmak için?

Dört mevsim saklı içimizde bir yerlerde mühim olan her zaman ilk bahar olmak değil, ilkbaharı sonbaharla, yazı kışla dengeleyebilmek olsa gerek. Dört mevsiminizin en bereketlisini en uzun şekliyle yaşamanız dileğiyle..

  17.08.2006

© 2021 karakalem.net, Öznur Çolakoğlu Cam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut