Bilginin Yaptırım Gücüne Ulaşması
Bilmekten, Amele Geçiş Mertebeleri - 3

Halil Köprücüoğlu

4- Tasdik (Doğrulama,onaylama.Aklın tasdiki):

Akıl, Kalbi pek rahatsız etmeden, biraz da galip olarak ilerler.

Aklın hakimiyetinin söz konusu olduğu,

her türlü değerlendirmelerinin akıl tarafından yapıldığı

Tedbirlerin alındığı, ona ait tefekkürlerin yapılıp muhtevâda derinleşildiği bu safha

TASTİK mertebesidir.

Yani vicdanla irtibatlı olarak akılda, müktesebatımız mâkes bulur ;

zahirî hasseler ve dahilî ihsaslarla

dimağ beslenir ve bilinenlerin artık hafızada kalmasına karar verilir,

bilginin pasaportuna vize damgası vurulur.

Tek buutlu halden,

Terkip ve tahlille

müktesebat zihinde yer tutmaya, suret kazanmaya başlamış ;

daha somut, daha müşahhas, müsait farklı bir yapıya ulaşmıştır.

Daha somut, daha müşahhas müsait farklı bir yapıya ulaşır.

.

Bilgi, tereddütsüz ve kolayca kullanılmaya uygun olması için,

belki klasörlenmiş, dosyalanmış

değişik vasıf ve özellikleri için değişik tasniflere uğramış, işlenmiştir

Doktora tezinin hazırlanması gibi

artık ayni mesele ile ilgili bütün bilgilere ulaşılması gerekmektedir.

Bilginin, bütün hayata ait dosyalar taranarak karşılaştırılıp

ilgilerinin bulunması, ilgileri olanların ilişkilendirilmesi için

zaman nehrinde iradenin kullanılmasının akabinde

bu işler dimağda süratle yapılır.

İşte asıl İLİM budur diyebileceğimiz birçok önemli ve esaslı şeyler gerçekleşir, oluşur..

Hemen önünde, RAM’ında bulunan dosyadaki bilgilerle

Dimağın, derin dolaplarında, HARD DİSK’inde bulduklarını ele alıp,

Elindeki bütün verileri değerlendirmesi,

ilişkiler kurması,

ruhunu bulduğu şeye akıtması,

onu daha detaylı olarak

açık veya gizlice değerlendirmesi söz konusu olmaktadır.

Gezerken, oynarken, yemek yerken, belki uyurken bile

gizli veya açık değerlendirmeye devam eder.

Buna kalp ve hisler kuvvet verirse bu safha çabuk geçilebilir.

Aklın yeterli değerlendirmesi gerçekleştikten sonra, inanır ve taraf olursa zihin, elde ettiği sonuçları tastik eder, iltizam etmek ister.

Bu nîhai bir sonuç değildir. Bir ara tasdik ve doğrulamadır. Ancak elbette önemlidir.

Dimağ, depoladığı müktesebatını artık dil aracılığı ile ifade eder.

Bu ifade etmeyle insan, topladığı bilgilere sahiplenilmesini, dimağında yerleşmesini, kemal seviyede olmasa da benimsenmesini, tasdikini sağlar.

Bu safha, zihnin tam huzur bulmasını temin edemez. Daha ziyade aklî bir tasdik sayılabilen bu safha da eksik bir bilgi seviyesidir. Kemalde değildir, nakıstır. Çünkü insanı idare eden en üst komutan akıl değildir.

5- İz'an (Basiret, teslim olup itaat etme, idrakli inanç.Kalbin tasdiki.):

Bu son safhada artık İZ’AN, basamağı da başlamıştır denilebelir..

Esasen bütün safhaların sınırları çok kesin hatlarıyla belli olmaz..

Birisi başlamışken bir önceki de hala devam edebilir.

Hatta çok daha önceleri ve çok sonraları da oluşmaya devam edebilir.

Şuurun çakması ile artık kalbin tasdiki anlamında oluşumlar gerçekleşir.

Sezgiler daha çok devreye girmiştir. Mücerretler, gaybî olanlar da, müşühhaslar kadar kabullenir

Muktesabata daha sağlam bir şekilde sahip çıkılır.

Kalp, her şeyi teslim almaya, tedbirlerini düşünmeye, gereklerini gerçekleştirmeye başlar.

Kuvvetli bir virüs programı nın yaptığı gibi,

kalp de, adeta vücudun bütün dosyalarına emirler yağdırır,

onları ikna eder; yönlendirir; tamamen hakim olmaya çalışır.

Muktesebatla ilgili bilgileri daha da çok artırmaya çalışır.

Marifetullahta ilerlemeye gayret etmek gibi davranışlar

bu safhada, çok değerli ve merhalenin kemaline katkı yapan, zaman kazandıran hallerdir.

Zihnin ara tasdikinden sonra asıl komutan olan kalbin tasdiki sayılabilecek bu iz’an mertebesine biraz da teslim olmanın, idrak etmenin, sahiplenmenin; bilginin artık yaptırım gücüne ulaşmasının; hatta Allah tarafından verilen ve kolay kolay bozulmayan vicdanda mâkes bulmasının bir ifadesidir de denilebilir.

Çünkü sadece bu merhaleden bile imtisal {yapışma, sarılma, uyma} hasıl olur. Tasdik mertebesinde vuku bulan iltizam ile, bu İz’an mertebesinden ortaya çıkan İmtisalın arasında ciddi bir fark olduğu söylenmelidir. Akıl, olsa olsa bir komutan yardımcısı olarak bütün birimlere tastikini kabul ettieme; kalp ise hakiki ve tesinle bir reis olarak her tarafa sözünü geçirir. Her ikisi de uyma manası taşırken; imtisalde, daha toplu bir kabulleniş, içine sinerek, daha candan, samimi bir bağlanma olduğu açıktır.

Göz, kulak, burun, dil ve eşyayla teması sağlayan ellerimiz ve isimlendiremediğimiz birçok lâtifeler, cihazlar ile algıladıklarımız, bu merhalede, dimağımızda adeta bir şuura dönüşmektedir. Kalbimizin tasdikiyle, algılananların tamamı, artık, önemli veriler olarak değerlendirmeye tâbi tutulmaktadırlar. Sanki pasaport çıkmış, söz konusu müktesebatın kabulü kolaylaşmıştır

Bu safhada asıl komutan olan kalp bilgiyi benimsemiştir, kabullenmiştir. Çünkü kalp “..bir lâtife-i Rabbaniyedir ki, mazhar-ı hissiyatı vicdan, mâkes-i efkarı dimağdır” Akıl ve kalbin mutabakatı, vicdanın, en gelişmiş oto kontrolü olarak, onu ve dolayısıyla da, işletim programı gibi olan ruhu, rahatlatır. Zaten “İlimde iz’an-ı kalp olmazsa cehildir.” Kalp tasdik etmedikçe, bilinenler adeta yok gibi, bilinmiyorlar gibidir. Hiç değerlendirilmezler.

Bir doktor arkadaşım, çalıştığı hastanede, sigara içenlerin iç organlarıyla ilgili ameliyatları sırasında çok şiddetli ağır bir koku ile muhatap olduklarından, onların ameliyatlarını yapmama kararı verildiğini, başka hastanelere gönderme fikrine gelindiğini; fakat buna karar veren doktorların, yüzde ellilerin üstünde bir oranda sigara içtiklerinin tespit edildiğini anlatmıştı. Kalbin tasdikinden geçemeyen bir bilgi kullanılamıyor, kararlı bir davranış olarak maalesef tezahür edemiyor . Gerçekten “İlimde iz’an-ı kalp olmazsa cehildir.” fikri, bu basamağın önemini çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Çünkü insanda vicdan denilen; akıl, kalp ve davranışlarımızı büyük ölçüde ifade ettiğimiz vücudumuz arasındaki irtibatın; sıhhatini kontrol eden, tasdik veya reddederek düzenlemeler yapan, kolay kolay yalan söylemeyen, aldanmayan müthiş bir cihaz vardır. Yaratıcı, bu, doğrulayıcı, adeta fıtrî balansımızı ayarlayıcı cihazı, merhameten bize hediye etmiştir. Bir başka ifadeyle bu cihaz her şeyi, fıtratımıza, yaratılışımıza uygun olup-olmama açısından bir değerlendirmeye tâbi tutar. Ta derinlerden, çok güçlü bir tarzda, kabul veya ret cevabı verir. Davranışları disipline eder. İz’an merhalesinde, bu cihazın, en üst seviyede kullanılması söz konusu olsa gerek ki, bu safhadan sonra her şey rahatlar.

O da bozulursa artık kurtulmak imkansızlaşır, kalplerin mühürlenmesi Allahu alem, büyük ihtimalle bu safhada vuku bulur.

Zihin, Tasdik ve İz’an basamaklarını aşamayınca, tereddütler ve kararsızlıklar içinde bocalar durur. İstikrarsız davranışlar sergiler. Aşarsa huzur ve sükun gelir. Bilgi anlamındaki veriler şuura dönüşür. Maddi hayata kan basarak canlılığın devamını sağlayan kalp gibi, manevi hayatta da iz’anın temsilcisi olan kalp, insan hayatına, adeta huzur, saadet, denge pompalar.

24. Sözün 2. Dalında anlatıldığı gibi, (a.g.e. 1.C.-146) kabiliyetler yeterli feyiz almayınca, alamayınca; 2.yoldaki gibi “..berzahlar tavassut edince, hükm-ü imanileri ile şuhud-i kevniyeleri müsademe eder.” İnsan yaşayışı ile eğer Zühreleşirse artık feyiz alması da zorlaşır, hatta imkansızlaşır. Anlayamaz, algılayamaz. Üstün kabiliyetleri, adeta dumura uğrar. Maalesef kainattan marifet yağsa, onda abesiyete inkılap eder. Bir türlü kalbi tasdik etmez, edemez. İz’an, gerçekleşmez, gerçekleşemez.

Çiçeğin bir ayna gibi, hele okyanus gibi Şemsi göstermesi, ışık, ısı ve renkleriyle yansıtması imkansızdır. Ve “Herkes kendi müşahedatına tâbidir.”Düşünce ve davranışlar da hep müktesebat ve gelinen bilgi basamağı ile ilgilidir. Hayat boyunca muhatap olunanlar birer şartlı refleks gibi insanı şekillendirir. Yaratıcının istediği hali en iyi ifade eden Sünneti uygun olmayan bir yaşayışın sonunda Kalp, zayıf ve hatta hasta olarak, birikimleri olan bilgilerle ilgilenmez. Belki de ilgilenemez; dolayısıyla da artık İz’an, gerçekleşemez. Belki münafıklığı bile bu merhaledeki anlatılanla açıklamak daha kolay olur.

  09.08.2006

© 2021 karakalem.net, Halil Köprücüoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut