Bilginin Yaptırım Gücüne Ulaşması
Bilmekten, Amele Geçiş Mertebeleri - 2

Halil Köprücüoğlu

2- Tasavvur (Tasarlama, zihinde şekillendirme):

• Dimağa gelen bilgiler

• dikkat çekici, değerli, faydalı, içimizden bir şeylere mutabık, menfaatlerimize uygun görülürse,

• kalite ve güzellik tespit edilirse

insan,

• onu bir kenara atmaz, bir yerlere koyar,

• çünkü zihninde lazım olabileceği ihtimali oluşmuştur.

• Biraz daha korumaya alır.

• İlk tesir ve teessür faslı geçince

• cihazlardan gelen ve hislerle olaşan bilgileri

• müracaat söz konusu olursa düşüncesiyle

• nasıl bir şeydir, neler olabilir, neler yapabilirim değerlendirmeleriyle

• onları yoklar, tasnif eder; karmaşık tahlil ve tenkitlere tâbi tutar;

• değişik hal ve şekillerini tasarlar, düşünür.

Artık TASAVVUR basamağına ulaşılmıştır.

Bu mertebede ihtiyarımız, dahlimiz Tahayyüle göre daha fazladır. İnsan bu merhalede hayaller üzerinde oynar, onlara yeni şekiller vermeye çalışır Burada, isimlendiremediğimiz his ve duyguların, muhatap olunan bilgiyle irtibatı, ilgilenmesi gerçekleşir. Tasavvurda hayaller, artık vizyon kazanmaya başlar.

Burada da müşahedatımıza tâbi olduğumuzu; okuduklarımızın, seyrettiklerimizin, düşüncelerimizin, kısaca hayatımızın, tasavvurlarımızı da şekillendireceği, onun aynası olacağı kesindir. Bediüzzaman’ın ”Gaye-i hayal olmazsa , ezhan enelere döner.” kaidesi burada değerlendirilmelidir. İnsanın hayallerini ulvi, yüksek gayeler işgal etmez ise; zihin, enenin açılmayıp, ters kullanıldığı durumda olduğu gibi ters çalışır; tamamen kendi için değerli olanlarla ilgilenir. Bütün gücüyle kendine yönelir. Sahibini başka mecralara sürükler.

İnsanın itikat mertebesine çıkması için temel mertebelerden diyebileceğimiz Tasavvur seviyesindeki bir merhalenin oluşması, insan için oldukça önemli ve hatta zaruridir.

Yoksa, Bediüzzaman Hazretlerine göre, bu mertebede kalan bir bilgi ve ilgi insana BÎBEHRELİKTEN başka bir şey kazandıramaz.

Gayesiz gençlerin internette çet yapmakla ömürlerini telef etmesini; derslerini çok rahat ihmal etmeye rağmen futbol takımlarının bütün teferruatını bütün incelikleriyle takip ederek onda fani olmalarını; hanesinde veya işlerindeki bir çok eksikliği halletmeyi hiç düşünmezken dünya futbolunu hayati bir mesele gibi en ön sırada takip eden bir çok perişan insan hep bu hale örnek olarak gösterilebilir.

3- Taakkul,(Akıl erdirme, hatıra getirme) :

Tahayyül ve Tasavvur merhalelerinde müktesebat

ihtiyarımızla yoklanmış, değişik tasarılarla muamele görmüştür.

Artık dimağda az çok bir şekli vardır.

• her türlü değerlendirilmeye uygun hale getirilmiştir.

• Artık akıl tarafından tezekkür ve tahattur yapılabilecek haldedir. Öyle de yapılır.

• Ancak biraz ilerleme olmuşsa da

• bu muktesebat insanı fiiiliyata geçirecek tesirde değildir.

• Zininde tam istikrar sağlanmamış,

• bilgiye tam sahip çıkılmamış,

• ruhta tam benimseme henüz oluşmamıştır.

• İçimiz, komuta merkezimiz tam ikna olmamıştır.

• Bunlar henüz bilmenin zayıf mertebeleridir.

• Ancak bu bilgi, böyle zayıf mahiyetine rağmen, artık

• ruhun ileri karakolu olan vicdan için

• istikrara açık, önemli bir rükun ve esaslı bir dayanak olacak istidada ulaşan bir bilgidir,

• Artık, TAAKKUL safhasına gelinmiş, oarda bulunulmaktadır.

• Bilgiler, şimdi aklın kontrol ve değerlendirmelerine âmâdedir.

• İnsan bu basamakta, bulduklarını artık biraz daha güçlü cihazlarıyla test eder.

• Akıl, daha acımasız, daha sıkı değerlendirmelerini gerçekleştirir.

• Dimağ, onu uygun olan, daha korumalı, daha kaliteli bir yerlerine koyar.

• Müktesebatın kıymetine karar vermeye başlanmış, daha sıkı kayıtlar alınmış

• ancak henüz kalp ve vicdanda tam değerlendirme olmamış,

• değerlendirme henüz tamamlanmamıştır.

Bu mertebede, his ve duygularımız, muhatap olunan bilgiyle daha ciddi şekilde ilgilenir; zihin anlama, algılama mânâsında muameleler yapar; aklın bu bilgiler, veriler, müktesebat üstünde yoğunlaşması gerçekleşir.

Dikkat edilirse, felsefecilerin en önem verdikleri akıl, Bediüzzaman’ın, Kutsi Kaynaklardan aldığı ölçülerle ortaya koyduğu bilgi basamaklarında, 3. mertebededir. Hem de gerçek bir bilgi için, daha dört mertebe inkişafa ihtiyaç vardır. Bu durum iyi değerlendirilmelidir. BSN. Hazretlerinin ne kadar sağlam, derin ve ince esaslara bağlı olduğu anlaşılmalıdır.

Ayrıca aklın, hikmetli olması, vahye ve O’nun bir başka ifadesi olan Sünnete kulak vermesi, “HAKKI HAK BİLECEK” bir akıl olması; diğer basamaklarla onun değerlendirmelerinin desteklenmesi ve geliştirilmesi BSN. ye göre zaruridir. Yoksa, kendi başına ondan BÎTARAFLIK {tarafsızlık} hasıl olur. Tercih edemeyen, nötr kalan, tarafsızlık rolüne giren akılcılar, maalesef, kararlı olarak bir şeye yönelmeye ve bunu davranış olarak tezahür ettirmeye muvaffak olamazlar. Fakat, akla ait bu Taakkul mertebesinin de diğer mertebelerle gelişmeye ihtiyacı olduğu gibi ; diğer mertebelerin de bu safhaya ihtiyaçları zaruret derecesindedir…

23.Sözde, köprü başında, etrafı daha da korkunç hale getiren cep feneri, işte bu vahyi dinlemeyen akıldır ki, her şeyi aslından farklı ve korkunç göstererek aldatır ve insanı dehşete düşürür. (a.g.e.1.C-133) O haliyle, ona tabi olmak yerine, onu terk etmek, daha doğru olmaktadır.

3.Sözde, bütün şartları açıkça belli olduğu halde insanı sol yola sevk ederek perişan eden; 4. Sözde, gitmesi gereken uzun yolu ve şartlarını bilmesine rağmen, insanın bütün sermayesini istasyona kadar bitirmesine müsaade edip onu rezil eden; 6.Sözde, çok avantajlı, müthiş bir ticaret olan emaneti sahibine sattırmayıp, emanetle birlikte, emaneti alan insan olarak onu da mahveden…. akıllar hep vahye tâbi olmadığından yanlış taakkul eden; daha doğrusu taakkul edemeyen akıllardır.

Belki doğruyu yanlış, yanlışı doğru gösterecek kadar aldatıcı bir akıl seviyesi olan cerbeze hali de; her iki tarafa bakan bir maglata tarzıyla, kendisini aldatan deve kuşu gibi ortada kalan insanların zavallılığı da, hep bu mertebede kalmanın, bu merhalenin yalnız kullanılmasının diğer merhalelerle desteklenememesinin tezahürleridir, denilebilir. (a.g.e.1.C-623-13.Lem’a/8.İşaret)

Hakkın yanında yer alamayan neme lazımcılar, cerbeze ile, hodgâmca, çok maslahatlar bulup, taraf olmadan yaşarlar ki bu ilmi bir tavır değildir. Hucurat Suresi 10. ayeti : “Müminler ancak kardeştir..” derken; bu ve 9. ayeti ayni zamanda, aralarının bulunmasını; doğrunun, haklının yanında yer almayı emretmektedir. (M.Karabaşoğlu; Zafer Eylül 2004-16.syf. ve Y.Asya, Ayna, Bir Haksızlık Karşısında) Ancak Vahye kulak asmayan akıl, çok maslahatlar bulur veya üretir, Ayetin emrettiğini yapmaz, yapamaz; kardeşlerinin dertleriyle ilgilenmez, ilgilenemez.

Bu akıl, kendini aldatmaktan başka bir işe yaramaz. Sahibini ve toplumu, perişan olmaktan kurtaramaz.

Hatta “Akıl, ayni ikâp oldu.” (a.g.e.1.C.-84) demek mecburiyetinde kalanların esasen “küllî bir akla “(a.g.e.2.C.-1215) ihtiyaçları vardır. O da ancak dinle olur. Yani vahiyle desteklenmeyen akıl, ızdırap aracı iken, vahyi dinlerse “akıl, miftah-ı kenz oldu “ denebilir. ( 1.C.-84). Sırat-ı Müstakim bahsinde anlatılan, aklın doğru kullanıldığı vasat mertebesi, vahyi dinleyen bir halin tezahürüdür. ( a.g.e. 2.C.-1164) Yoksa aklın ifrat ve tefrit mertebelerindeki, belki çok zeki kabul edilen bir çok insan, maalesef, dalâlet vadilerinde koşturmuş insanlar olarak anılmaktadırlar.

5.Sözde, talim ve muharebe ile vazifeli olan askeri çarşıya rızk peşine gönderen akıl yanlış bir tasdik yapmıştır. Ait olduğu vücudu divan-ı harbe çıkarıp, perişan eder. Vahye kulak vererek tasdik etmeyi gerçekleştiren akıl ise, ait olduğu varlığa zarar getirmez iken, ihtiyacı olan rızka da kavuşturur. Ancak rızk meselesiyle uğraşmayı, gerçekten “Devletin bir angaryası “ olarak gösterir. İnsanı hakiki saadete taşır, her şeyin anahtarı hükmünü alır.

Teavünden ibaret olan hayatı, cidal gibi gösteren; zeki olmanın yerine biraz hilenin koktuğu kurnazlığı öne çıkaran; insanı hodgâm yaparak fıtratına aykırı hale getiren, kainata mânâ-i ismiyle baktırarak en büyük yanlışlığı irtikap eden akıl hakikaten en tehlikeli unsurdur. Tehlikeli halinin izale edilmesi ve faydalı olabilmesi için bu mertebenin doğru teşekkülü çok önemlidir.

  02.08.2006

© 2021 karakalem.net, Halil Köprücüoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut