Sistem Güneşi Batıdan Getirebilir mi?

ŞÜPHESİZ Kİ peygamberlerin hayatları insanlara birer rehber olmaları hasebiyle nice hikmetler ve dersler barındırır. Öyle ki bu derslerin insanın varoluşunu anlamlandırma kaygısı taşıdığı her zaman ve bu zamanlarla ilintili her mekana ulaşan bir tınısı vardır mutlaka.

İnsan beşer olmakla insan olmak arasındaki sancılı yolda seyrusefer ederken attığı her adımda, aldığı her nefeste o rasullerin söz, hal ve duruşlarından ilhamını almalıdır. Muhtaç olduğu hikmet nebilerin ‘duruş’ larında mevcuttur çünkü. Özellikle de peygamberlerin zamanlarının zalimlerine muhatap olmada gösterdikleri duruş ve tavırda, zamanın ahirinde yine aynı zulüm mirasını tevarüs eden zalimlere karşı fazlasıyla ‘konjüktürel’ duruşlara zorlanan, maalesef çoğu zamanda kendini böylesi duruşlara mecbur bilen ehl-i din için nice hikmetler vardır.

Müminlerin karşıtında ve karşısındaki sistem esasında kendi iddiası ve felsefesi üzerinde tarihsel olarak istikrarlı bir çizgi izlemiştir. İddiası basittir: Kainatın sahibi ve yaratıcısnın sıfat, isim ve şe’n lerine ortak ve/veya onlara sahip olduğu iddiasındadır bu sistem. Hatırlayalım ki, bu sistemin sivrilmiş temsilcilerinden biri olarak Nemrut, İbrahim (as) a “seni ben yarattım, ve rızkını ben veriyorum” demiştir mesela. Sistem söylem ve iddialarında hep böylesi rijit bir tarz izlemesede, müminler karşısındaki tavrı genellikle aynı manaları işmam eden bir minvalde seyretmiştir. Sistemin iddiasında tekrarlamaktan adeta zevk aldığı şey, rızkın ve hayatın kendi kuvvet ve kudretiyle kaim olduğu vehmidir. Ya rızkını kesmekle, ya da hayat şartlarını muhatapından yana oldukça ağırlaştırmakla korkutur. Muhataplarını konjüktürel duruşlara zorlar, bazen öyle bazen böyle olmaya zorlar, şöyle yada böyle imiş gibi davranmaya zorlar, bizde aslında biraz böyle sayılırız türü aşağılık psikozlarına zorlar, daha da kötüsü böyle yapmasının muhatapı için daha iyi olacağı ve muhatabını kendisinden koruyacağı fikrine sahip olmasını sağlar. Ve en nihayet, sistem kendi kuralları ile yaratıcının kuralları arasında kategorik düşünebilecek bir zihinsel temellemeye ulaştırır muhatabını. Güçlünün haklı olduğuna/olacağına inandırmak ve de güçlü olabilmek için kendi kuralları ile oynamanın zorunluluğuna, yani konjuktürel bir duruşun gerekliliğine inandırarak önce çift kişilikli sonra kişiliksiz bir duruşa yönlendirir muhatabını.

Sistem ufak-tefek tarihsel farklılıkların oluşturduğu varyasyonlar hariç, ister bir tek şahıs olarak ister bir şahs-ı manevi olarak hep aynı tarz söylem ve oluşşal kurgu yla muhatap olur ehl-i dine. İşte bu sistemin tipik ve ve çağdaşlarına göre kendini daha net ifade eden bir temsilcisi olarak Nemrut da insanları yarattığını, rızık verdiğini ve dirilttiğini iddia etmişti. İbrahim (as) ın ona cevabı şu oldu : “Allah güneşi doğudan getirir, haydi sen de onu batıdan getir bakayım”. Bu bir meydan okumanın ötesinde, İbrahim (as) ın Rabbinin rububiyet saltanatına yaptığı bir vurgunun işaretlerini taşır.

Rızık verme saltanatı Allahındır,
hayat verme saltanatı Allahındır,
öldürme ve dirltme saltanatı Allahındır ve
güneşi idare etme saltanatı da Allahındır.

Ey Nemrut haydi sende bu salatanata karış karışabiliyorsan, karıştır karıştırabiliyorsan demekti bence ve “Nemrut şaşırıp, tutulup kalmıştı”. İbrahim (as) ın Rabbinin rububiyet saltanatının marifetiyle şekillenen bu duruşundan ahirzamanın müminleri olarak almamız gereken derslerin olduğu muhakkaktır. Mesela, bu din-i mübine hizmet için başörtüsünü çıkarmak zorunda olduğunu düşünen bir mümine, ona bu düşünceyi dayatan sisteme :”Beni bu dine hizmet ettirecek Rabbimdir, haydi sende onu engelle bakayım” diyebilmeli ve örtüsünü çıkarmamalıydı diye düşünüyorum. Ya da rızkının kesilmesi endişesiyle farzlarını aksatan yada terkeden mümin :”benim rızkımı Rezzak olan Rabbim verir, haydi sende onu engelle bakayım” duruşunu sergileyebilmeli ve farzlarını terketmemeli veya aksatmamalıydı. Zira bu dine hizmet edecek şartları oluşturma saltanatıda rububiyet saltanatının bir cüzüdür ve Kadir-i Mutlak olan Allaha hastır. Kendimizi mecbur bildiğimiz heryerde/herşeyde sistemin üstünlüğünü kabul etmiş olduğumuzun farkına varmalıyız ve unutmamalıyız:

“Sistem güneşi batıdan getiremez!”

  15.06.2006

© 2021 karakalem.net, Metin Ergöktaş



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut