Kazanırken kaybetmek

KAZANMAK KAYBETMEYİ, kaybetmek kazanmayı içinde barındırır… Kazanmak da kaybetmek de kalıcı değil, zira zaman değirmeni her şeyi öğütüyor.

Kaygan zeminde nasıl kalıcı olunur? Dünyanın durmadan dönüşü değişkenliğin açık bir görüntüsü değil mi? Kazanmalar ve kaybetmelerin sabit olması demek böylesi bir dönüşün olmaması, hayatın durması demek. Bu değişim ve dönüşüm zamanın sonuna kadar devam edecek.

Yarınları kazanma adına bugünleri ziyan ederiz de haberimiz olmaz, “rahat yarınlar” gelmez bir türlü, hazır zamanlar üzüntü ile erir gider. Tam elde etmek için son darbeyi vurmak üzere olduğumuzu zannederken bir de bakarız eldekiler de çıkmış.

Kazanmanın ve kaybetmenin kararsızlığını kabullenen çok şeyleri kazanmış demektir. En karlı kazanç, kişinin kendini bulması ve bilmesi…İçinin aydınlık noktasıyla kainatı kazanabilecek bir kabiliyette olduğunu fark etmesi… Eşyanın , hadiselerin hatırlattığı hakikati kavramak için yerde yer ettiğini anlaması…Dünya havuzunda kalmak için değil melekut denizlerden ötelere yüzmeye yönelmesi…

Mülkü kazanmak yetmez, melekutunu kavramadıkça… Terazinin bir kefesinin dolması dengesizlik hali olduğu gibi mana ciheti dolmayan mal istifleme de dengesizliktir. Kazanmanın ve harcamanın şekli melekuti kazanımın göstergesidir. Malla kendini gösterme görgüsüzlüğü eşyanın ardındaki melekutu görmeme körlülüğü, basiretsiz bir bakış hali… Bir taraftan kazanıyor görülürken hakikatte kaybetmesi…

Mülk doyurmaz, melekut olmadıkça…Deniz suyu gibi içtikçe içilesi gelinir. Mülk perdelerinin ardındaki mana burçlarından bakan, izafiliğin izinden kalbi kazanımlara yönelir. Mide kadar kalp de doymak ister, beden rahatı istediği gibi ruh da hiffet hissetmek ister…Vicdan dengesizliğe razı değildir, adaletli olmak ister.

Mülk ciheti ne kadar dardır, melekut ne kadar geniş…Oturduğumuz evler, bindiğimiz arabalar, yürüdüğümüz yollar, gezdiğimiz mesire yerleri bazen ne de sıkar, melekutun serinletici rüzgarı esmese dayalısı gibi değildir…Kuşun kanadına, balığın kulacına takar, ayın yörüngesine, galaksilerin göğsüne çıkarır melekut… Sıkmadan sürükler kainatın rüzgarında.

Mülk ve melekutun kanatlarında uçar insan… Mülkte mahcup olmamak, melekutta zenginleşmek… Mülkte kanaat, melekutta ziyadesiyle zenginleşmek.... Kalbi kanatlandırır…

Mülk kazanımların azgınlığında kaybedişleri yaşıyoruz…Toprak kirlendi, su bulandı, hava kararıyor, buzullar ısınıyor. Ayağa kalkamayan insanlık neyi kazandı, neyi kaybetti? Kaybettiği kazandığına değer mi? Melekut küskünlüğü bırakmadıkça kainatla barışamayız.

Mülk kazanma uğruna melekutun nice latifelerini kaybediyoruz. Değer mi değmez mi diye düşünce duraklarında durmayı düşünmüyoruz. Kainat mülkü melekut zenginliğimiz için ayaklarımıza serilmişken kalp tıkanıklığına açacak mülkü aşamıyoruz.

Kaybedişleri ve kazanımları mülk ve melekutun terazisinde yeniden tartmak yarınki kaybedişlerimizi azaltacaktır. Durumumuzu ve duruşumuzu düzeltmedikçe mülkün altında ezilmekten kurtulmamız güçleşecek. Melekut zenginliğe üç-beş mülkü değişmek büyük bir fakirlik olsa gerek.

Bakışlarımız, nazarlarımız, düşüncelerimiz mülkü delecek derinliğe erişmedikçe mülk boğmaya devam edecektir. Kainat bize melekutuyla bakarken biz de bayağı ve basit mülk bakışlarını bırakmalıyız.

Dünya büyüklüğünde sonsuz bir mülkü kazanma kabiliyeti yerinde kullanılmazsa kaybediş çok büyük olacaktır. Her an kaybettiğimiz “zaman”, en büyük kaybımız…Hiçbir mülk bunu geri getiremez… İyisi mi zamanımızı melekut kazanımlarda yoğunlaştıralım…

Hakim olan Malikül Mülk eşyanın künhünü göstersin, mülk muhtaçlığından kurtarsın, kazanıyorken kaybetmekten korusun, melekut zenginliğine eriştirsin inşaallah.

  05.06.2006

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut