Bir ilahinin yaptıkları

Halil Köprücüoğlu

ALMANYA’DA ÖĞRENCİLERLE sohbetler yapmak, seminerler vermek üzere gittiğim son dönemde, çok faal bir ağabey bizi Bonn’a davet etti. Kilisenin salonunda, yemekli bir bayram kutlaması olacaktı. Bu toplantıda, Alman Eyalet milletvekilleri, Alman Müslümanlar, bazı Arap ülkelerinden Müslümanlar, Hıristiyan Almanlar gibi çok değişik özellikte misafirler vardı.

Davet, başkanı Türk olan bir Müslüman-Hıristiyan Diyalog Derneği tarafından yapılmıştı. Çok çeşitli faaliyetler yapıldı. Konuşmalar, yemekler, ikramlar, hediye çekilişleri vs. yapıldıktan sonra Arapların teşekkül ettirdikleri bir koro ilahiler söylemeye başladı. Çok güzel olmakla birlikte Hıristiyanların kalabalık olması ve Arapça ilahi söylendiğinden, söylenenleri anlayamamaları, havayı çok sakinleştirmişti. Koro, “Talâal Bedru Aleyna...’demeye başlayınca ben gayr-i ihtiyari masada tempo tutmaya başlamışım...Ancak koronun farklı bir tarzda söylemesi sebebiyle tempo tutmakta zorlanıyordum. Dernek başkanı yanımıza gelip .” Nasıl buluyorsunuz, memnun musunuz.” deyince “ Eğer Almanca bilseydim. Bu ilahi ile ilgili bazı şeyleri bu Alman Hıristiyanlara söyler, bu önemli mesajla onları heyecanlandırırdım .”diye cevap verdim. Başkan “Siz düşüncelerinizi bana anlatın. Ben kürsüden Almanca olarak misafirlere aktarırım .” dedi.

Bende, hem hakikati ketmetmemeye hem de muhataplarımı rencide etmemeye dikkat ederek şöyle anlatırım diye başladım konuşmaya: ”Kıymetli misafirler. Bu ilahi, esasen Hz. Muhammed ASM. çok zor şartlar altında hicret etmeye mecbur kalınca, Medine’ye gittiğinde, O’nu karşılamak için bekleyen mü’minlerin söylediği bir ilahidir.

Ancak bu gün artık Hz.Muhammed bizim gibi bir hayatta değil.. Fakat O’nun önemli bir müjdesi var. Mânâ olarak şöyle: Ahir zamanda İslamiyet’in ve bütün dinlerin zaafa uğradıkları, kötülüklerle, küfürle mücadelede tek başlarına başarılı olamadıkları bir zamanda Hz. İsa As. semadan, bulunduğu hayat ile ilgili farklı boyuttan, dünya’ya nüzûl edecek, inecek. Hıristiyanlık hurâfelerden temizlenerek safileşecek. Hıristiyanlık, İslamiyet ile omuz omuza verecek, O’na dehalet edecek. Birlikte çok kuvvetli olacaklar. Din-i Hakkı tekrar zemin yüzüne hâkim kılacaklar. Bu alem-i kevn ü fesadı pisliklerden ve kötülüklerden temizleyecekler. Dünyaya tekrar saadeti getirecekler.

İşte artık o zaman geldi. Hz.İsa AS.‘mın ayak seslerini duyuyoruz. Medine’de Muhammed ASV. ‘mı karşılayanlar gibi, bu gün de bizler, Hz.İsa As.‘mı karşılamak düşüncesiyle bu ilahiyi söylemeliyiz .”

Sözlerim biter bitmez heyecanla mikrofona koşan başkan bey, Almanca olarak bunları misafirlere anlattı. Kopan alkış fırtınasını görmek lazımdı. İnşâllah İsa AS.’mın karşılanmasında bulunanların alkış sesleri anlamında olur. İnşâllah O’nun bu ulvi vazife için gelmesine dua yerine geçer, Cenab-ı Hak, bizleri de O büyük zata, Mesih’e, talebe eder.

Bu arada çok üzüldüğüm bir hadiseyi de anlatmadan geçemeyeceğim. Bizim masamızda oldukça pembe yüzlü, mavi gözlü bir Alman öğrenci oturuyordu. Beni bu toplantıya getiren Almanca Öğretmeni Rüstem beyin misafiri, Almanya’da Teoloji okuyan bir genç. Rüstem bey her fırsatta onunla konuşuyor, onun sorularını cevaplandırıyordu. Geniş İslamî kültürüyle ona bir şeyler anlatıyordu. Ancak bizim masamızda oturan bir Türk arkadaş Rüstem bey masadan bir ara ayrılınca, onunla bildiği kadar, Almanca bir şeyler konuştu. Alman öğrenci iyice kızardı, bozardı. Rahatsız olduğunu anladım. Rüstem bey gelince ona durumu anlattım. Misafirle konuşan arkadaşım, çok üzüldüğünü, masamızdaki diğer Türk arkadaşın onu sıkıştırarak, “Madem ilahiyat okuyorsunuz; böyle toplantılara da geliyorsunuz. Neden Müslüman olmuyorsunuz.” diyerek rencide ettiğini anlattı. Halbuki o Alman öğrenci İslamiyet’le ilgili çok ileri seviyede kanaat sahibi imiş. Ancak bu acele ve nezaketi bir tarafa bırakan teklif beni de hakikaten çok üzdü. Halbuki acele etmeyip onun hür iradesiyle güzellikleri anlatılan ve ortaya konulan İslamiyet’i, isterse, kabullenmesi beklenmeliydi. Bu tarz, Batılı birisi için oldukça önemli bir usuldü.

Toplantı sonrası ayrılmak için vedalaşırken dernek başkanının henüz Müslüman olmamış eşi, yanımıza geldi. Yemek dağıtımıyla bile ilgilenen, adeta bu toplantının gayesine ulaşması, Müslüman-Hıristiyan diyalogunun iyi bir şekilde gerçekleşmesi için çırpınan bu hanıma, hem bir takviye, hem de bir dostluk esprisi yapmak için bir şeyler söylemek istedim. Sadece başı açık olan, mütevâzı giyimli, boynunda Arap harfleriyle Allah lafzı yazılı bir kolye taşıyan bu hanıma .” Sizi, eşinizin bu ulvi davasına ciddi bir destekçi olarak koştururken gördüm. Çok memnun oldum. İslam’ın ölçülerine göre siz, büyük bir ihtimalle eşinizle birlikte çok konularda da mutabıksınızdır. Belki bazı eksik şeyler de zamanla daha güzel bir şekilde düzelecektir inşâllah. Böyle olunca İslam’a göre, siz eşinizle, altından nehirler akan cennette, belki de sallanan sandalyelerde, bu günleri, bir birinize anlatacak, lezzet alacak, ebediyen genç olarak keyif edeceksiniz, inşâllah.”dedim.

Eşinin tercümesi devam ederken, sevinçle ellerin havaya kaldırıp, Almanca bir şeyler söylenmeye başladı. Etraftakilerin dikkatini çekmiş olacak ki yanımıza gelenler oldu. Fakat konuşmaları biterken, aniden yüzü değişti. Sanki kötü bir şeyler söyleyerek, ellerini sertçe salladı, kızgınlaşmıştı. Ben şaşırdım. İyi niyetlerle söylediğim bu söz, acaba neden kızdırdı diye merak ederken, dernek başkanı olan eşi açıkladı. “Müslüman erkeklere, cennette binlerce Huri veriliyor. Bu efendinin gözü, beni orada görmez. Biz yandık, yandık .“diyormuş.

Ben hemen açıklamada bulundum. ”Telaş etmesine gerek yok. Onun bilgi eksikliği var. Evet cennette Huriler var. Ama Mümin hanımlar, onların reisleri olarak başlarında bulunacak. Huriler onun emri altında hizmet edecekler” dedim. Hanım bağırarak, dans eder gibi dönüyor, bir şeyler söylüyordu.”Yaşasın, ne mutlu bize .”diyormuş. Bu güzel latife sebebiyle bizi, eşi vasıtasıyla evine davet etti; yemek yemeye, bu güzel sohbetlere devam etmeye çağırdı.

İslam’ın en küçük hakikatleri bile insanları böyle sevindirirse, tam bir İslamî hayat elbette saadet-i dâreyni getirebilir. Cenab-ı Hak, inşaallah, Hz.Mehdinin eserlerini program yapacak O büyük Rehberi çok acele gönderir, muvaffak eder de, saadeti bütün insanlığa tekrar tattırır.

  31.05.2006

© 2021 karakalem.net, Halil Köprücüoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut