Solgun sokaklar

ÖLÜMSÜZ SOKAKLAR sefahat solukluyor. Yüzünü yaza dönen günlerde bedenler hayasızlığı haykırıyor… Elbiseler renkli ve parlak fakat suratlar solgun ve mutsuz…Yaralardan ağlayan yüreklerin yansıması yüzler, huzursuz gülüyor…

Haz hoyratçılığı güzelliği,zarafeti, inceliği eritiyor. Halbuki haya, hayatın elbisesi, örtüsü…Sadece beze bezenmek değil, duyguları kılıflamak, haddi tayin etmektir tesettür…

Ölüm de hayatın siyahi örtüsü…Unutulmayan ölümle dizginlenir duygular… Nefeslerin sonunu gören nefis, perde olmaktan çekinir ve çekilir kalbin önünden.

Sefahat şehirleri işgal ediyor, şehirler ölümsüzlüğe teslim… “Hikmetin başı Allah korkusu” bilen bir medeniyetin çocukları hayasız saldırılara maruz…İman hedef alınmış, ebediyet tehlikede…Değişen devirlerde, değerler devriliyor…

Her sabah kalkıldığında yeniden diriliş hatırlanmıyor, her gecenin hayatı örttüğü düşünülmüyor…Kelebekler kalplere tefekkürle konmuyor… Güllerin gösterdiği güzelliği görmüyor gözler, bülbülün güller adına tesbihatını duymuyor kulaklar…

Zihin kıvrımları tıkalı, tefekkür akmıyor…Tezekkür kanı dolaşmıyor bedende…Vicdanlar hapsedilmiş veya uyutulmuş…Sanki acizlik bitmiş, fakr yok olmuş, dertler devalara dönmüş, hastalıklar hapsolunmuş… Sanki ölüm öldürülmüş, kabir kapısı kapanmış…

Ölümün hatırlattığı hayatı düşünen hayatını heder eder mi? Zaman rüzgarlarının önünde onu çıplak bırakır mı? Elbisesini tefekkür ipliği ile diker, tezekkür düğmeleriyle düğmeler…Üşümez sefahat rüzgarlarında… Ölümle kefenlenecek hayatı, ölmeden önce edeple örter…

Güllerin göz kırptığı, bülbüllerin şakıdığı mevsimde kör ve sağır olmak ne kadar da kalın bir gaflet örtüsü… Bülbülün kanatlarından kainata açılmak, yıldızların kokusunu duymak varken yerin sefahatinde hapsolmak, hayatın anlam örtüsünü açmamak demek.

Her birimiz benliğimize ikna etmeli… Gitmek için geldiğimiz bu beldeye bağlılığımızı azaltmamızı gerektiğini, ukbaya hazırlığımıza hız vermemizi… İmanın ölüm zindeliği, tefekkür diriliği ile devam edeceğini…Bunları yaptığımızda imanın yarısı hayanın tamamlanacağını…

Her günde, her anda bu hatırlatmaya ihtiyaç var. İhtiyaçlarımız erteleyemeyiz, biz ötelerin yolcusuyuz. Yol uzun, ömür kısa…Bizi ateşten koruyacak iman elbisesini sağlam dikmeliyiz.

Kavurucu sefahat ateşinden kurtulmamız İbrahimi (a.s.) tefekkür ve tevekkülle mümkün…Sefih Nemrut ateşi İbrahim (a.s.)mesleğinden gidenleri yakmaz. Ateşe odun atanlardan olmak istemiyorsak, su taşıyan karıncalar gibi himmet adımlarla ilerlemeliyiz.

Şehirler haya sütunları ile yeniden sağlam zemine oturtulmalı, bunu için de biz oturmamalıyız. Elbisemizin yırtıklarını ölüm tefekkürü ile dikip yeniden hücuma geçmeliyiz.

Solan sokaklar güllerle gülecek, bülbüllerle bezenecek haya ile kaplanacaksa,sefahat seline dur diyebilecek ordulara ihtiyaç var. Biz ölümlülerin ölümsüz vazifesi bu… İbrahimi askerlerin silahını kuşanıp kıtalara kaplama vazifesi…Nurun narı söndürme mesleği…Sonluluğu sonsuzluğa dönüştürme meşrebi…Ölüm şerbetini içmeden kana kana içmemiz gereken ab-ı hayat iksiri… Susuzluktan solan suratlar ve sokakların bu iksire ihtiyacını bilerek yaşamak…Hayatın hayrı hayada olduğunu haykırmak…

  29.05.2006

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut