Hû hürmetine

KENDİNDE YOĞUNLAŞABİLMEK… Üzerindeki Ehadiyyet sikkesini görebilmek ve okuyabilmek…

Eneyi kristalleştirmeden eriterek buharlaştırabilmek… Benliğini tüketerek sıfıra ulaşabilmek… Emaneti temiz olarak sahibine tevdi edebilmek… Hırsızlama hainliğinden kaçabilmek… Vehmi varlığı ile sahiplenmenin de suni olduğunu bilmesi… İnsanın kendisini bulması demek.

Kalbinin derinliklerinden ruhunun enginliğe çıkabilen kendiyle beraber kainatın keşfini de yapmıştır. Yerde çürüyen çekirdek olmak istemeyen kabuğunu kırmalı, kalbinin kilidini açacak anahtarı bulmalı. Her anahtar her kapıyı açmaz, herkesin kalbi özeldir ve anahtarı da kapısında asılı değildir. Ağlamadan, aramadan da bulunmaz.

Şu üzer, bu sevindirir hepsi geçer… Anahtarı bulup kapıyı açmadıkça hiçbir şey değişmez, döngü dönüp durur sadece… Siz siz olun demek kolay da o sizi bulmak zor…

“İnsan kendi hakikatini kavrayamaz”. ( Mesnevi Nuriye, 217). Kim kimi tarif edebilir? “Her şey’in, her zihayatın neticesi ve hikmeti, kendine ait bir ise; Sani’ine ait neticeleri, Fatırına bakan hikmetleri, binlerdir” ( Sözler, 508)

Aynı fabrikanın ürettiği aynı model yüzlerce arabanın yan yana durduğunu düşünün…Arabalar aynı ancak açacak anahtarları farklı. Yürümeyen araba ne işe yarar?

Kırk yıl dağdan düzgün odun taşıyan her Adem;

“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır”

Diyen bir Yunus olabilir mi? Onu açan o olmuş, başkasını açacak başka bir bakış, başka bir yoldur.

Ya çöllerde yirmi beş yıl dolaşan Abdülkadir Geylani ? Yerdeyken sur’un azametini seyretmesi kolay mı olmuştur? Kalp akılla Hakka kamet etmedikçe sema perdeleri nasıl aralanacak?

“Her arayan bulmayabilir, ancak bulanlar arayanlardır” diyen İmam-ı Rabbani’nin ifadelerindeki inceliği kavrayabilsek, arayışlarımız daha bir ivme kazanacak.

Nede yoğunlaşılırsa onda yol alınır, günleri güme götüren sahte gündemlere dalan sığlıktan nasıl kurtulacak? Neyi neden aradığını bilmeyen neyi bulur?

Zihin uçurucu, kalp kandırıcı, vicdan susturucu cilalı cümleler, sihirli görsel aldatmacalardan kurtulmadan hangi hakikat kavranır?

Oyunlarla geçiştirilemeyecek kadar kısa bir hayattan geçiyoruz. Öyleyse hayatımızın aslı kapıyı açmak olmalı; “Alemin miftahı insanın elindedir ve nefsine takılmıştır. Kainatın kapıları zahiren açık görünürken, hakikaten kapalıdır. Ene, kendisi gayet muğlak bir muamma ve açılması müşkül bir tılsımdır. Eğer onun hakiki mahiyeti ve sırrı hilkati bilinse; kendisi açıldığı gibi kainat dahi açılır” ( Sözler, 503 )

Kendini açmak ve aşmak bu…Kendine verilmiş anahtarınla kendini açmak ve perdelerin açılması…Kusurunu kabullenme, kendine yansıyan özel esmayı güzel yansıtabilme… Güzel bir takvim olarak zamanın ipine asılabilme…

Belki hizmet hürmetine, belki de başka güzel bir haslet hürmetine kalbimizin kapıları bize açılır. Bize düşen ara vermeden arayışlara devam etmek… Sabırla beklemek… Hadiseleri sükunla seyretmek, içlerine girmemek… Zorlukların kolaylıklara dönüşebileceği ümidini diri tutmak… Bir de bakmışsınız uzaklar yakın olmuş…

Hu hürmetine ene bize ayan olsun inşallah.

  15.05.2006

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut