BİRAZCIK DA ÜMİT

Abdurreşid Şahin

ARTIK KABUS görmüyordu. Korkuyla uyanmıyordu geceleri. Nedenini bir türlü anlayamıyordu. Hayatında kendi ölümü dışında en korktuğu şey başına geldiği halde artık kabus görmüyordu. Belki de gece kalktığında yanına koşacak güvenli el gittiğinden dolayı görmüyordu kabusu. Kim bilir..

Ölümle dost mu olmuştu yoksa.. hayır bunu tam söyleyemezdi. Fakat artık o korkunç geceler uzaklaşmıştı. Bu bile yeterdi onun için. Kendine şaşıyordu doğrusu. Herkezin sulu göz diye hitap ettiği biri en sevdiği insanın ölümünde bir damla bile yaş dökmemişti. Belki kabullenememiş belkide çocuk kalbi yokluğu reddetmişti.

O günü ve öncesinde geçen olayları bütün detaylarıyla hatırlıyordu. Yaşadığı en uzun gün dü o gün. O günü anlatan küçük bir roman bile yazabilirdi. Geceden anlamıştı babasının yolcu olduğunu.

İyi hatırlıyordu tv daha haftanın her günü yayın yapmıyordu. Ve o gece en sevdikleri program vardı. Vadideki Hayat. Ailecek dizinin başlamasını bekliyorlardı. Derken baba eve geldi. Morali pek iyi değildi. Herhalde iki gün sonra olacağı kalp ameliyatını düşünüyordu. Birden hiç sebep yokken çocuklara kızmış ve daha siz yatmadınız mı, diyerek yatağa yollamıştı.

Çocuklar ağlayarak yataklarına gitmişlerdi. Fakat hiç biri uyuyamamıştı. Derken kapı açılmış ve baba içieriye girmişti. Onlardan özür dilemiş hatta sölerinin arasında belkide birkaç günlük ömrü kaldığını söylemişti. Sonra tek tek onlara sarılmış beraber ağlamışlardı. Onu nekadar da seviyordu. Gölünü nasılda fethediyordu. Hele diziyi seyredebileceklerini söyleyice babasına karsı derin sevgiyi ve saygıyı tekrar hissetti.

Ertesi sabah çok önemli bir gündü. Sırf o gün için ameliyatı ertelemişti. Ablasının okulunda okul birincisinin olan öğrencinin velisi sıfatıyla konuşma yapacaktı. Şimdiden çok heyecanlıydı. Tedirginliği biraz da bu yüzdendi.

Ve ertesi gün öğle üzeri babası bir taksiyle eve getirilmişti. Konuşma yaparken heyecanlanmış ve bayılmıştı. Bu yeni bir kriz alameti diye yormuşlardı. Eve geldiğinde biraz sakindi. Yatağa yatırdılar. Hatta çok iyi hatırlıyor o gün derby bir maç vardı Fenerbahçe ile Trabzon arasında. Ona maç başlayıca haber vermesini söylemişti.

Ve sonra kriz...

Birden babası çıldırmışçasına debelenmeye, errafa yumruklar vumaya başladı. Anne ve evde olan diğer bir-iki komşu onu tutmaya çalıştılar fakat muafak olamadılar. Babasının kulak dibindeki anadamarım bir yerindeki misket büyüklüğündeki şişiği çok iyi hatırlıyordu. Sanki beyne kan gitmiyor cırpınıp duryordu. Sonunda başını yatağın sivri köşesine çarptı ve kan akmaya başladı.

Kan akınca sakinleşti. Tekrar yatağa yatırdılar. O andan sonra konuşamaz oldu bir şeyler söylemeye calışıyor fakat ne söylediği anlaşılmıyordu.

Bir müddet sonra annesi onu meyve alması için bakkala yolladı. Yolda babaanneye rasladı. Baba anne babayı sorunca o pek iyi olmadığını söyledi. Babanne rüyasında ayakkabısını kaybettiğini söledi ve ağlamaklı bir halde apartmana girdi. Bir müdet sonra maç başladı. Babası tvnin bulunduğu odadaydı. Babasına maçın başladığını haber verdi. Babası konuşmadan el işaretiyle tvyi kapatmasını söyledibir müddet sonra ev tıklım tıklımdı. Doktorda gelmişti. Yeni akşam olmuştu. Çocukları odadan çıkarmışlardı. Derken halasının bağırma sesini duydu. Hemen odaya koştu. Babası doktor ve birinin elide ayağa doğrultulmuştu fakat o çuval gibi yığılmıştı. Ve sonra bağrıltılar ağlamalar inlemeler. O şaşkındı olanlara anlam veremiyordu. Oldukça genç yaşında dul kalan annesi pencereden atlamaya kalkıştı. Zor tuttular. Annesinin o hareketi onu çok korkuttu sanki babasına bir şey olmamış gibi annesine birşey olacak diye endişe ediyordu.

Bütün bunlar olurken ve Ablasının, halasının haykırışları apartmanı çınlatırken o bir damla bile gözyaşı dökmemişti. Yada hatırlamıyordu. Sonra onu aldılar ve alt kattaki komşuya götürdüler. O uyumak istiyordu. Sadece uyumak. Ve korkusuzca yatağa girdi.

Ve uyumuştu...

Güzel bir rüya görmüştü fakat rüyı cok az hatırlıyordu. Uyandığında hissettiği tek şey sevginin ve güzel olan hiçbir şeyin yok olamayacağıydı. Küçük ruhu güzelliği ve sevgiyi hissettikten sonra onun yok olduğunu kabul etmeye isyan ediyordu. Bu mümkün değildi. Ya sevgi yoktu varsa da yok olamazdı. Babası yok olmamıştı bir gün tekrar kavuşacaklardı.

O sırada cenaze apatrmandan indiriliyordu. Köye götüreceklerdi.

O cenaze arabasının hemen arkasındaki minibüsteydi. Yol boyunca yolculuğu düşündü. Babasının yolculuğunu. İlk kez orda cennet kavramı dünyasına geldi. Cennet mutlaka olmalıydı. Yoksa babasını elinden kimse alamazdı. O gün onun gitmesine izin vermiş se eğer bu yüzdendi. Ağlamamıştı çünkü ayrılığa inanmamıştı. Sevenler ayrılmazdı, güzellikler yok olamazdı zira.




*devam edecek inşallah.

  02.05.2006

© 2021 karakalem.net, Abdurreşid Şahin



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut