Yüzde Bir Kapasite

Mehmed Boyacıoğlu

ÖĞRENCİLERİN DERSE ilgisizliği, dikkatlerinin dağınıklığı, eğitime ilgi duyan hemen herkesin bildiği bir husustur. Bu konuyu bugün farklı bir açıdan ele alayım istedim.

Evet bilinen husustur öğrencilerin derse ilgisizliği. Ezcümle; liselerde öğretmenin sunuşunu dinleme süresi ortalama sekiz dakikadır. Ortaokula ve ilkokula inildikçe bu süre daha da bir azalmaktadır.

Motivasyon düşüklüğünün sebebi olarak pek çok husus sıralanır: kitapların albenisi düşüktür; üçüncü hamur kâğıtlara basılmaktadırlar, resimleri ve şekilleri ilgi çekmemektedir, sınıf ortamı derse uygun tasarlanmamıştır, dardırlar, loşturlar, aşırı kalabalıktırlar, vs., vs.

Ancak, bilinen başka bir husus daha vardır ki, motivasyona engel olarak gösterilen bu manilerin birer birer kaldırıldığı Batı ülkelerinde de derse ilgi eksikliği alabildiğine sürüp gitmektedir. Yani kitapların pırıl pırıl olması, sınıfların her türlü konforla donatılması ve en modern ders sunum araçlarının kullanılması öğrencinin derse ilgisini çekmeye kâfi gelmemektedir.

Bence, motivasyon eksikliğinin asıl sebebi, insanlara; kendileri küçük ama ruhları büyük bu insanlara fıtratlarına uygun hedeflerin gösterilememesidir. Asıl sebep; akıl, kalp, his başta olmak üzere binlerce latifesine uygun bir terbiye sisteminin yerleştirilememesidir asıl sebep.

İnsana gösterilen şu hedefin kofluğuna ve darlığına bakar mısınız? Her insan, diğer canlılar gibi doğar, çocukluk evresini geçtikten sonra, kendi hayatını devam ettirecek araçlar bularak bunlarda başarılı olur ve sonra da dünyaya kendi gibi bir canlı bırakarak ölüp gider.

Bununla öğrenciye; senin bu dünyada hayatını rahat geçirmen için iyi bir iş kurman lazım; iyi bir iş için de, altıncı bir şıkka yer vermeyen saçma sapan beş seçenekli soruları çözmen gerekir denilmektedir adeta. Bir de, öğrenciye, her türlü yolsuzluğu ve çirkefliği idame eden bir düzeni kutsama gerekliliği öğretilir.

Oysa arzuları, emelleri, ihtiyaç ve istekleri sonsuza uzanmış olduğu halde, bunların hemen hiçbirini elde edemediği için, başına adeta o ihtiyaç ve istekler kadar elemlerin başına üşüştüğü insan için bu kısa erimli hedefler neyi ifade eder ki?

Bu meseleyi açıklama sadedinde, kim bilir kaç Kur’ân ayetinden istifade ederek, insana dair yazdığı risalede büyüğümüz bir efendinin iki hizmetkârından bahseder. Onlardan birincisine on altın verilir. Onunla, kendine bir takım elbise alması istenir. Diğerine ise bin altın verilir. Ve, cebine de bir pusla tutuşturulur. Okusun ve kendinden istenilenleri alsın diye. Ama, o ikinci hizmetçi de bin altını bir takım elbise almak için verirse çok büyük bir akılsızlık etmiş olacaktır.

Birinci hizmetçi hayvanı, ikincisi de insanı temsil eder. İkincinin görevi yemek, içmek yatmak ve üremek ve dışkı çıkarmak değildir yalnızca. Onun görevi, ‘kimin keremi ile besleniyorum, kimin lütfu ile yaşıyorum, bu nimetleri bana Verene karşı sorumluluklarım nelerdir?’ sorularına cevap aramak ve cevap aramak ve ona göre davranmaktır.

Zannediyorum mükemmeli arayan ve ebetten ve ebedî Zat’tan başkası ile tatmin olmayan insan ruhu, iş sahibi olmak gibi, evlenmek gibi, ülkeyi çağdaş uygarlığa kavuşturmak gibi hedefleri istiskal etmekte ve onları kendine hedef kabul etmeyi kendine zül addetmektedir. Dolayısı ile, öğrenci ise dersi dinlememekte, öğretmeni hafife almakta, dersi sulandırmaktadır. Okul dışında da, kendine verilen latifeleri yerinde kullanmaktan mahrum olduğundan eğlenceye, maceraya, gayri meşru arkadaşlıklara, uyuşturucuya, çeteliğe meyletmektedir. Çünkü kendine hedef olarak gösterilen şeylerden tatmin olamamaktadır. Bu, tıpkı dört yüz kişinin alabileceği bir uçağı dört kişiyle havalandırmaya benzer.

Ancak insan, fıtratı itibariyle nankör olmadığından, maddi manevi özelliklerini dikkate alan sözleri dinlemekte, o tür yazılara dikkat kesilmektedir. Kur’ân tefsirlerinin okunduğu yerlerin hemen her kesimden kimselerle dolduğunu görenler bu iddiamızı somut olarak gözlemleyebilirler.

Sözün özü, eğitim sahasında müspet bir değişiklik arzu ediyorsak insanı, tüm özellikleri ile derinlemesine araştırmak ve ona göre bir terbiye sistemi geliştirmek zorundayız.

  26.04.2006

© 2021 karakalem.net, Mehmed Boyacıoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut