EKİP ZAMANI
(Cemaat Olmak ve Şuranın Önemi)

Halil Köprücüoğlu

“MÜSLÜMANLAR VÜCUDUN azaları ve fabrikanın çarkları hükmündedirler.” fikri beni çok etkiler. Hakikaten bir göz, diğer gözü tenkit etse, onunla uyumlu çalışmasa, artık realiteyi görmek imkansızlaşır. Ellerimiz için de rekabet bizim perişaniyetimiz ile sonuçlanır. Bütün azalarımız için ahenk içinde olmak zarureti vardır. Yoksa hayat, hayatlıktan çıkar; zulüm kaynağı haline gelir. Birbirlerinin kusurunu görmeden, tenkitsiz, ahenkle çalışsalar; hem onlar için, hem de daha önemlisi ortaya çıkardıkları vücut için harika, saadetli bir hayatı meydana getirirler. Ayni sonuç rekabet halindeki çarklardan meydana gelen fabrika için de söz konusudur ki böyle rekabet halindeki çarklar, fabrikayı karıştıracağı için sahibi, fabrikayı, bütün bütün dağıtacaktır. Rekabetsiz oluş, ahenkli çalışma, onlar için de harika neticeler, güzellikler ortaya çıkaracaktır elbette...

Bizler de insan-ı kamil ismine lâyık şahs-ı manevinin azaları, saadet-i ebediyeyi netice veren fabrikanın çarkları hükmündeyiz. Bizlerin de şahs-ı manevinin diğer unsurları olan kardeşlerimizin kusurlarını görmeyip, örtmek; ihtiyaçlarına yardım, vazifelerini ikmal etmek mecburiyetimiz var.

Farklı düşünce ve anlayışta olmak, farklı yaratılmış olmanın tabii neticesidir. Cenab-ı Hak böyle istemiştir. Ve bunda da muhakkak bir çok rahmet ve hikmet vardır. Belki imtihan sebebi, belki de olaylara farklı bakışla hakikati daha iyi kavramak murad edilmiştir. Beşer bu farklı karakterlere rağmen, ahenk ve intizamı, birlik ve beraberliği kendi iradesiyle temin etme, bu gücü, saadeti yakalamak mecburiyetindedir.

Ancak insan sayısınca farklı karakterler olduğu için, müşterek yaşayışta bizler arasında problemler oluyor. Fakat herkes ayrı özelliklerde yaratıldığı için ”ayni meşrepte olunması da caiz değildir” Çünkü o ayrılık hikmetlidir ve o farklı bakışları ve algılamaları kaldırmak da adeta imkansızdır.

Yıllar önce seyrettiğim bir TV. reklamı, beni, bu düstura bağlı olarak çok etkilemişti. Dört beş karelik bir reklamın, her hafta bir karesi yayınlanmıştı. İlk karede bir kadın kasılmış, korkmuş bir vaziyette geriye doğru uzanıyor. İkinci hafta bir adamın ona doğru hızla koştuğunu görüyorsunuz. Üçüncü karede koşan adam kadının üzerine atlamıştır; beraber biraz ileriye, yere düşerler...Siz her kareden sonra, farklı sonuçlara ulaşır, değişik değerlendirmeler yaparsınız. Kadına saldıran o alçak adama çok kızar, “Onun canına okumak lazım” bile dersiniz....Ancak son kare gelince , yukarıdan düşen ağır bir cismin öldürücü tesirinden kurtarmak için kadının üstüne atlayan adamın, bu fedakarlığı karşısında, kendinizden ve tahminlerinizden utanırsınız. Olaylara değişik vecihlerden bakabilmek her zaman kolay değildir. Ve bunun için, belki değişik açılardan bakabilen arkadaşlara muhakkak ihtiyaç vardır.

“Ümmetimin ihtilafı rahmettir.” hadisi bize müthiş ve sağlam bir ufuk kazandırmaktadır. Maksatta ve esasta ittifak eden müminlerin, yüksek teknolojinin farklı cihazları gibi olayları, realiteyi değerlendirmesi elbette çok faydalı neticeler çıkaracaktır. Bu insanlığın en önemli ihtiyacıdır. Farklı açılardan samimi bakış imkanı elbette her şeyi lehimize değiştire bilecek bir durumdur.

Peygamberimizin çok evliliğindeki en önemli hikmet, Bediüzzaman’a göre “Şeriata menba olan hallerinin, değişik mizaçlı insanlar tarafından, daha iyi, daha sıhhatli tespitinin yapılabilmesi “ olarak değerlendirilmiştir ki , ayni iyi değerlendirme, esasta ittifak eden müminler için de söz konusudur ve müminler bundan çok istifade edeceklerdir.

Farklı yaratılış ve üstün vasıflı oluş insanın özelliğidir ama bu üstün özellikli, farklı kalplerin telifine de elbette ihtiyaç vardır ki onu da meşveret halledecektir. Ancak burada da “Sıkı tutmayınız.”emrine riayet önem arz etmektedir.

Çünkü nasıl “Beşerin ekseriyet-i mutlakası, bir mekteb-i âlinin talebesi gibi, bir tarz-ı hayat-ı içtimaiyeyi giyemiyor, bir seviyeye giremiyorsa; bu hal-i alem buna müsaade etmiyor, bu yüzden de farklı mezheplerin bulunması gerekiyorsa” ; ayni hal-i alem: ”Meşveret ediniz,ancak sıkı tutmayınız” düsturunu da bağlayıcı bir kaide olarak nazarımıza arz ediyor. Çünkü bu Alem-i kevn’ü fesat daha fazlasına imkan vermiyor. Ayni manayı bir başka açıdan destekleyen bir fikir de: “İttifak ediniz, yani ihtilafa düşmeyiniz. ” düsturudur.

“Hiç bir günahkar başkasının günahını yüklenmez”(6/164) emrinin bu asra bakan veçhelerinden birisi olsa gerektir ki, “Bir mümindeki, bize göre kötü olan bazı sıfatlar yüzünden ,mümine adavet ederek yüzlerce muhabbete layık sıfatları da kötü görülemez” denilmiştir. Çünkü, bütün iyi sıfatların, iyi insanların bir ve beraber olmasına bu asırda çok ihtiyaç vardır. Ve “Dokuz cani bir masum olsa o gemi hiçbir kanun-u adaletle batırılamaz” harika bir düstur olarak önümüze konmuştur.

Bu ihtiyaç o kadar şiddetlidir ki, başka asırlarda güzel hasletler olarak addedilen -“..çok kıymetli vaktimi zikir ve fikir gibi kıymettar şeylere sarf edeceğim” demeye ,bu asırda: “....çekilerek ittifakı zaifleştirmeyiniz.”emriyle mani olunmaktadır.

Çünkü “Ehl-i iman aşiretine karşı tecavüz vaziyetini almış birbiri içindeki daireler gibi yüz daireden fazla daire var”dır. Ve “Tevfik-i İlâhinin ve diyanetteki izzetin medarı ehl-i imanla ittifaktır”

Çünkü: ”Ehl-i dalaletin cemaat halinde olması sebebiyle, deha da olsa ferdi mukavemet artık imkansız”dır. Buna karşı ”Çekişip uğraşmayın, gücünüz gider.” (Enfal-43), ”İyilik ve takvada yardımlaşınız. ”(Maide-2) emirleri gibi yüzer ayet ve hadisin emrettikleri uhuvvet, muhabbet ve teavünü yapmak mecburiyetimiz vardır. Bunlar sayesinde dört fertten bin yüz on bir kuvve-i maneviyeyi temin eden sırr-ı ihlası kazanmak mümkündür.)

Ayrıca fen ve ilimler, genişleyin insan ufkuyla beraber, problemleri de o kadar feci seviyelere getirmiştir ki artık ferdi zekalar, bir ömürle sınırlı tecrübe ve bilgiler, bu asrın mücadelesinde yetmemektedir. Çünkü :“Kendi malumat ve keşfiyatını kafi gören eslaf-i izamın keşfiyatından mahrum kalır” kaidesi işlemektedir. Hatta bu eslaf-ı izam sadece geçmişteki âli ruhlar değil, bizimle ayni asrın memesinden süt içen çok yiğitleri de kapsamaktadır. Başka bakışlara, başka duyuşlara zaruret derecesinde ihtiyaç vardır.

Bu ihtiyacın varlığı o kadar kesindir ki harika bir tefsir yazan Bediüzzaman, “Hakiki Kur’an tefsirini, ancak farklı ilim adamlarından meydana gelen bir heyetin yapabileceğini” kesin bir dille ifade etmekte; Halifelik gibi bir dinî idareciliğin veya öyle bir mananın artık kesinlikle şurayla, başka bir ifadeyle de, bir heyetle, bir meclisle olabileceği açıkça belirtmektedir.

Artık, ülkelerdeki mozaik kültürün, o ülkeyi güçlendirici vasıf oluşu, bütün dünyada kabul gören bir fikirdir. Ayrı ırkların birleşmesinden meydana gelen melezlerin daha güzel oluşu da ayrı ve ders alınacak bir özelliktir. Fikirlerde mozaikliğin daha güzel neticeler vereceği kesindir. Mehterin harika müziğinin yirmi enstrümanla elde edilişi bize iyi bir ders verebilmelidir.

Kimyada hemen hemen bütün önemli maddeler başka maddelerin karışımlarından meydana gelirler. Birleşmede, beraber bulunan maddeler bu beraberliğe o kadar uygun ve samimi yaklaşırlar ki çoğu zaman iyi birleşmeler için asli özelliklerinden bile fedakarlıklar yaparak daha yüksek, daha kaliteli bir seviyeye, daha üstün bir boyuta yükselmektedirler.Allah müşterek yaşamanın gereklerini ailelerimize,insanlarımıza bizlere nasip etsin.

Fizikte, hele ayni düzlemde, ayni yöne giden kuvvetlerin gücünün bütün kuvvetlerin toplamı kadar arttığı bir realitedir. Hatta paralel ve seri bağlanmak ile pillerin hem güçleri hem de ömürleri artmaktadır.

O yüzden “....bahtiyar, .... kevser-i Kur’aniden süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazanmak için, bir buz parçası nev’indeki şahsiyetini ve enaniyetini o havuz içine atıp eritendir. Bu da “Şahsiyet, kardeşler içinde fani edilerek” yapılabilir.

Ferdi çalışmalarda teveccüh-ü nâsla karşılaşma ihtimali yüksektir ve bu durum ebedi saadetin medarı olan ihlas karşıtı olarak değerlendirilmektedir. Ancak ekip çalışmasında bu virüsün tesiri azdır veya yoktur. Veya muhabbet bütün ekibe dağıldığından, ben değil, biz oluştan dolayı, mikrop tesirsiz kalmaktadır.

Şişe, fitil, gaz vs. getirerek bir lamba sahibi olanlar, esasen bu ittifakla hepsi bir değil birer lamba sahibi olmuşlardır, denilebilir.

Daha önce, her şeyi kendileri yaparken, üçer iğne imal edebilen on sanatkar, ittifak ederek, biri ateş yakıp, biri demir getirip, biri sivriltip, birisi delik açınca.., hakeza böyle bir ekip çalışmasının sonucunda insan başına üçer yüz iğne imal ettiklerini görmüşler. Bu hal, manevi hizmetlerde, ekip çalışması olduğunda, mesela, biri dershane açsa, biri sobasını yaksa, birisi çayı pişirse, birisi okusa, birisi anlatsa, birisi tesiri için dua etse, belki birisi de sadece onlara samimi dahil olsa, yani sadece onlarla bulunsa ve üç bin iğne yerine bunlar toplam üç bin sevap kazansalar, iğneciler gibi toplam üretim, paylaşımdan dolayı insanlara eksilerek verilmiyor. Belki, muhakkak, her bir samimi ekip elemanı, üçer bin sevabı eksiksiz alabilmektedir.

Onun için "Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şûradır." Bediüzzaman, Kastamonu Lahikasının sonlarında, ” En yavaş yürüyene göre yürümenin sünnet oluşunu” yani her şeyi cemaate göre ayarlanmak meselesini, önemli ulvi düstur olarak zikretmektedir. Ve bu yüzden ”Mesleğimiz uhuvvettir. Kardeş kardeşe muavin ve zahir olur, hizmetini tekmil eder.”

İnsan, meden-i bittâbdır. Çok yüksek hasletlerle yaratılmış, en güzel şeyleri giymek isteyen, lezzetli gıdaları arzu eden, insaniyete layık bir maişet arayan insanın, bunları kendi başına elde etmesi imkansızdır. Diğer insanlara ve onların ürettiklerini paylaşmaya, onlardan istifade etmeye muhtaçtır. Bu ihtiyaçlarını onlardan temin ederken, diğerler insanların haklarını da korumaya, onlarla beraber yaşamaya muhtaçtır, mecburdur. Bu dar anlamdaki ekip anlayışının, geniş dairelerdeki önemli bir boyutudur.

Bütün bunlar önemlidir. Ancak elde edilmesi çok ince kaidelere de bağlıdır. Nasıl futbolda gole giderken, ofsayda düşmeden ilerlemek, diğer takım oyuncularıyla beraber ileri/geri hareket mecburiyeti bulunuyorsa; ekip çalışmalarında ”meziyetlerin, neşv ü nema bulması için, hafa türabında kalınması” şarttır. Ekip çalışmasında, bu düstur, sıhhat ve makbuliyet için zarurettir.

Birleşik kaplarda da, konulan sıvı, hemen hepsinde ayni seviyede ilerler. Adeta, her boyutta ayni kanunlar hüküm fermadır. Bu asır kesinlikle ekip, cemaat zamanıdır, meclis vaktidir.

Ne mutlu müşterek yaşamının kanunlarına uyup saadet-i dareyni elde edenlere. Veyl olsun elindeki en harika eserlere rağmen fikr-i infiradî belasına müptela olup beraberliğin müthiş zevkine eremeyenlere....

  26.04.2006

© 2021 karakalem.net, Halil Köprücüoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut