KENDİNİ TANIMA SERÜVENİ - 5

KALBİN GERÇEK görevi;
Özünde bulunan yoğun sevgi ve keskin muhabbetin yüzünü,
Ona o görevi verene yöneltmek,
O’ na muhatap olmak,
Ve O’ na bağlanmaktır..
Yok olmaya ve bitmeye mahkûm olan her şeyden alâkasını kesmektir.

Yaratılmış olanlara, eş – dost, akraba ve olgun insanlara gösterilen
Sevgi ve muhabbetler ise,
Allah’ a olan sevgimizin ve
Yaratıcı’ ya sunduğumuz muhabbetin bir gereği olarak
O’ nun adına olan sevmelerdir.
Bunlar, kalbi besleyen ve olgunlaştıran muhabbetlerdir.
Fakat adresini şaşırmış sevgilerin,
Gayrı meşrû muhabbetlerin kalpteki karşılığı,
Kasvete boğulmak ve merhametsizce azap çekmektir.
Daha dünyadayken bir nevi cehennemi yaşamaktır.

Kalpte öyle müthiş bir genişlik ve açılım vardır ki,
Yerlere göklere sığmayan, ama mümin bir kulun kalbine yerleşen
Bir sevgi ve muhabbete gebedir.
Bunu Yaratıcı’ dan başkası doyuramaz ve tatmin edemez.
Bir köyde iki muhtar,
Bir ilçede iki kaymakam,
Bir ülkede iki başkan olamayacağı gibi,
Kalpte de birbirine zıt ve birden çok sevgi bir arada barınamaz.
Tıpkı birleşik kaplar kuramı gibi,
Birisi artarken diğeri otomatikman azalır ve yok olur.

Dimağ / Akıl ise;
Allah’ ın yedi kat yarattığı gökler âleminin
İnsanın özündeki yansıması ve göstergesidir.
Madem ki, insan şu kâinat ağacının meyvesi ve tohumudur,
Elbette insanda böyle bir yansıt bulunması gereklidir.
İnsanda dahi yedi kat iç içe geçmiş bir mekanizma ile
Çalışan bir dimağ / düşünce mertebesi vardır.

Fıtrat;
Kâinatta akıp giden İlâhi prensip ve kanunların
İnsandaki karşılığıdır.
Bu sebepledir ki, fıtratın dili sâdıktır.
Yalan söylemez.
Hiçbir şey bu dili yalancı çıkaramaz..

Vicdan;
Kalbin gerçek sevgi ortağı,
Dimağın hararetli düşünce arkadaşı,
Derinlikli bir eminlik duygusu,
Fıtratın safî, yüce ve derinden derine haykıran diliyle
Birlikte hareket eden manevî organımızdır.
İçeriği şefkât ve acımaktır.
Kâinattaki meleklerin,
İnsanın ruh binasındaki karşılığı olsa gerektir.

Cüz’ i ihtiyarî (özgürce tercih etme yeteneği);
Ruhun dümeni ve vücudumuza dek uzanan mekanizmasıdır.
Her türlü eğilime kabiliyeti vardır.
Tabir caiz ise 360 derece dönebilir.
Potansiyel değil, kabiliyet hükmünde bir cihazdır.

Hevâ ve heves;
İşine gelen tarafı kabul eden negatif olan duygularımızın merkezidir.
Hevâ ve hevesin işine gelenler muhakkak negatiftir.
Kuvve-i şeheviye ve gadabiye (isteme ve nefret etme potansiyeli)
Vasıtasıyla işlerine geleni nefse havale ederler.
İşine gelmeyenleri ise,
Ene /benlik duygusunun ikinci veçhine (yüzüne) gönderir.
Eğer enenin ikinci yüzü uyanık ve aktifse,
Değişik demagoji ve felsefelerle,
Bundan bile menfaat elde etmeye çalışır.

Nefis ise;
Devekuşu gibidir.
Yani avcıyı görür,
Kendisini görmesin diye kafasını kuma sokar.
Kocaman gövdesi her zaman dışarıda kalır.
Avcıyı görmez olur.
Ama insafsız avcıya iyi bir hedef olur.
Ölümü görür, kafasını gaflet kumuna sokar.
Tamamen savunmasız ve hazırlıksız olarak
Ölüm oklarına hedef olur.
Cenneti ve cehennemi uzaktan da olsa görür, arzular.
Yalnız hazır lezzetlere bağımlı olduğu için,
Bir lokma lezzeti, ilerideki binlerce lezzete tercih eder.
Hazır bir tokatın korkusu,
İlerideki en büyük azaplardan ona daha büyük görünür.
Şu an ki lezzeti şiddetle tercih ve
Hazır azaptan şiddetle kaçış,
Nefsin hamurunda vardır.
Şeytan, nefsin bu özelliğinden çok faydalanır.
Onu pek çok hatalara sürükler.


Not:

Bu yazı dizisinin ana fikrinin oluşmasında ve çatısının kurgulanmasında çok önemli katkıları bulunan sevgili dostum Salih ÖZAYTÜRK’ e teşekkürlerimi sunarım..

  07.05.2006

© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut