KENDİNİ TANIMA SERÜVENİ – 3

İNSANI BÜTÜNLEYEN en önemli cihaz “ene” dir.
Yani ego ve benlik duygusu..
İnsana ait en önemli vazife ona yüklenmiştir.
Tüm duygu ve yetenekleri birbirine bağlayan,
Onların mahiyetlerini birleştiren, iplerin birleştiği yer, bağlantı noktasıdır.
Ruhun gözü, göz bebeğidir.
Yaratıcı’ nın İlh olma gereklerinin, Biricikliğinin insandaki karşılığıdır.
İnsandaki şahsiyet dahi,
Benlik duygusundan, eneden kaynaklanır.

Ene içeriği itibarıyla,
Cenabı Hakkın İlâh olma gereklerinden kaynağını aldığı için,
Muhteşem bir tartma, ölçme, karar vermeler ile,
Sonsuzluğa, sınırsızlığa erişme yollarına kabiliyeti olmakla birlikte,
Gurur, kibir, ilâh olduğunu iddia etme (hâşâ)
Ve isyana karşı da ciddi bir yönelişi vardır.
İşte insan imtihanını bu noktada verir.
İnsana yüklenen en ağır yük, ihtimal ki enedir.
Enenin bu dipsizliği ve derinliğidir ki,
İnsanı sorumlu kılmıştır..
İnsanı Allah’ a muhatap eden de,
Küfre ve isyana götüren de enedir.

“Ene” nin iki tip yönelişi vardır :

Bir yüzünde, Yaratıcı’ ya, O’ nun vasıf ve özelliklerine bakar.
Muhteşem bir ölçme ve kıyaslama mekanizmasıdır.
Kendi özünde görünen,
Sanat, ilim, irade, kudret, görmek, işitmek, sevmek, nefret etmek,
Sevinmek, beğenilmeyi istemek, hüzünlenmek, acımak, nefret etmek, yazmak..vs gibi,
Fiil, isim, sıfat ve özden kaynaklanan coşkulu duygularıyla,
Cenabı Hakka bakan yollar açar.
O yollar ile O’ nun eylem, isim ve vasıflarına,
O’ nun Zâtına muhatap olur.
Örneğin,
Bir makinecik yapar,
Bir plan – proje çizer,
Bir resim yapar ya da bir eser yazar..
Tüm bunları yaparken,
Eylemlerine dökülüp akan sanata,
Hikmete, ilme, zekâya, iradeye, kudrete, beş duyusunu kullanışına,
Hayal ve hafızasını devreye sokuşuna,
Eser tamamlandıktan sonraki his ve coşkularına bakar.
Sonra nazarını evrene, varlık âlemine, kendi içeriğine,
İçindeki garip ve acayip duygulara çevirdiği zaman hayrette kalır:
“Benim şu makineciği, şu plan – projeyi,
Şu resmi veya yazıyı yazarken karşılaştığım zorluklara ve
Onların basitliğine rağmen,
Kâinatta işleyen ve her tarafta kendini gösteren bu mükemmellik,
Harikalık ve kolaylık,
Bir yerlerden kopya etmeden eşsiz yaratılış,
Ve benim vücudumdaki ve özümdeki mükemmellik,
Elbette mükemmel, eşsiz, acayip Birinden kaynaklanıyor..” der, tasdik eder.
O eşsiz Zât tarafından verilen tüm bu yeteneklerin,
Kendisinde bir sahiplenmeye yol açtığını sezinler,
Bir ihtimal, fark eder.
İşte insan imtihanını bu noktada verir.
İmtihan enede döner.
Şu vaziyette ene / benlik duygusu,
Etrafında dolanan ve gelip kendisinde düğümlenen
Şiddetli ihtiyaçları ve derinden derine duyduğu feryatları,
Ancak ve ancak böyle eşsiz Birinin karşılayıp giderebileceğini
Görüp tasdik ederek,
Kendi kendine yetemediğini,
Bunu gerçekleştirecek olanaklarının bulunmadığını görür,
Gururdan ve büyüklenmekten vazgeçip,
Kendi vasıtasıyla meydana gelen eseri dahi gerçek Sahibine teslim eder.

Diğer yönelişinde ise;
Etrafında dolanan ve gelip kendisinde düğümlenen bütün ihtiyaçlara,
Derinden gelen tüm ağlayışlara, feryatlara kulağını tıkar.
Hatta felsefik demagojilerle onlara sebepler dairesinde birer kulp takar.
“Acı ve keder yaşamın gerçeğidir..” der.
Kendi kendine yetemediğini,
Bunu gerçekleştirecek bir imkânının da olmadığını kabul etmeyerek,
Kibir ve gurur ile hırsızcasına eseri kendi mülküne geçirerek,
“Sahip bulunduğum şeyler ve benim olanlar..” listesine ekler durur.
Zavallı hafıza, onun çalıntı defteri olur.
Ahirette başına belâ olacak olan da o defterdir.
Bütün donanımları, gerçek duygu ve yetenekleri yutarak,
Kendi hesabına çalıştırır.
İşine gelmeyeni susturur,
İşine gelmeyeni boğar..
Böylelikle hayatında,
Dayanabileceği bir hakikat noktası kalmaz.
Sırtına yüklediği hayat yükünün ve onun ihtiyaçlarının altında ezilir.
Ancak gaflet, dalâlet ve dünyanın uyuşturucu oyunları ve eğlenceleriyle
Bu cehennemî hali tam hissetmez.
Ölüm anında ise,
Tüm ağırlığı ile o azabı yaşamaya başlar.
Bütün ümitlerini kaybeder,
Dehşetli bir meyusiyete düşer.

Bu ikinci yönelişte,
Nefsi emare / benlik duygusu kendini bizzat var bilir.
Vicdan yaratıcıyı fıtraten kabul etse de nefsi emare / ene kabul etmez.
Kibir ve gurur ile baş kaldırır.
Farkında bile olmadan ilâhlık dava eder, şirke girer.
Hatta inanmaya meyilli kalbi de kasvete boğar, inkâra gider.

Ene / benlik duygusu birinci yönelişinde,
Kendini dünyada bir misafir ve ahirete gitmekte olan bir yolcu bilir.
Fıtratının, duygularının, latifelerinin, yeteneklerinin…
Yani insaniyetinin açılması ve gelişmesi için dünya hayatına gönderilmiştir.
Buna göre yaşar, onun için çalışır ve oraya hazırlanır.

İkinci yönelişte ise,
Sadece ve sadece dünya hayatına muhataptır.
Kendini dünyada ebediyen kalıcıymış gibi görür.
Hayat onun için bir mücadeledir.
Baskın olan kin ve düşmanlık duyguları,
Şu mücadeleci hayat anlayışından kaynaklanır.
Ona göre yaşar, onun için çalışır ve ona hazırlanır..


Not :

Bir sonraki yazıda, insanın ene yükünü nasıl kaldırabildiği incelenecektir.

  23.04.2006

© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut