Dede Nasihati..

Tut işi,
..ye aşı,
..kıl beşi ..demişti, rahmetli dedem..
Ne güzel özetlemişti,
ahiretin tarlası olan şu dünya hayatını.

Evet,
Tutmalıydı işi..
İşsiz olmamalıydı insan.
İki günü birbirine denk düşmemeliydi.

İradesini,
daima çalışmaktan yana kullanmalıydı.
Tembellikten,
vebâdan kaçar gibi kaçmalıydı..

Rızkını Allah’ tan bilerek tutmalıydı işi.
Çalışmasının semerelerini,
rızık Verene bir dua olarak sunmalıydı..

Maişetinin peşine düşmeliydi ama,
asla derdi maişete düşmemeliydi.

Çünkü,
sayısını bile bilmediği türdeki canlıların
her birisini, her an,
rızık Veren görüp gözetmekteydi..
O, zaten her canlının rızkını
taahhüt altına almıştı..

‘Yer yüzünde yürüyen ne kadar canlı varsa, hepsinin rızkı ancak Allah’ a aittir..’
Hud : 6

Bizlere düşen,
nasibimizin peşine
emredildiğimiz gibi yönelmemizdi.
Kul’ a kul olmaya hiç gerek yoktu..
Helâl dairedeki kazanç,
keyfe fazlasıyla kafîydi..

Bunun ötesinde,
dilediğine rızkı genişletir,
dilediğine daraltırdı..

‘Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir ve daraltır..’
Rad : 26

‘Gerçekten senin Rabbin, dilediği kimse için rızkı genişletir ve daraltır..’
İsra : 30

Yani,
yemeliydi aşı..

Adına dünya dediğimiz şu gök gemisinde,
verilen nimetleri
İlahi rahmet hazinelerinden
sunulan ikramlar olarak bilmeliydik..

Dünya,
bir misafirhaneydi..
Bizler de,
eşref-i mahlûkat olarak gönderilmiş
şerefli konuklardık..
Değerli misafir,
ev Sahibi’ nin şanına yakışır bir şekilde ağırlanıyordu..

Allah’ ın bizleri sevdiği muhakkaktı.
Zira sevmeseydi,
bu kadar çok nimeti
karşılıksız olarak niye versindi ?!.
Peki,
biz O’ nu ne kadar seviyorduk ?.

Rabbimiz bizleri,
yani âdemoğlunu,
çeşitli sınavlara tabi tutmak suretiyle
sevgimizi sınamak
ve liyâkat kesbetmemizi
sağlamak istiyor olabilirdi..
Herhalde,
cennetine öylece almak istiyordu..

Şükredenlerle,
nankörlük edenler
birbirlerinden kesinlikle ayrılsınlar istiyordu..
Razı değildi,
ebû cehil ile Ebû Bekir’ in bir tutulmasına..

Âlemlerin Rabbi,
verilen nimetlere,
en güzel şekilde şükreden kullardan olmamızı
tavsiye ediyordu..

‘Nimetlerime şükredin de nankörlük ederek küfre varmayın..’
Bakara : 152

‘Ey müminler !.
Size verdiğim rızıkların temiz ve helâlinden yeyin ve Allah’ a şükredin.
Eğer hakikaten O’ na tapıyorsanız..’
Bakara : 172

O’ na sunulabilecek en yüce duaları,
müminin miracı olan
namaz ile arz etmemizi istiyordu..
Onun için beş vakit namazı,
şükretmek isteyenler için
çok mübarek bir vasıta yapmış olmalıydı..

Sonsuzluk ve sınırsızlık diyarlarına ulaşmamızı sağlayacak
ve bizi maksudumuza erdirecek bir vasıta yapmıştı,
namaz ibadetini..

‘..şükredenlere ise muhakkak mükâfat vereceğiz..’
Al-i imran : 145

Sözün Özü ..

Tutmalıydı işi ; ..çalışsın, çalışkan olsun..
Yemeliydi aşı ; ..helâli, haramı bilsin..
Kılmalıydı beşi ; ..şükredenlerden sayılsın..

  26.03.2006

© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut