İki nefis, iki ihlas

İÇ VE dış düşmanların kuşatılmışlığında kıvranıyoruz. Dışta daire daire, içte iç içe… Şeytan komutasındaki insi ve cinni şerirler dıştan vururken, emmare nefsin derin darbeleriyle içten sarsılıyoruz. Sıkıntıların sarkacında bir o yana bir bu yana savrulup duruyoruz.

İç düşmanlardan birini defetmekle iş bitmiyor yeni biriyle mücahede ve mücadeleye başlamak zorundasınız, çünkü hayat aktığı sürece denenme süreci bitmeyecek. Esaret çemberlerinin birinden atlasanız bile yeni birisi karşınıza çıkıyor.

Her şeyin zahiri bir de batını var… Biri satıhta diğeri derinde… Zahir olan nefsi yenmek yetmiyor, derin olanı da delip geçmek gerekiyor.

Hakiki ve mecazi nefsi emareden bahseden Bediüzzman mecaziyi tarif ederken; “Heves ve damar ve asab, tabiat ve hissiyat halitasından çıkan” ifadesini kullanıyor. “Daha şiddetli ve daha ziyade söz dinlemez ve daha ziyade ahlak-ı seyyieyi idame eden” manevi nefsi emarenin, nefsi emarenin son tahassüngahı olduğunu söylüyor Kastamonu Lahikası’nın sonlarında geçen bir mektupta.

Mecazisi hakikisinden daha tehlikeli… Kör hissiyat hakim olduğundan akıl ve kalbi dinlemiyor ki kusurunu anlasın. Anlamayı bir şey anlatmak çok zor… Onun anlayacağı dil; elemler ve tokatlar… Elim elemlerle inleyince kendine geliyor… Musibeti rüzgarıyla hissiyat dağılıyor… Musibetlerin dili çözüldüğünde, derin nefis kusurlarını konuşmaya başlıyor.

Sıkıntıların zahir sebeplerinden ziyade sorgulama derinliğine dalınca ferah sahillerine çıkılıyor. Zahir zulümlerin altı rahmet ve adalet olduğu sathi ve hissi nazarla anlaşılmıyor, iki nefisten geçip kalbin derinliklerine akılla inmekle biliniyor. Bununla ilgili hayatından iki örnek veren Bediüzzaman hayatlarımıza mektup göndermiş oluyor o yıllardan bu günlere… Kastamonu’dan kalbi köprüler kuruyor zamanlarımıza…

Manevi, mecazi nefsi yenmenin ikinci yolu; fedailik… Fedailik kılıcıyla kör hissiyatı kesmek… Hizmette hep hazır olmak… Hizmet harici duyguları dumura uğratmak… Hissiyatını hizmette yok etmek… Varlığı ve var olmayı hizmetle bilmek… Aşkı hizmette bulmak, hizmeti aşkla yapmak… Hissiyat körlüğünden aşk aydınlığında uyanmak… Hizmet ise hikmeti hayata akıtmak…

İki nefse karşı iki ihlas risalesi var… Birincisi ehli iman arasındaki desiseleri izale ederken, ikincisi meslek mensupları arasındaki yaraları tedavi ediyor. Risale-i Nur’u anlamışlığın ifadesi iki ihlası iki hayata taşımak…

İhlassızlık, nefsin öne çıkması… Nefsi uzantıları büyümeden iki ihlas kılıcıyla kesen fedaidir… Fedai olmayan felaketlerle sarsılır… Feleğin hatırlattığını çabuk anlayan istiğfarla kendine gelir. Sinelerin sarsıntısı kusurunu bilmekle sükun bulur.

Nefesler bitmeden nefislerin darbeleri durmaz… Her darbe Nur kalkanı kullanılarak karşılık verilirse felaket uyarıcılığı uzak olur.

Hayatı Nur’la okumak, Nur’u hayata layıkçınca taşımak kurtuluş için kaçınılmaz şart. Kaçtığımız ölüm gelmeden fedailik kılıcı elimizden düşmesin, ölüm öpsün o kılıcı…

Sıkıntıların sarkacından sahil selametlerine geçiş iki nefsi iki kılıç darbesiyle devirmekle olur. Bunun için on beş günü beklemek gerekmez bazen her gün okumak gerek iki ihlası…

Kılıcınız keskin düşmanlarınız zelil olsun inşallah…

  06.03.2006

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut