Kumru Bana Dedi ki..

DEDİM:
Görüyorum ki,
balkonuma komşu bir ağaç dalına yuva yapmışsın.
Her halde yakında doğum var!.

Dedi:
Evet, hem de iki tane.
Yakında birbirinden şirin iki yavrum olacak.
Onun için bir süre daha size komşu kalacağım.

Dedim:
Normalde kendini insanlara bu kadar yaklaştırmazsın.
Hemen kaçar gidersin.
Neden sana yaklaşmışken uçup gitmiyorsun?

Dedi:
Bana şu görevim için öyle büyük bir ücret veriliyor ki;
yaptığım bu işten aldığım zevk ile,
senden korkmama rağmen yerimde sabit kalıyorum.
Bu sayede korkumu yenerek sebat edebiliyorum.

Dedim:
Yuvan gerçekten güzel görünüyor.
Sağlam ve özenli bir çalışma ile yapıldığı belli.
Sanki,
bir mimar bir inşaat mühendisi titizliğinde düşünülerek
yapılmış gibi dengede duruyor.
Statik kanunlarına ve usullerine uygun hareket edilerek bina
edildiği her halinden anlaşılıyor.
Dış etkenlere karşı da oldukça dayanıklı olduğu görülüyor.
Bu ilmi sen nasıl elde ettin?

Dedi:
Bir kere bu ilim, benim ilmim değil.
Mimar ve mühendislerin ilmi de, gerçekte onların ilmi değil!
Tüm bu ilimler,
hakiki ilim Sahibi’nin sonsuz ilminden küçük bir numunedir,
o kadar..
Bana öğretilenle,
onlara öğretilen ilimler,
tamamen ilim sahibi Yaratıcının gölgeleridir.
Şimdi;
eğer sen bu ilmi,
mühendislerin kendilerine vermeye kalkarsan,
bana da aynı payeyi vermen gerekiyor.
Oysa ben,
biliyorsun ki akıl sahibi değilim!
Onların senelerce uğraşarak eğitimleri sonucunda aldıkları
bu ilmi,
üstelik ben birkaç haftada öğreniyor
ve görüyorsun ki uyguluyorum.
Hem de aynı kanunlara tabi olarak..
Kanun Koyucu’ nun ilmine kendimi teslim ettiğim için,
daha kısa sürede,
daha az sıkıntıya girerek,
yerinde ve tam zamanında bu ilimden faydalanıyorum.
Bu sayede görevimi eksiksiz yapabiliyorum.
Yani aldığım bu ilimle elem değil, lezzet buluyorum.

Dedim:
Yaptığın yuvanın üzerinde devamlı kuluçkada yatıyorsun.
Sabahtan beri hiç yerinden ayrılmadın.
Peki, karnın acıktığında ne yapıyorsun?
Öyle yerinde oturmakla ve rızkının peşine düşmeden,
yaşamını nasıl devam ettirebilirsin ki?..

Dedi:
Evet, üç hafta süreyle bu şekilde yerimde çakılı kalmam
gerekiyor.
Bana bu görevi veren Yaratıcı,
hiç beni açlığa ve sefalete terk eder mi sanıyorsun?!.
Kafanı biraz kaldır ve bak!.
Üst dalda bulunan eşim devamlı surette bana hizmet
edecek şekilde hazır kıt’a bekliyor.
Bir tehlike anında hemen müdahale ediyor ve ihtiyaçlarımı
karşılamak üzere yanı başımda nöbet tutuyor.
Acıktığımda ve susadığımda ise, çabucak bunları karşılıyor.
Bu arada şunu da belirteyim,
ona da bu görevi karşılığında tahmin edemeyeceğin kadar
büyük ücretler ödeniyor.
Şunu da ekleyeyim ki;
sen de görevini yaparsan,
sana da ücretin fazlasıyla ödenir.
Bu konuda hiçbir şüphen de olmasın ayrıca..

Dedim:
Nasıl yani?!..

Dedi:
Bizim gibi bir kuş taifesine bile,
gayet ciddiyetli davranarak karşılık veren bir Zat,
evrenin halifesi olarak yarattığı ademoğluna mı karşılığını
vermeyecek,
istediği ücreti ona ödemeyecek?!.
Bizi görevlendiren Yaratıcımızı bu çirkin iftiradan kesinlikle
sakınırız ve O’nu kutsarız.
Ayrıca,
bizlere böyle muhteşem görevler veren bir Zat,
hiç seni de kendi başına buyruk ve de başıboş bırakır mı
sanıyorsun?!..

Dedim:
Allah sizlerden razı olsun.
Rabbani birer mektup oldunuz.
Alemlerin Rabbi’ni ve evrendeki yapılan akıl dolu işleri bana
okuttunuz.
Hal diliyle yaptığınız uyarı ve tavsiyelerinizi,
özet bir şekilde aklıma iliştirdiniz.
Açıkçası beni kendimden utandırdınız.
“Dost acı söyler” misali,
hakiki birer dost oldunuz.
Yaptığınız bu uyarılarla,
Yaratanın bir kulu olduğumu hatırlattınız,
ve beni Rabbime sevk ettiniz.
Şu alemde bir görevimin olduğunu,
evrenin sahipsiz olmadığı gibi,
benim de başıboş kalamayacağımı ne de güzel ilan ettiniz..

Dedi:
Sen bizi okumak istediğin sürece,
bizler de sana sonsuz başlı bir plağın ezgileri gibi,
devamlı surette kendimizi ve Rabbimizi tanıttırmaya devam
edeceğiz.
Zaten bizim en önemli görevlerimizden biri de bu.
Sen yeter ki oku!..

  22.01.2006

© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut