Dertler bitecek midir?

Mehmed Boyacıoğlu

ADAM, İSTANBUL’UN camilerinden birinde, vaiz efendiden, bir kişinin Müslüman olmasına vesile olmanın faziletini dinlemiş, ama yarım dinlemiş ve yanlış anlamıştır. Camiden çıkar ve ilk rastladığı turiste bıçağı çeker ve şöyle der: ‘Müslüman ol, yoksa…’ Adam bakar, elbette can tatlı, ‘Peki, oldum’ der ve ilave eder, ‘şimdi ne olacak?’ bizimki ‘Vallahi, onu ben de bilmiyorum’ der.

Kıssadan hisse, geçen haftaki yazıda sözünü ettiğim enstitünün üyelerinin istekleri gerçekleşip; her biri ilahî birer saray olan binlerce insan yerlerinden sürüldükten, az caniler yüzünden binler masmun canı yandıktan, birçok medeniyet eseri tahrip edildikten sonra bir ulus-devlet inşa edilse mevcut dertler bitecek midir?

Anadolu coğrafyasını iki yana çekip duran, düşman iki kardeş olan menfî milliyet fikirlerine bkılırsa bu coğrafya onlardan birinden kurtulsa ya da bir şekilde ‘ver, kurtul’ anlayışı ile bu iki milliyet birbirinden ayrışsa sanki her türlü dert bitecektir.

Onlara göre bu ülkedeki hemen her derdin temelinde ‘diğer’in mevcudiyeti vardır. Her türlü sosyal ve iktisadî problem ‘diğer’in yanlış davranışlarından kaynaklanmaktadır.

Oysa işin rengi hiç de sanıldığı gibi değildir. Sömürgecilik devrinin başından beri, bu geniş İlâm coğrafyasını, menhus hedefleri için parçalamış olan Batılı güçler oluşan bu yeni ulus-devleti rahat mı bırakacaklardır? Rahat bırakmayacakları mevcut ulus-devletleri sürekli huzursuz etmelerinden anlaşılmıyor mu? Daha doğrusu, bu yeni ulus-devlet Avrupa dessaslarının şeytanî planlarının sonunda oluşmayacak mıdır?

Kurulması olası bu yeni ulus-devlet kendi kendine her hususta yetecek midir?

Madenlerini kendi mi işletecektir, yoksa onları çıkarmak ve işletmek çok-uluslu şirketlere mi havale edilecektir? Çılgın sularına kendisi mi dizgin vuracaktır, kromunu ve petrolünü kendi mi işletecektir yoksa onların işletilmesi sermayesinin çoğu yabancıların elinde olan şirketlere mi bırakılacatır?

Daha da önemlisi, yayılması saniyelerle ifade edilebilecek kadar kısa zamanda gerçekleşen bu kadar kötülükler şıp diye sona erecek midir?

Sınır tanımayan ve saniyeler içinde tüm dünyaya yayılan kötülükler anılan sınırlardan içeriye giremeyecek midir? İçki ve uyuşturucu afetinin ve bunların yol açtığı aile facialarının önü mü alınacatır? Anadolu denilen coğrafyada ortaokul birinci sınıflara kadar yaygınlaşan bu afete, o ayrılmış coğrafyada nasıl bir çare düşünülmektedir.

X dilinin konuşulduğu ve Y efsanesine inanılan bölgede, rüşvetin ve diğer yolsuzlukların önü mü alınacaktır? Yoksa oluşturulacak bu bölge böylesi olumsuzluklardan uzak bir yer mi olacaktır?

Yani, dikenli tellerle çevrilecek o bölge her türlü kötülükten arî bir bölge mi olacaktır? Ya da iyiliklerin yayılmasına mani olan buradaki güçler, orada da aynı davranışları sergilemeyecekler midir? İnsanların burada hak ve hakikatle tanışmasına çalışanlara engel olan güçler orada olmayacak mıdır?

Globalleşme ve çeşitli iletişim vasıtaları ile küçülen dünyada problemler, hemen her coğrafyayı kuşatır bir hale gelmiştir. Hemen her coğrafya bu global tehdit ve meselelerle yüz yüzedir. Artık mücadele kavimler ve kabileler arasında değil; zengin-fakir; zalim-mazlum; işçi-patron olmak üzere beşer tabakaları arasında geçmektedir. Ayrılmak, atomize olmak bir yarar getirmeyecektir.

Çare; yaygınlaşan, dikenli tellerin varlığını kàle almayan zulümle, istibdatla, adaletsizlikle, yolsuzlukla, rüşvetle, insanları bitirip tüketen diğer çeşitli belalarla mücadele etmektir. Bu çareye ulaştracak dinamikler de bu Anadolu halkının kutsî inançları içinde mevcuttur.

  11.01.2006

© 2021 karakalem.net, Mehmed Boyacıoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut