Ruz-ı Ceza..

Öznur Çolakoğlu Cam

CEZA, “İYİ veya kötü, bir şeyin karşılığı: ceza ve mükafat” demektir. Ruz-ı ceza, her şeyin karşılığının verileceği gün, kıyamet günü.” Manasına gelir ve içine iyiliklerin de karşılığı, yani mükafat (mücazat) gizlidir. Oysa bugün kelimenin iyi manası tamamen unutulmuş, yalnızca kötü manasıyla ceza anlaşılır olmuştur. Şimdi anlatacağımız hikaye ise bambaşka bir ceza türünü konu alır.

İran şahlarından Numan bin Münzir eğlenceyi seven, dünyanın zevk ü sefasına düşkün, bu uğurda her türlü devlet imkanını seferber etmeyi huy edinmiş şuh yaratılışlı bir hükümdar imiş. İran halkı onun zamanında zevk ü safa içinde yaşamışlar. Devlet hazinesinin harcamaları bu uğurda sarf edilir olmuş.

Münzir, halkını rahat yaşatan bir şah olarak tarihe geçmek için ne gerekiyorsa yapmaya azmetmiş. Bu uğurda kendisi halkına örnek oluyor ve dünya nimetlerinden istifade uğruna hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyormuş.

Bir ara aklına bu iratlarını anıtlaştıracak bir köşk yaptırmak gelmiş. Ülkenin en büyük ve maharetli mimarı olan Sinimmar’ı huzura çağırmışlar.

“Bak a mimarbaşı,” demiş Münzir, “benim için öyle bir yerde öyle bir saray yap ki dünyadan kam alma adına hiçbir şey eksik olmasın! Sana iki yıl mühlet!..”

Sinimmar bu emri alır almaz işe koyulmuş. Önce ülkeyi bir uçtan diğerine dolaşmış. Kufe’de, Fırat sahillerinde hakim bir tepeyi beğenmiş. Gerekli hazırlıkları tamamlayıp hemen işe koyulmuş. Münzir, hiçbir fedakarlıktan ve masraftan kaçınmıyormuş. İki yılın hitamında saray tamam olmuş ve Sinimmar, şaha sarayını gezdirmiş. Şah devletin ileri gelenleriyle birlikte sarayın her katına, her odasına, her penceresine geldikçe hayretten hayrete düşüyormuş. Sinimmar saraya öyle bir ışık perspektifi vermiş ki şah için hazırlatılan oda günün her saatinde ayrı renkte görünür, sabahki rengi mavi iken, kuşluk vakti havai, öğleyin beyaz, ikindide sarı olurmuş. Münzir bütün odaları gezdikten sonra Sinimmar onu sarayın terasına çıkarıp güneşin batışını seyrettirmiş. Münzir her dakikada heyecanı artarak akşamı etmiş. Nihayet usta mimar onu maiyetinden ve hizmetkarlından ayırıp bir mahzene indirmiş. Mahzende kendisine bir taşı işaret ederek demiş ki:

“Şah-ı şahanım!.. Bendenizden adınıza bir saray yapmamı istediniz. İşte bu Havernak sarayı dünya durdukça sizin adınızı yaşatacaktır. Sarayınızın anahtarı da şu gördüğünüz taştır. Eğer bir gün saraydan bıkarsanız ; yahut gönlünüzü hoş etmez hale gelirse, şu taşı çekip sarayı terk ediveriniz; bir saat sonra yerle bir olacaktır.”

Numan bin Münzir sanatında bu derece maharet gösteren Sinimmar’ı binlerce sözle övdükten sonra, ertesi gün kuşluk çayını terasta beraber içmek ve maddi iltifatlarını sunmak üzere davet edip odasına çekilmiş. Önceleri ona ne tür bir hediye verse bu şaheserin karşılığı olamaz diye düşünmüş ve hazineler bağışlamayı kafasına koymuş. Ancak saatler ilerledikçe şeytan gönlüne vesvese verip “Ya bir başkası için sarayın bir eşini daha yapar; yahut şifre taşın yerini başkasına söylerse!” diye aklına fitne salmış. Ertesi gün Sinimmar kendinden emin, insanların alkışları arasında sarayın merdivenlerini tırmanıp terasa çıkmış. Şah onu Fırat manzarasını seyretmek üzere korkuluğun kenarına getirmiş ve sırtından iterek mükafatını vermiş. Zavallı Sinimmar uçuruma doğru süzülürken sesi kayalıklarda yankılanıyormuş:

“Diğer taş şahım, diğer taş!..”

Derler ki, Sinimmar’ın anahtar taşının bir benzeri daha var idi. O taş diğerinin aksine her yıl çıkarılıp yerine yenisi konulmazsa saray yine çökmeye mahkumdu.(İ. Pala)

Malumunuz, ülkemiz kötü gidişatına bir nebze olsun dur diyebilmiş durumda.. Lakin halen yapılan öyle yanlış uygulamalar var ki inanılır gibi değil. Misal, bir öğretmen ücretli olarak son derece komik bir rakama 300 milyon civarında çalıştırılabiliyor. Neden çünkü kadrosu yok, ücretli ya da sözleşmeli! Diğer yandan kadrosu olduğu için birçok insan hiç iş yapmadan maaş alıyorlar. Kanaatimce kalite beklenen sektörlerin hiçbirinde kadro olmamalı. Zira Türkiye’nin kadro sistemi, insanı pasifize eden ve tembelliğe iten bir yapıda..

Neyse.. Bir ülkenin denge taşlarıdır, öğretmenler, polisler ve doktorlar.. Eğer bu meslek gruplarının ödülleri, sırtlarından itilerek, umarsızca günümüz şartlarına terk edilmek ise, ileride bir gün Numan bin Münzir’in sarayı kadar güzel olan ülkemizdeki mihenk taşları yerlerinden oynayabilir ve kimse anlamadan, yenilenmeyen kadrolar, yenilenmeyen taşlar bu canım sarayın çöküşünü hazırlayabilir..

O yüzden diyorum ki, diğer taşı, gelecekte sizi bekleyen tehlikeyi göz ardı etmeyin efendiler.. Memur zamlarını makul ölçülerde gerçekleştirin ve kendinizi Ruz-ı Ceza gününe hazır edin...

  29.12.2005

© 2021 karakalem.net, Öznur Çolakoğlu Cam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut