MARMARA İLAHİYAT fakültesi mezunu bir müteşebbisin İstanbul'da dindar kadınlar için 2 milyon dolar harcayarak kurduğu güzellik merkezi haberinin düşündürdükleri...
İlahi Cemal ve Kemalin bir tecellisi, alem-i şehadetteki iz düşümü olarak güzellik, insan için bir lüks değil beşeri bir ihtiyaçtır. O yüzden güzel olmak aynı zamanda faydalı olmak ve insanın asli ihtiyaçlarından birini karşılamak demektir. Ama güzel olan nedir?
Her şey nihai olarak güzeldir. Ya bizatihi güzeldir, ya sonuçları itibariyle. Rahmet gazabı geçtiğinden Cemal ve Kemal her daim galiptir. Ve her kapı muhakkak güzelliğe açılır. Güzellik gerçekliğin iç boyutudutur. Güzel ahlak ile aydınlanmış akıl o güzelliğe her şeyden bir yol bulur.
Güzellik cevhere aitken çirkinlik arizidir. Tevhidi bilgi aşkınlığın celalini olumsuzlamaz. Bu celal olmaksızın İlahi yakınlığın güzelliği müşahade edilemez. Güzellik çirkinliğin varlığı sayesinde açılır, genişler, kamil anlamda görünür, anlaşılır hale gelir. Güzel ve çirkin bir arada, bu dünyada, Mutlak Güzeli anlamak için vardır.
İlahi güzelliğe müştak olan İnsan kosmosda mutlak ve sonsuz olanı aramak için yaratılmıştır. İlahi olanla irtibatı kesilse bile, bu mutlaklık, bu sonsuzluk, bu güzellik arayışı bitmez. Semavat ve arz arasında köprü olan insan, tüm kainatın emrine musahhar kılındığı bir halifeyken, semavatın bilgisini inkar edince kozmik hafızasındaki bu arayışı arza ve kendi bedenine çevirir.
Ne ki, aradığı şeye ulaşmasını temin edecek anahtarları kaybetmiştir. Ama arayışı canhıraş bir şekilde sürmektedir. Kabaran kesret dalgaları içinde yitirdiğini ararken hiçlik ve yokluk nefesini ensesinde hissettirmektedir. Varlığıyla varlığı varlıkta tutanın nuru olmadan tüm kesret zindandır,zulmettir. Tüm mevcudat Mutlak olanın nuru ile zulmetten, yokluktan, hiçlikten çıkıp aydınlanır, görünür hale gelir.
Nur ile zulmet paradoksunun ortasında ancak Vahyin aydınlığı ile yolunu bulabilecekken kesret kuyusunun içinde merdivensiz kalmıştır. Kendi başına her şeyin sadece hiçlik kutbuna hareket ettiği bu yerde aklına güvenmektedir. Fakat tecellisi olduğu ilahi ilkeyle bağlarını kopardığı aklı, yetmiş bin zulmet perdesine yetmiş bin perde daha ilave ederken karanlığını ve yanlızlığını daha da koyulaştırmaktan başka bir şey yapamaz.
Ruhunun derinliklerinde yankılanan ebediyet bilinciyle zamanın öğütücülüğü arasında sancısını dindirmek isterken kendine türlü türlü oyuncaklar icad eder. Bütüne dair bilgisini kaybettiği için bu dünyanın neden hep eksik ve sınırlı olduğunu bir türlü anlayamaz. Sürekli tamir etmeye, tamamlamaya, güzelleştirmeye çalışır. Her şeyi kendi zannına göre yeniden kurmaya, her şeyi bu kurguya boyun eğdirmeye çalışır. Tabiatı da, kendi bedenini de terbiye etmeli, ona sonluluğunu ve acizliği hatırlatan taraflarından kurtulmalıdır.
Kurtulmak, kovmak istediği, kötülüktür, çirkinliktir, aczdir, nihayetinde ölümdür. Tüm tıbbi başarılarına acıdan ve ölümden kaçarken ulaşmıştır. Tüm teknolojik becerisini aczini inkar edip kendi kaderine sahip çıkmaya soyunurken yakalamıştır. Ontolojik güven duygusundan yoksun olduğu için kendini bu dünyada güvende hissedebilmenin şiddet yüklü araçlarına yine bu teknolojiyle sahip olmuştur.
Ancak ölümü unuttuğunda gerçekten mutlu olabilmekte, bu yüzden ona ölümü, hiçliği, yokluğu hatırlatacak herşeyden kaçmaktadır. Yaşlılık ve çirkinlik bu yüzden ortadan kaldırılmalıdır. Enerjisinin büyük çoğunluğunu, artık mikrokozmos olarak öteye dair işaretler taşıyor olmaktan çoktan çıkmış, sadece kendi sınırlı varlığına indirgenmiş bedenini gençleştirmeye, güzelleştirmeye -mümkün olsa ölümsüzleştirmeye- çalışmaya harcamaktadır. Anti-agingler, estetikler, plastik bir kurguya, bir projeye dönüştürülen bedenin üzerinden zamanın izlerini silmeye çalışmak için vardır.
Bu arada varlığı kendi asli Merkezinden kopararak anlamaya kalkışmanın bilumum arızaları başka mecralardan akıp gelmiş, görüntü gerçeğin yerini almıştır. İnsanı neredeyse bedenden ibaret kılan, aklını fikrini görünüme takan bu kültür, ruhundaki dinmek bilmez güzellik ve mükemmellik arzusunu insan bedeni üzerinden tatmin etmeye azmetmiş, bu uğurda nev zuhur gen mühendisliğini de seferber etmiştir. Bu beyhude çabanın en hafif maliyeti, anlamını kaybetmiş 'mutant' simalar, varlığını sadece bedeninin güzelliği aracılığıyla hissedebilen, güzel olduğu sürece görünür/var olabilen imaj-insanlardır. Onlara modern standartlar haline gelmiş ölçüler aracılığıyla bir değer biçilmekte, bir kimlik ve bir statü bahşedilmektedir.
Güzellik modern insanın yaralı bilincinde, kaybedilen Mutlak Güzelliğin yerine ikame olunmuş bir fetiştir. Ve en çok da Cemal isminin muhatabı olarak kadın cinsini hedef almıştır. Ve daha da trajik olan şey, bu dünyada hiç bir zaman ulaşılamayacak bir projeksiyon olarak Mutlak Güzelliğin peşine, vücütları aracılığıyla düşenler furyasına dindar kadınların da katılmış olmasıdır. Oysa en başta modern kadınları, zamana karşı yapılan bu hazin, bu beyhude yarışın yorgunluğundan ve yılgınlığından kurtarıp sükuna erdirecek yegane şey bizim elimizdedir.