Maliyet Hesapları

HER ŞARTTA kar etmeyi ve bunu sürekli arttırmayı yücelten ve mutlaklaştıran ve hayatın diğer bütün alanlarını bu faaliyete endeksleyen bir ekonominin İslam topraklarında boy vermemesi bizi şaşırtmamalı. Bugün modern Arapçada ekonominin karşılığı olarak kullanılan iktisat kelimesinin "doğru dengeyi muhafaza etmek" anlamını taşıdığı göz önüne alınırsa insanlar arası ilişkilerin ve yeryüzünün dengelerini bu kadar bozan bir faaliyetin bizim havzamızda ortaya çıkmaması daha bir anlaşılır hale gelir sanırım. Doğru dengeyi muhafaza anlamında iktisat, kişilerle ilişkiler için de geçerlidir, itikadi meselelerde de. Aslolan dengedir ve adalettir. Nicel olanın herşeyin üzerinde bir değer olarak ortaya çıkışının tarihinde böyle bir adalet kaygısının olduğunu iddia edemeyiz herhalde. Dahası, hırs, açgözlülük, bencillik, kıskançlık gibi bütün dinlerin şer saydığı özellikler modern ekonominin motoru gibidir. Mustafa Özel bunlar olmadan medeniyetin olamayacağını söylüyor, medeniyeti özel bir bağlamda tanımladığı bir söyleşisinde. Ve ilave ediyor: "Mandeville'den Smith'e kadar 18.yy ın bütün düşünürlerinin amentüsü "Private vices, public benefits!" dir. Yani "Kişisel kötülükler kamu menfaatiyle sonuçlanır!".

Karın maksimizasyonu hedefiyle yola çıkan, hırs, açgözlülük ve bencilliği şiar edinen bir ekonomik faaliyetin sürekli büyüme ihtiyacı içinde bir yapılanma oluşturması kaçınılmaz olsa gerek. Bu yapılanmanın, isteklerimizi ihtiyaçlarımız gibi vehmettirmesi ve buna bizleri de inandırması kendi mantığı içinde makul hale geliyor bu durumda. Bunun yarış ve rekabeti tetiklemesi, öne geçenin kuralları koyduğu bir düzenin büyük eşitsizlik üretmesi de makul sonuçlar olarak ortaya çıkıyor. Yeryüzü ahalisinin küçük bir yüzdesinin yeryüzü kaynaklarının büyük çoğunluğuna sahip olmasının ve aradaki makasın sürekli açılmasının hikayesi de böyle yazılıyor.

Sadece daha fazlasını isteyenler değil mevcudu korumak isteyenler de sürekli koşmak durumunda. Artık büyük balık küçüğü değil, hızlı balık yavaş balığı yutuyor, öyle diyorlar. Sermaye yerküre üzerinde 15 saniye içinde 5 kez dolaşıp en karlı bulduğu yere çörekleniyor. Sürekli koşuyor, sürekli büyüyoruz. Büyüdükçe hızımız artıyor, hızlandıkça büyüyor, ilerliyoruz. Niceliğin Egemenliği'nde insanlığın ilerleme durumunu tahlil ederken "düşen şeyler zemine yaklaştıkça hızları artar" diyen Guenon'a rahmet olsun. Kimbilir, belki de zemine çakılmamızın sesidir Sur'un sesi olarak duyacağımız..

Herkes "siyaset bitti" diyor, kim gelirse gelsin aynı politikaları uygulamak zorunda kaldığı için. Yani bu, piyasanın mutlak diktası altına girdiğimiz anlamına geliyor. Değer denilen şeyin mübadele edilebilir şey olarak tanımlanması anlamına geliyor. "İdeolojik çekişmelerden çok kaybettik, artık 'işimize' bakalım" diyorlar. Ekonomik çıkarın oluşturduğu düzen en sağlam birlikteliği sağlar diyorlar. Yaşasın "piyasa kardeşliği" o zaman!

Piyasa kardeşleri herşeyin maliyetini dolar bazında çıkarma konusunda olağanüstü bir kaabiliyet kesbetmiş insanlar. Yaşlıların bakımının bir aileye maliyeti, ya da ulusal ekonomiye maliyeti, hastalık veya başka gerekçelerle oluşan işgücü kaybının maaliyeti, katrina kasırgasının maliyeti, sakatların bakımın maliyeti, işsizlerin, düşkünlerin ekonomiye maliyeti, sosyal güvenlik sisteminin maliyeti vesair.

Hiç bir üst değer tarafından kontrol edilmek istemeyen, kendi kurallarını en doğru şekilde kendisinin oluşturacağına inanılan piyasa hazretlerinin bu obez büyümesinin de bir maliyeti var. İklim değişikliğinin bu yüzyıl ortalarında 5 buçuk milyar insanı açlık tehlikesiyle yüz yüze bırakacağı apaçık ortaya konuyor, Türkiye'de 11 bin yıldır öylece duran buzulların yüzde 97'sinin, son yarım yüzyılda yok olup gittiği TÜBİTAK raporuyla gözler önüne seriliyor.

Petrol ve kömür gibi fosil yakıtların yakılmasıyla atmosfere salınan "sera gazları" nedeniyle gezegenin "suyu ısınıyor".

Daha bu yılın başında, "geri döndürülemez iklim değişikliğinden yalnızca 10 yıl, ya da 2 derece uzaklıkta olduğumuz" söylendi! Atmosferde milyonda 400 parçacık yoğunluğundaki karbondioksit seviyesine 10 yıl içinde ulaşabiliriz ve yeryüzü bu seviyeyi 420 bin yıldır görmedi!

Küresel ısınmayla ilgili olarak şu haberleri derledim:

  • Yeryüzünde nehir ve göl sularının ısınması yüzünden balıklar tehdit altında...

  • Küresel ısınma bazı ciddi sağlık sorunlarını tetikliyor. İklim değişikliği kolera, sıtma, tifo, beyin iltihabı, ciltte kronik döküntüler, eklem ve sinirlerde iltihaplanmaya neden oluyor.

  • Sanayileşmenin başladığı 19. yüzyıldan itibaren hava sıcaklığı 1 derece arttı. 2100 yılına kadarsa sıcaklığın 2 ila 6 derece arasında artacağı hesaplanıyor.

  • Dünyada geçen ayın, yeryüzünde güvenilir sıcaklık kayıtlarının yapılmaya başlandığı 1880 yılından bu yana yaşanan en sıcak eylül olduğu bildirildi.

  • Küresel ısınma ve ormanların yok edilmesi nedeniyle Amazon bölgesi son 40 yılın en büyük kuraklığını yaşıyor.

  • İngiltere'de hükümet tarafından yaptırılan bir araştırmaya göre, küresel ısınma göçmen kuşlar da dahil bir çok hayvan türünün soyunun tükenmesine yok açabilir.

  • BM Acil Yardım Koordinatörü Jan Egeland, Amerika'yı son haftalarda vuran kasırgaların, dünyaya, küresel ısınmanın tehlikelerini gösteren 'uyandırma alarmı' olduğunu söyledi.

  • Mayo Clinic uzmanları şimdiye kadar 50 yaş üstünde görülen cilt kanseri türlerinin genç yetişkinler arasında da hızla yayıldığını açıkladı.

  • G8'ler, dünya nüfusunun yüzde 13'ünü oluştururken, iklim değişikliğine neden olan kirletici gazların yüzde 45'ini üretiyor.

Liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Ve bunlar sadece gezegeni ilgilendiren tarafı. İnsana bakan, hepimizin bildiği komplikasyonları sıralayıp da içinizi daha fazla karartmak istemiyorum.

Vahyin ilkelerine riayetin sadece bir öbür dünya saadeti kazanma meselesi olmadığını, tüm kainatın dengesini sağlayan anahtarların Kur'an aracılığıyla insana verildiğini, yeryüzünde bozgunculuk yapan modern insanın cenneti bu dünyaya indirme sevdasının yeryüzünü cehenneme çevirdiğini bihakkın idrak ettiğimiz günler bunlar. Bu yüzden Küreselleşme adı altında tüm dünyayı istila eden bir yaşam tarzının en güçlü muhaliflerinin müslümanlar olması gerekiyor. Hayatımızı kimseye muhtaç olmadan, zillete düşmeden devam ettirebilmek için dahil olmak zorunda kaldığımız süreçleri makro anlamda dönüştüremesek de "iktisat" ı elden bırakmamaya çalışmamız gerekiyor. Paranın dini imanı olduğunu unutmamamız gerekiyor. Üst değer olarak benimsediğimiz şeylerin muhasebesini sürekli yapmamız gerekiyor. İdeal olanı hayatımıza aktaramasak bile zihinlerimizde muhafaza etmemiz gerekiyor. Kendilerini beşeriyetin efendisi olarak görenlere yeniden insan olma imkanını verebilecek şeyin elimizde olduğunu hatırlamamız gerekiyor.

  19.12.2005

© 2021 karakalem.net, Pınar Demir



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut