Batuhan’ın hatırlattığı

GÜNÜN YORGUNLUĞUNU birbirine hal hatır sorarak atmaya çalışıyordu Batuhan ve ailesi… Sıcak yemeklerden çok sıcak bakışlardan süzülen sevgiyle doyuyordu yürekleri…

Hayallerinden bile geçmeyecek bir şokla sarsıldı aile… Sanki elektrik akımına kapılmıştı Batuhan; eller ayaklar döndü, gözler kaydı, vücut kımıldamaz oldu… Hiçbir rahatsızlığı olmayan Batuhan birden ölmüş müydü, ölüyor muydu?

Biricik oğullarının gözlerinin önündeki halinden şaşkın bir çılgınlığa dönen aile bir şey yapamamanın telaşıyla kıvranıyordu. Kıpırdamadan duran evlatlarının görüntüsünden kızgın kor gibi yanıyordu yürekleri…

Hastane yolunda sokakları inleten ambulans sesini duymuyor, arabaları, vitrinleri, markları, kaldırımlarda yürüyen insanları görmüyor, geçmişin ve geleceğin ağırlığını hissetmiyorlardı…

Tetkikler, tahliller, teşhisler boş… Nedeni, nasılı bilinmiyor… Ölmemiştir ama ölümle yaşam arasındaki ince koridorda gidip gelmektedir.

Üç ay boyunca süren yolculuğun sonunda hayata göz kırpar Batuhan; gözlerini hafifçe sağa sola döndürür… Vücutta ise halen bir değişiklik yoktur.

Doktorların deyimiyle yaşama şansı yüzde otuz… Anne baba ümit yorgunudur ama yılmamıştır… Yılgınlığa yenilmemiş, yeniden dirilişin mucizesine inanmıştır.

Bir yıl boyunca bu inançla her gün yeniden doğarlar…

Ve Batuhan bu inanç suyuyla tekrar filizlenmeye başlar; boynunu sağa sola çevirebilmekte, ellerini ayaklarını oynatabilmekte, biraz biraz bir şeyler yiyebilmektedir. Tıbbın ifadesiyle bu bir mucizedir.

Gün geçtikçe hafıza yerine gelir, adeta hayata yeniden merhaba der. Bu “mucize hayat” evimize zaman zaman gelmekte, sevgili Burak’la ders çalışmaktadır. Nimetleri unutmama dersini, yürüyüşü, konuşması, bakışlarıyla hatırlatmaktadır.

Hani İmam-ı Rabbaniye demişler ya, bir keramet göster… Şöyle bir yürümüş, işte demiş keramet… Kerim olanın ikramı olmasa en küçüğünden en büyüğüne, hangi hareketimizi yapabiliriz? Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatı değil, çünkü daha öncekileri biz yapmadık, izin olmadıkça da sonrakileri yapamayız. Küçük dağları da büyük dağları da izinsiz aşamayız.

Unutkanlığımızı unutmamaya çalışmalıyız. Nisyan ile malul olduğumuzu unutmasak basit gördüğümüz nimetlerin ne büyük olduğunu göreceğiz.

Mucize hayatlar ara sıra görülmez, hayatın her anı mucizedir. Bakışlarını belirginleştirebilen bunu hep görür.

Bir can kaç dünya, kaç kâinat eder? Kâinatı bize şuurlu bir ruh olarak hediye edeni hatırdan ve sadırdan çıkarmamak, evlat nimetine bir nebze şükretmek olsa gerek. Bunu başaran çocuk terbiyesini büyük ölçüde de çözmüştür.

Sıradan zannedilen hayat, şiddetli sarsılmayla sorgulanma sürecine girer. Süreci sabırla geçiren, hikmet devşiren, mucize doğuşlarla tekrar dirilir.

Batuhan’ın hatırlattığı hikmet hatırımızdan çıkmadığında sıradanlıklardan sıyrılmış olacağız.

Sahici zannettiğimiz hayatı gerçekten sahip olmadığımızı her daim hatırda tutabilmek dileklerimle…

  19.12.2005

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut