Şehire rağmen, şehirleşmeden yaşamak..

Öznur Çolakoğlu Cam

SABAH VAKTİ, şehirde yeni yeni uyunma telaşları. Oysa doğa, çoktan uyanmış.. Kuşların birbirinden güzel şakırtıları, kocaman kollarıyla şöyle bir gerinip, sanki gözlerini ovuşturuyormuşçasına yapraklarını rüzgarla beraber hareket ettiren koca çınarlar..

Sokağın iki yanını süsleyen, sitelerin bahçe duvarlarına sarılmış mor salkımlı sümbüller, etrafı kaplayan insanı mest eden envai çeşit renk, envai çeşit güzel koku.. Güller, menekşeler, hanımeliler...

Merhamet dolu bir ana yüreğinin şefkatli dokunuşları gibi yeryüzündeki her zerreye dokunan, sıcak ama yakmayan güneş ışınları. İnsanı mest eden mavi bir semada, oraya buraya serpiştirilmiş mavi kombineli beyaz bulutlar. Güneşe fazla yakın oldukları için şımaran ve renkten renge giren yaramaz bulut parçaları.. Akıp giden, insanı huzura gark eden bir doğa ve yolda yürüyen, düşünen bir insan.. İşiten, hisseden, koklayan, gören ve konuşan bir insan, başını semaya kaldırıp,

*

Es’selam-u Aleyküm yeni doğan gün, Es’selam-u aleyküm.. ve Ey bu güzel semaların Rabbi, ey minicik kuşları yaratıp da her birine ayrı bir görüntü, ayrı bir neşe, ayrı bir ses veren, Ey Bunca güzelliği hiç yoktan yaratıp sonra hepsini bin bir güzel renkle donatıp, süsleyen, güzelleyen ve her birine ayrı bir renk, ayrı bir koku süren Rabbim.. Sen ki en küçük tohumları dahi çatlatıp, hayat verensin.. Sen ki, minik, minicik bir çekirdek tanesinden kocaman ormanları yaratansın. Muhakkak ki Sen, her şeye gücü yetensin.. Rabbimizsin..

Ey Rabbim, bu yeni doğmakta olan günün içerisine serpiştirdiğin her türlü güzel tohumu, her türlü sevinç, mutluluk ve huzur paketlerini de hikmetle açacak olan sensin. Yine sen her yeni günle beraber bazı sıkıntıları gönderen, türlü vesilelerle kullarını imtihana tabii tutup, onların sana sadakatini ölçensin. Ya Rabbi, sınavlarımızı kolay eyle. Bizi kendine yakınlaştır,uzak eyleme. Günün içine serptiğin güzellik tohumları gibi tohumlar serp yüreklerimize ve sonra her birini hikmet aç içimizde.. Sen ki Fettah’sın, hikmetle açansın.

Öyle çok olsun içimizdeki güzellik tohumları.. iyilikte yarışıp, kötülükten uzaklaşanlardan olalım. Sen bizim ayaklarımızı Senin yolun üzerinde sabit eyle.. Bizleri hep huzurlu, hep mutlu ve hep Senin rızan dahilinde duranlardan eyle....

*

Kocaman bir araç, son sürat hızla giderken, yol kenarındaki su birikintisine de aldırmayarak, acı bir korna sesiyle beraber ürküttü yoldakini. Şehir uyanmıştı ve devir teslim bitmek üzereydi. Doğanın içerisindeki sayısız ses ve güzellik, yavaş yavaş kayboluyordu. Zira hoyrat şehir, her türlü güzelliği içerisine hapseden pervasız ve uslanmaz şehir artık uyanmış. Aç ve doymaz nefsini doyurmak için yeniden doğaya yönelmişti..

Koşuşturmalar, yetişme telaşları içerisinde.. Kocaman ve tek dişi kalmış kocaman ağzını açarak sırıtan şehir, yeni güne, ağaçlara, kuşlara ve daha nice mahluka, ağzındaki egzoz dumanlarını hohlayarak, gayet yılışık ve samimiyetsiz bir üslupla \"Ay merhaba şekerim, günaydıııın!\" demişti.. Medeniyet denilen mefhumun bu uslanmaz, yılışık ve haşarı evladı, kalp yerine konmuş bir sürü ıvır zıvır metal yığınıyla beraber yeniden aramızdaydı..

Duasına amin diyemeden, bir fatiha okuyamadan, şehir ve şehrin getirdikleri tarafından , en tatlı tefekkür iklimlerinden, bir bebeğin en tatlı ve en faydalı olan sabah uykusundan uyandırılışı gibi, dürtüklenerek uyandırılmış insan, şehri ve şehirleşmiş insanları hiç sevmediğini düşündü..

Yine de, şükür ki.. şehire rağmen, şehirleşmeden yaşayabilen insanlar yok değildi..

  18.12.2005

© 2021 karakalem.net, Öznur Çolakoğlu Cam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut