"Müslümanlar, “Müslüman oldukları için”, ya da “kendiliklerinden” mükemmel insanlar değiller. Ama Müslümanlar, bu dünyada işledikleri sevap ve günahların bilançosuna göre, öbür dünyada verecekleri hesabın ötesinde, herşeyden önce, bu dünyada “yaşayan” insanlar… Bu dünyada, çalışan, tüketen, seven, mutlu olmaya, karınlarını doyurmaya çalışan, hayalleri olan insanlar… Müslümanlar, yaşadıkları toplumların bireyleri… Yani, önemli olmasına rağmen, tek referansları İslam değil… Onlar İslam’ı şu veya bu şekilde yaşıyorlar… Ama işte “şu veya bu şekilde” yaşadıkları için, bu dünyanın hakim paradigmasının ve yapılarının dışına her zaman için çıkma potansiyeli taşıyorlar. Tüketim ve yaşam tarzlarıyla bütün dünyayı ele geçiren yeni-kapitalist yapılar için bu potansiyel inanılmaz derecede tahrik edici… Müslümanların, İslam’a atfederek yaşadıkları pratikler, bu hakim paradigmaya kıyasla bambaşka bir düzeyde cereyan ediyor ve bu yüzden her türlü ince kontrolun dışında kalıyorlar… En azından, zengin kodlar, ritüeller, gramerler, kelimeler, taktikler, kişisel güzergahlar, hikayeler ve duygularla beslenen bu pratikler mutlak olarak ele geçirilemiyor… Tabii ki, Müslümanlar da küreselleşen bu kapitalist toplumun parçaları oldukları için, herkes gibi, onlar da ruhlarının bir kısmını satıyorlar… Ama ruhlarının geri kalan kısmıyla bu dünyanın hakim yapılarına, kavramlarına, sınıflandırmalarına karşı –bilinçli veya bilinçsiz– inanılmaz bir direniş gösteriyorlar. Ortaya yepyeni senkretik, karmaşık alaşımlar sunuyorlar… Belki öbür dünya için iyi bir ön hazırlık yapmış olmuyorlar ama tam olarak ele geçirilemedikleri için, anlaşılmayan, kontrol edilemeyen, ezber bozucu olmaya devam ediyorlar. Evet, dünyanın çeşitli bölgelerinde bir takım insanlar “İslam adına” cinayetler işliyorlar; başka insanlar türbelerden medet umuyorlar, ama en önemlisi, hayatlarımızı ele geçiren rasyonalist, disipline edici makro çerçevenin dili için sorun oluşturuyorlar. Çünkü o dilin en önemli ihtiyaçlarından biri, dışarıda hiçbir şey bırakmamak… O dil için cinayetin kendisi önemli değil; bu cinayetin İslam adına işlenmiş olması… Bu yüzden İslam adına olan her şeyin kontrol edilmesi gerekiyor… İslam adına yapılan her şeyin bu makro dil tarafından ehlileştirilmesi gerekiyor… Ya dünya çapındaki bir imparator bozuntusu tarafından zorla-güzellikle, ya da sahip olduğu incir çekirdeğinden “bilgi” sayesinde “iktidar”ın tadına varmış uzman taslaklarının da kullanılacağı prosedür ve tekniklerle yola sokulması gerekiyor. Ama bu çok zor… Çünkü ruhlarının bir kısmını satmış olsalar bile, Müslümanlar, kendilerinin bile çoğu zaman farkında olmadıkları bir öznelliğe, özneler arası bir dinamiğe sahipler… Bu öznellik ve “öznelerarasılık”, yukarıdan aşağıya işlemeye çalışan tahakküm kurucu söylemlere, sahte bilgiye ve sahte meraklara geçit vermiyor… Burada geçit verse, Müslümanların özneler arasında sahip oldukları referanslar, gündelik hayatın başka yerlerinde yeniden mevzileniyor… Çünkü anlayış farklı… Zihniyet farklı… Paradigma farklı… Farklılığın azaldığı, denetlemenin sağlandığı düşünülürken gene elden kayıp giden başka bir düzey söz konusu… İmparatorlar, uzmanlar hep konuşacaklar; konuştuklarını “hakikat” olarak satmaya çalışacaklar ama gündelik hayatı tam olarak ele geçiremeyecekleri gibi, o gündelik hayattaki Müslümanların akıl almaz taktikleri karşısında çıldıracaklar…" |