Bereket’imiz mübarek olsun

EŞYANIN HAKİKATI sabittir. Ne ki, subutiyeti olan bu hakikat eşyanın kendisinden değildir. Eşyanın kendisine doğru da değildir. Eşyanın bizatihi kendisini anlamlı kılacak bir mahiyeti de yoktur. Çünkü bizatihi olgusunu doğrulayacak, doğru merciine iletecek bir ‘zat’ ı yoktur. Eşyanın hakikatı, onun(eşyanın) kendisinin/zarfının dışında, ötesindedir. Eşyayı nitelemek için kullanılan her türlü maddi niteleyecinin kapsama alanından azadedir. Eşyanın hakikatındaki subutiyet, yaratıcısına işaret eden, O’nu gösteren, tarifleyen yüzünde vuzuha kavuşur. Ne var ki modern zamanlar eşyanın hakikatını onun kendisinde, zarfında, suretinde göstermeye, determine edilebilen, ölçülebilen maddi (çoğu zaman da niceliksel) bir karşılığa tahvil edilebilen niteliklerde(!) aramasını söyler insana. İşte bu modern zamanlarda yaşamış olan Risale-i Nur müellifi 19.lem’a olan iktisat risalesinde, iktisatın ‘hem bir şükr-ü manevi’, hem de ‘kat'î bir surette sebeb-i bereket’ (1) olduğunu söyler. İktisat, bir şükrü manevidir zira kainatı hikmet üzre yaratan ve idame eden yaratıcının kainatta va’z ettiği hikmetinin bir parçası olma kasdı, niyeti taşımak demektir iktisat. Yani iktisat—tabir caiz görülürse—eşyanın hakikatlerinin ifade ettiği mana ile akort edilmiş bir eşya tasavvuruna sahip olmaktır. İktisattaki ‘şükr-ü manevi’ manasını—inşaallah—başka yazılara bırakalım ve ‘eşyanın hakikatı’ nın hakikatıyla pek uyuşmadığını düşündüğüm bereket tanımlamamızı sahih bir rüyete kavuşturmaya çalışalım. Bereket kavramının evvelemirde tedai ettirdiği mana çoğu defa eşyanın kemiyetine münhasır kılınır. Ve yine bu mana; iktisattaki kasdın eşyanın keyfiyetine nufuz eden manası yerine, eşyanın sadece niceliğine/kemiyetine atfedilen arızalı bir iktisat kurgusundan beslenir. Hem bu mana eşyanın kendisine matuf ve kendisinden menkul olduğundan, eşyanın kendisinin dışında/ötesinde, zati değil işari olan hakikatından yana arızalı bir bereket tanımlamasıdır da üstelik. Bereket eşyanın kendinde, suretinde, kemiyetinde değil eşyanın işaret ettiği melekutiyeti tamamlayan yüzde anlamını bulur. Yada ‘bereket’ eşyanın kemiyetinde/niceliğinde değil, bizim ona muhatap olan nazarımızın keyfiyetinde/niteliğinde tavazzuh eder.

Eşyanın bereketli olması, ona muhatap olan nazarların ilahi vahiyden beslenen bir eşya lisanına sahip olmaları demektir. Eşya yı onu verenin hususi bir ikramı, lütfu, şefkat ve merhametinin eşyanın zarfıyla mücessem hali olarak bilmektir bereket. Eşyanın bereketlenmesi, bizim onu kendi hususi dünyamıza taşıyan nazarımızın bereketlenmesidir aynı zamanda. Nimetin zevalinden elem çekmemektir, zira Rahmet hazinesinin tükenmeyeceğini bilmektir. Kuran-ı Hakim in “şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım”(2) fermanıyla, her hal üzre şükretmek ve o şükür ile midemiz, gözümüz, tüm kuvve-i zaikalarımız nimetin kendisi ile rızıklanmasa bile aklımızı ve kalbimizi nimetin tefekkürü ile rızıklandırıp, hislerimizi ‘eşyanın hakikatının‘ hakikatı olan yaratıcının şuunatından nasiplenecek bir ruh inceliğine ulaştırmaktır. İşte o zaman eşya/nimet ‘bereket’ lenecektir bizim için. Nimete muhatap olup, nimetlendirilmeyi, nimet verenin nimetlendirmesinin sürekliliğini, devamiyetini, bu dünya hayatıyla sonlanmayacağını hissedip, şahit olabilmektir bereket. Bu manayı dünyasına taşıyıp, kalbine ilişdiren insan nimet in kendisinden değil, nimetlendirilmenin kendisinden nimetlenir, dünya hayatında kendisine nasip edilmemiş ve/fakat Rabbin umumi sofrasından nasiplenilen her ne varsa onların işaret ettiği rızık vericiliği, ihsanı, keremi görür ve ‘bereket’ in manasını enfüsi aleminde bereketlendirir. Hem O Rasul-ü Ekrem (a.s.m) da “umuma rızık veren ve rızıkları halk eden bir Zât-ı Rahîm ve Kerîmin sevgili memuru”(3) olarak bereket-i taam nevinden mucizelerle taltif edilmiş değilmidir ? Bizde o sevgili memura iktidaen ‘bereket’ tanımlamamızı nimetin kendisinde, sayısında değil , nimetlendirmesi , rızık vericiliği devamlı olan, ‘eşyanın hakikatı’ nın Rabbine hasr ederek bereketlendirelim . ‘Eşya’mız ne olursa ne kadar olursa olsun, nazarımız bereketli olsun, bereketimiz mübarek olsun…

Olmaz mı?




1* Lema’alar, 19.Lem’a syf 142, Sözler Yayınevi 2003

2* bkz. İbrahim Suresi 7

3* Mektubat, 19. Mektub syf 112, Sözler Yayınevi 2003

  24.11.2005

© 2021 karakalem.net, Metin Ergöktaş



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut