MEB ‘Reformlar’ı ve biz

Mehmed Boyacıoğlu

ÜLKELERDEN BİRİNDE şehirlerin en mutena yerlerinden varoşlarına; büyücek köylerden küçük mahallelere kadar hemen her yerde şubeleri bulunan bir restoranlar zinciri bulunur.

Bu restoranlar zincirinin şubeleri ‘müşteri velinimettir’ anlayışıyla, hemen her vesileyle müşterilerini memnun edecek atılımlar yaparlar. Bunu da, çoğunca büyük bir gürültü kopararak yaparlar. Restoranları modernleştirirler; yerlere kırmızı halılar serer, perdeleri en meşhur modacıların görüşlerini alarak yenilerler. Tavanlara alçı dekorasyon yaptırır, duvarları en albenili duvar kâğıtlarıyla süslerler. Aşçıları ve diğer elemanların lacivert takım elbise, kravat ve frak giymelerini zorunlu tutarlar. Kendi imkânlarıyla restorana gelemeyen müşterilere, şehrin hemen her tarafından, en konforlu vasıtalardan oluşan servisler koyarlar. On dört yaşını doldurmamış vatandaşlardan yeme-içme parası almazlar. Hem de onların restoranlar içinde daha fazla kalmalarını sağlarlar. Son olarak, bu restoranların seyyar şubelerinin yapılıp piyasaya sürüldüğünü medyadan öğrenmiş bulunuyoruz. Ama küçük bir kusuru vardır bu lokantalar zincirinin: yemekleri nefis değildir, kalitesizdir, hem de yiyenler zehirlenmiş gibidir; gün boyu karın sancısı çekerler.

Bu kadar alegoriden sonra meramımı şöyle ifade edeyim:

Bizim mevcut eğitim sisteminin esas eksik yanı, reforma muhtaç yönü ilkokulun beş yıldan sekize çıkarılmaması veya çıkarmada geç kalınması değildir. Liseleri üç yıldan dört yıla çıkarmada geç kalmak değildir. Taşımalı eğitimi limuzinlerle yapmayıp eşeksırtında yapmak değildir. İlkokul kitaplarını değerinde satıp bedava dağıtmamak değildir. Ders kitaplarının birinci hamur kâğıda basılmayıp gazete kâğıdına basılması değildir. Öğretmenlere dizüstü bilgisayar yerine tebeşir dağıtılması değildir. Öğretmenlerin doktorlardan az maaş alıyor olması hiç değildir.

Bu sistemin temel eksikliği milletin temel değerlerine sırt çevirmesidir. Bu sistemin ayıbı insanlara milliyetçilik, gaflet ve de materyalizmden oluşan bir macun sunması; bununla da insanlara hayat boyu manevi karın sancısı çektirmesidir. Bu eğitim düzeninin eksiği insanlara, at gözlüğü ile tek yönden bakmayı öğretmesi, onlara tek adam ideolojisini aşılamaya çalışması, insanlara hür düşünme kapılarını aralayamamasıdır. Bu sistemin handikabı vicdanlarda tesir bırakacak bir öğüt müessesesi oluşturamayışıdır. Bu eğitim sisteminin eksiği insanların akıl ve fikirlerini Hakkâri ile Edirne arasına hapsedişi; onlara global bir düşünce tarzı sunamayışıdır.

Durum buyken, içinde gönül dostlarımın da bulunduğu bazılarının tali detaylar içinde dönüp durmasını anlayamıyorum: Çocuklar taşımalı eğitim yüzünden, eşek sırtında okula giderken çaya düşüp boğulmuşlar. Öğretmenlere verilen bilgisayarların çoğu arızalı çıkmış. Acaba sağlam çıksaydılar, öğretmenlerin, neyi niçin anlatacakları hususunda bir fikir üretemeyen bir öğretmen yetiştirme sistemi ıslah edilmiş mi olacaktı? Öğretmenler hak ettikleri maaşı alamıyorlarmış. Bu hüküm kısmen doğrudur, ama hak ettiklerini alsalar bile, kaçının daha iyi, daha kaliteli hizmet verme aşkında olduğu sorgulanır mı mesela? Bu tür konular çevresinde dönüp duran gündemler, bizi asli maksadımızdan uzaklaştırmaktan başka pek işe yaramaz.

Yukarıda işaret ettiğim, esas tenkit edilmesi gereken hususların da yakın zamanda düzeleceği yoktur. Bunu derken MEB restoranlar zincirinin yakışıklı, tonton patronunu ve diğer “biçare yanlışçılar”ı suçlamak niyetinde değilim.

Öyleyse, devir, herkesin kendi “koyununa sahip çıkması” zamanıdır. Her ferdin, başta kendine ve ailesine yeterli zaman ayırması; onların maddi ihtiyaçlarını sağlama hususunda gösterdiği gayretin en az iki katını manevi gıdalarını temin etmeye vakit ayırması zamanıdır.

  23.11.2005

© 2021 karakalem.net, Mehmed Boyacıoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut