Komplo Teorisi

KENDİMİ BİLDİM bileli komplo teorilerine karşı hep mesafeli durmuşumdur. PKK’nın elindeki Amerikan ve AB silahlarının nasıl ve niçin geldiği, masum insanları öldüren Hizbullah’ı bir dönem devletin desteklediği, doğuda bazı askeri görevlilerin köylerde yaşayan insanlara zulmettikleri, her türlü insanlık dışı muamelelerde bulundukları, bazı eylemleri bazı devlet görevlilerinin yaparak başkalarının üzerine attıkları, bir zamanların acz-i mendilerini devletin kasıtlı ortaya çıkardığı, bir takım insanların devlet adına yargısız infaz yapıp adam öldürdükleri vs, vs, vs...

Doğrusu bu iddialara inanasım pek gelmedi hâla da gelmiyor. Hatta Susurluk hadisesi bile bana biraz doğudaki kara para olaylarının ferdi bir yansıması olarak geliyordu. Ancak son Şemdinli olayı bu ülkedeki her insanın tüylerini ürpertecek kadar acı ve zalimce.

Kitabevine bombayı atan kişinin kaçtığı araç halk tarafından kuşatılıyor ve içindeki insanlar devlet görevlisi çıkıyorlar. Arabanın jandarmaya ait olduğu kesinleşiyor. Üstelik arabadan bir sürü silah ve bilhassa PKK’nın kullandığı ve ordunun kullanmadığı silahlar çıkıyor. Bu da yetmezmiş gibi arabadan 105 kişilik ölüm listesi çıkıyor. DEHAP'lı Seferi Yılmaz, Emin Sarı ve Sezer Öktem bu listede olduklarını bizzat gördüklerini söylüyorlar. Söz konusu listede adı ilk sırada olduğu belirtilen kişi, kitabevi bombalanan Seferi Yılmaz. Yılmaz, bu belgede kendi adını gördüğünü anlatarak, "Adımın üzerine kırmızı çizgi çekilmişti" diyor. Emin Sarı ve Sezer Öktem ise sık sık ölüm tehditleri aldıklarını söylüyorlar. Üstelik olayın gerçekleştiği yerin bolca fotoğrafları çıkıyor arabadan.

Bir zamanların 28 Şubat olayının kahramanlarından olan dindar bir siyasetçinin ise “Bizi Kızılay meydanında assalar arkamızdan kimse gelemez” dediğini duymuş bu sözü pek mübalağalı bulmuştum. Nitekim bu ülkede halk kahramanı olan bir siyasetçi asılmış, insanlar bu olayı sadece seyretmişlerdi. Şimdi ise devir değişmişti, insanı asmıyorlar ama bir serseri kurşunla işini bitiriyorlardı.

Geçenlerde çıkan bir haberde ise bir şahsın evine hırsız giriyor, evi soyduğu gibi adamın arabasını da alıp kaçıyorlar. Daha sonra soydukları adamı arayıp arabası karşılığında para istiyorlar. Sıkı sıkıya da polisi aramamalarını tembihliyorlar. Adamcağız korku içinde her vatandaşın yapması gerektiği gibi polisi arayıp olayı anlatıyor. On dakika sonra eve bir telefon daha geliyor. “Sana polisi arama demedik mi? Zor alırsın artık arabanı.”

Allah Allah! Bu ülke bu kadar mı çürümüş. Devletin içindeki bazı görevliler nasıl olur da suçun ta kendisi olabilirler?

Doğrusu bu olaylara çok meraklı olduğum için yazıyor değilim. Ancak bu ülkede kanunun üzerinde, adaletin ötesinde, devletin bir yerlerinde bir takım karanlık güçler olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Ve yine biliyoruz ki maalesef bu ülkede İstanbul’dan, Şemdinli’ye kadar orman kanunları hâla geçerliliğini sürdürüyor.

Bu noktada ülkeyi ve insanlarımızı siyaset ve içtimaiyat cihetiyle ıslah etmeye çalışanları takdirle karşılıyorum. Ama doğrusu böylesine kurtlanan bir yapıda sosyal hayat için çalışmanın bir sonuç vereceğine inananlardan değilim. Şeytandan ve siyasetten cemiyetlere, topluluklara, derneklere, siyasetçilere, bir takım plan ve programlara değil sadece Allah’a sığınmak gerektiğine inanıyorum. Ve kendimizi, ailemizi, toplumu kurtarmanın yolunun imandan, yine imandan ama hep imandan geçtiğine bir kez daha kanaat getiriyorum.

Bunu pasiflik olarak görenler olabilir. Ama bu zamanda en selametli yol olduğunu düşünüyorum. Yukarıdaki çarpık ilişkiler o kadar derin ve yaygın ki, iktidar hesapları yapan herkesi, (mübarek bir hoca da olsanız) sizi kısa bir zaman içinde kendisine benzetebiliyor. Görünen ve medyaya yansıyan mevcudun sadece çok küçük bir ucu. Biz olarak kalmanın ve öz değerlerimizden taviz vermemenin, kimliğimizi kaybetmemenin yolunun, onların kulvarına, onların dünyevi yasalarına tabi olmamak olduğunu düşünüyorum. Asıl yenilgi, kimliğimizi kaybederek bir şeyler kazanmaya çalışmak değil midir?

  21.11.2005

© 2021 karakalem.net, Levent Bilgi



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut