MEKKE’DE UĞRADIKLARI zulüm sebebiyle Habeşistan’a göç etmeye mecbur kalan Mekkeli mü’minler, Medine’nin mü’minler için bir sükûnet vahası haline geldiğini öğrenince, yıllar süren özlemin ardından geri dönüp Hz. Peygamber’e kavuşmuşlardı.
Muhacirlerin Medine’ye geldiği ilk günlerden birinde, Hz. Peygamber kendilerine:
“Habeşistan diyarında gördüğünüz farklı şeylerden bana anlatmaz mısınız?” buyurdu.
Bunun üzerine, bu muhacirler grubundan bir grup genç: "Elbette anlatırız yâ Rasûlallah!" dediler ve kendilerine çok dokunan şu olayı anlattılar:
“Bir gün biz otururken, onların yaşlı rahibelerinden biri, başının üstünde bir su küpü olduğu halde yanımızdan geçti. Yaşlı kadın, biraz sonra onlardan bir gence rastladı. Genç bir elini rahibenin omuzları arasına koyup yaşlı kadını itti. Kadın dizlerinin üzerine düştü ve küpü kırıldı. Kadın, yerden kalkınca, gence yöneldi ve:
‘Ey zalim!’ dedi. ‘Allah’ın kürsüyü kurup önceki ve sonraki insanları toplayıp hesaba çektiği, ellerin ve ayakların dile gelip yaptıklarını anlattıkları o günde, sen bana yaptığın zulmün ne demek olduğunu bileceksin! Yarın Allah’ın huzurunda benim halim ile kendi halinin ne olduğunu göreceksin!’”
Anlatılan bu olay, Hz. Peygamber’i de çok duygulandırmıştı. Efendimiz, bu olayı dinledikten hemen sonra, şöyle buyurdu:
“Rahibe doğru söylemiş, rahibe doğru söylemiş. Zayıfların intikamını güçlülerden almayan bir ümmeti nasıl takdis edip (günahlarından arındırır?)”