“Tesettürü Yeniden Düşünmek”

KATHERİNE BULLOCK ismini, ilk kez 90’lı yılların sonuna doğru keşfetmiştim. İnternet üzerinden ‘ihtida öyküleri’ni tarayıp okurken, onun İslâm’a girmeye kesinkes karar verip secdeye kapandığı ilk günü anlatan “Oniki Saat Önce” başlıklı dokunaklı yazısı dikkatimi çekmişti.

Sonra, Amerika’da sosyal bilimler alanında çalışan Müslüman akademisyenlerin yürüttüğü AJISS’in (American Journal of Islamic Social Sciences) kitap eleştirisi editörü tanıdım.

2000’lerin başında, biri AJISS’te, diğeri Oxford Üniversitesinin çıkardığı Islamic Studies adlı dergide okuduğum iki makalesi vesilesiyle de, Dr. Bullock’un özellikle ‘kadın ve tesettür’ konusunda uzmanlaşmış bir akademisyon olduğunu öğrenmiş oldum. Bu iki yazıda benim en ziyade dikkatimi çeken husus ise, ‘nazar,’ yani ‘bakış’ konusundaki analizi, bu çerçevede seküler dünyanın ‘tesettür aleyhtarlığı’ ile ‘sömürgeci nazar’ arasında kurduğu ilişkiydi.

Sonrasında, Katherine Bullock’un, ‘tesettür’ konusunda hacimli bir kitabının varlığını öğrenecek; üstadının aldığı tek mahkumiyetin ‘Tesettür Risalesi’nden dolayı olmasını her zaman manidar bulan bir insan olarak, editörü olduğum Karakalem Yayınları adına bu kitabın Türkçe yayınına talip olacaktım. Bu kitabın Türkçe’ye çevrilmesi, bu ülkede muktedirlerin eliyle oluşturulan tesettür konusundaki kördüğümü çözemezdi elbette; ama maruz kaldıkları en yoğun taarruzlardan biri tesettür konusunda gerçekleşen günümüz mü’minlerine fikren ve hissen bir destek sağlayabilirdi. Ki, bugünün mesture mü’minlerinin, bunca fiilî ve fikrî taarruz karşısında, öncelikle böylesi bir manevî/imanî/entellektüel desteğe ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.

Manidardır, İslâm’a karşı ya doğrudan Batılılar, yahut Batılılaşmış Doğulular tarafından getirilen itiraz ve sorgulamalar konusunda en yürekli ve sağlam duruşu, ekseriya muhtediler sergiler. Bizim İslâm’ı daha geniş kitlelere sunma gibi bir gerekçeyle ‘sevimli görünme’ uğruna vermeye hazır olduğumuz tavizlere karşı, onların önemli bir kısmında mert ve net bir duruş görür insan.

Katherine Bullock’un Müslüman Kadınları ve Tesettürü Yeniden Düşünmek adlı geçen hafta içinde nihayet günyüzüne çıkmış kitabını aylar önce redaksiyonu vesilesiyle defaatle okurken gördüğüm de, öncelikle bu oldu.

Onun ilgili Kur’ân âyetlerini okuduğunda bu iki âyetin de tesettürü emrettiğinden emin olması vâkıası karşısında, iki tesettür âyetinin de aslında tesettürü emretmediğini kimi ‘yerli’ ilahiyat profesörlerini hatırladım meselâ.

Yahut, dindar bir babanın evladı olarak Faslı feminist Fâtıma Mernissi’nin ‘tesettür, kadın, İslâm’ sözkonusu olduğunda freni boşalmış bir kamyon misali nasıl destursuz yol aldığına bakıp, bu destursuzluğa en berrak cevabın henüz yakınlarda ihtida etmiş Avustralyalı bir mü’minden gelişine hayret ettim.

Yahut, bizim ülkemizde mesture hanımlar dahi kapitalist tüketim kültürünün dayatmaları karşısında ‘tesettürün dahi dönüşümü’ gibi bir vâkıayla imtihan olunurken, yine Katherine Bullock’un tesettürde ‘kadını tüketim kültürüne karşı özgürleştiren’ bir hikmet keşfetmiş olması dikkatime ve rikkatime dokundu.

Müslüman Kadınları ve Tesettürü Yeniden Düşünmek, bu bakımdan, ‘kadın’ ve ‘tesettür’ denildiğinde ezik ve sinik bir hal almaya neredeyse şartlandırılmış mü’minlere bir entellektüel ve moral destek aşılıyor. Kitabın sayfaları arasında dolaştıkça, İslâm’la ilişkisi sırasıyla ‘ondan nefret etme, ona saygı duymaya başlama, ona ilgi duyma, onu kabul etme’ şeklinde gerçekleşen bir mü’minin dile getirdikleri, bu şartlanmaya karşı hem gözünü, hem de aklını açıyor insanın. İnandığı dinin bir emrine cesaretle sahip çıkma imkânını sağlıyor. Öte yandan, ‘tesettür düşmanlığı’nın perde arkasını ve ‘psikanalizi’ni de sunuyor önümüze. Ki, Katherine Bullock’un “Sömürgecilik Çağında Tesettür” başlıklı birinci bölümde söylediklerini; Batıda ve Batılılaşmış Doğulularda yer etmiş ‘tesettür’ karşıtlığı ile ‘sömürgeci’ bakış ve bu bakışın içselleştirilmesi arasında kurduğu ilintiyi; bu çerçevede ortaya koyduğu, çoğunuzun benim gibi ilk kez okuyacağı pek çok tarihsel malzemeyi çok anlamlı buluyorum.

Zira, bu malzemeler ışığında ve bu malzemeler temelinde Tesettürü Yeniden Düşünmek yazarının ortaya koyduğu analiz dikkate alındığında, iş ‘tesettür’e gelip dayandığında Batının reflekslerinin farklılaşabildiğini rahatça görüyor insan. Bu minvalde, hem ‘dünya güzellik yarışması’na katılan ilk ‘Türk kızı’ Keriman Halis’in veya bu yarışmaya ilk kez katıldığı yıl Afganistan’dan bir ‘güzel’in neden ‘dünya güzeli’ seçildiğini de anlayabiliyorsunuz; Fransa’nın niye okullarda tesettür-karşıtı bir politika uygulamaya koyduğunu yahut AİHM’nin Leyla Şahin davasında niye olumsuz bir karar verdiğini de...

Nitekim, geçen hafta kitabı matbaadan teslim aldığımız günün akşamı, AİHM kararını öğrendim. Aylar önce redaksiyonu vesilesiyle bu kitabı okumamış olsaydım, bu karar karşısında ‘hayal kırıklığı’ yaşardım.

Ama yaşamadım. Zira bu noktada kırılacak bir hayalim olmaması gerektiğini öğrenmiştim.

“Bilmek kurtulmaktır” der Seyyid Hüseyin Nasr.

Katherine Bullock’un kitabı, ‘tesettür’ konusundaki modern/postmodern (ön)yargıları bilmemizi sağlıyor. Dolayısıyla, onların etkisinden kurtulmamızı da...

  15.11.2005

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut