Görüntünün iktidarı - I

İKTİDARDA KİM olursa olsun, ‘Cilalı İmaj Devri’nden beri, görüntünün iktidarına tanıklık etmekteyiz. Bu bazen, ‘kadının iktidarı’ şeklinde de görünebilir. Kim demiş, ‘Hürrem Sultanların dönemi bitmiş’ diye. Asıl sultanlık dönemi şimdidir, dostlar!

Şu sıralar kadın görüntüsü, çoğu kere, görüntü iktidarının amacı olarak kullanılmaktadır. Düşünsenize! Bu kaygı, laik kesimde olduğu kadar, ‘kadınlar yuvalarına dönmeli’ şeklinde özetlenebilecek fikirlerin sahiplerinde de bir tabu haline dönüşmüş durumda.. Yani, bir hanımın, kocasının izniyle dışarıya çıkıp çıkamayacağını tartışmak, görüntünün iktidarında, tartışılamayacak bir tabu olmaktan kurtulamıyor.

Böylece görüntünün iktidarı, kendisini ‘kadının iktidarı’na dönüştürüyor. Bunu, evimizdeki eşimizden, çarşı pazar dolaşan kadına kadar; çalışan kadından, patronların bayan yardımcılarına kadar, bir çok yerde gözlemleyebiliriz.

Eşinin güzelliğiyle övünerek, kasılarak yolda yürüyen erkek, aslında gölgesinin izinde yürümekte. Evindeki iktidarı, görüntünün iktidarına yerini terk etmiş. Gölge olması gereken eş ise, eşine gölgede bırakmakta. Sadece birine ve evinde gösterilmesi kendisine helal olan güzellik, herkese göründüğünde, güzelliğe müştak olanlar tarafından ya sahiplenme isteğini tutuşturmakta, ya da kıskançlık damarını tahrik etmekte.

Güzel olmak, elbette Yaratıcının bir lütfudur ve ‘Cemal’inin bir yansımasıdır. Ancak bu, güzelliğin uluorta sergilenmesi değil, ‘bir’ine münhasır bırakılmasıdır. Sadece ‘bir’isi için güzellik sergilenir; güzel, bir kalbin kabesine yönünü çevirendir; ‘Bir’ göze hitap edendir.

Ne güzel demişti Molla Cami: ‘Biri sev, Biri iste, Biri gör, Bire bak …’ Sadece Birisi sevilecekse, sadece ona karşı süslenir insan. Gözün sadece ‘Bir’i görüyorsa, kalbini sadece ona bağlayabilirsin. Ama günümüzün cemal sahipleri, evde pejmürde durup, dışarıda süslenen cinse dönüşmüş durumda. Cemale müştak olanlar da, ‘dışarıda’ki süslü ve yalancı durumu, evdeki pejmürde görüntüye tercih ediyor.

Görüntünün iktidarı sadece evlerde değil, bütün bir kamusal mekanda kendisini izhar ediyor. Elbetteki ‘dışarıda’ olanın, imajının düzgün olması elzemdir. Yani öyle uluorta geziyorsanız, güzel giyineceksiniz, süsleme sanatının bütün inceliklerini üzerinizde izhar edeceksiniz. Ki, güzelliğiniz takdir edilsin ve takdir sözcükleri ile efsunlanmış bir halde kendinizden geçiniz. Evinizde sizi takdir edecek kimse yoksa veya takdir sözcükleri sizi şımartmıyorsa, vitrinler ve dev alışveriş mekanları sizin için bir şımarma-hanedir.

Kollarınızı serbest bırakın, birazdan koltuklarınız kabaracaktır; bir türlü ulaşamadığınız ideal güzelliğinizin bir ‘görüntü’sünü göreceksiniz. Sizi takdir edecek yeni bir yüz, yeni bir imaj, yeni bir elbise, elbette size sunulacaktır. Zira, insanı oyalayacak bir oyuncak mutlaka vardır bu ‘oyun yeri olan dünya’da.

Kendinizi ‘Bir’ine ait hissetmiyorsanız, kendinizden bir fedakarlık sunamıyorsanız, ‘dışarıda’ sizi bekleyen bir çok iş var. Eşinize karşı fedakar değilseniz, kendinizi feda edecek bir işiniz bulursunuz mutlaka. Eşinize hizmeti, kadına karşı yapılmış bir aşağılanma olarak görüyorsanız, bir işverene karşı hizmeti, para uğruna yapabilirsiniz! Yeter ki görüntünüz, kendisinden bir şey kaybetmesin! Yeter ki, kamusal mekandan ‘içeri’ye, ‘yuva’nıza girmeyin!

İngiliz Müslüman Abdülhakim Murat haklı olarak şöyle sormuştu: ‘Neden erkekler, hep kadın sekreter kullanmak zorundadır?’ Veya kadın erkek eşitliğinden dem vuranlar, neden ‘ikincil’ derecede kalınacak bir görevi kabul etmek zorundadırlar? Bu soruların cevabını verirken, herkesi aynı kalıplarla itham etmek niyetinde değilim. Ama, ısrarla bayan sekreterlerle ve bayan asistanlarla çalışmak isteyen erkeklerin, görüntünün iktidarına karşı, kendi iktidarlarını kaybettiklerini düşünüyorum.

Herkese kendi gölgesi hoş gelir. Mutlaka kendisine tabi olan birinin varlığı, insanı mutlu kılar. Ve kendisinin gölgesinde kalan birileri olsa bile, insan, mutlaka başka birinin gölgesinde barınmak ister. Bir güneşe tabi olanların, gölgeleri daha berraktır. Gölgenin netliği, gölge sahibinin Güneşe doğrudan yüzünü çevirmesiyle doğru orantılıdır.

Eşinin gölgesine sığınmayanın, güneşi yoktur. Eşini, kendisine güneş yapmayanın da gölgesi yoktur. Gölgelenecek bir ağacı olmayanların, günün(haşir) birinde, terden sırılsıklam olacaklarına şüphe yoktur.

İnsan bir yolcudur. Ve bu yolculuk çok kısa sürecektir. Bu dünya hayatı, ağacın gölgesinde geçirecek kadar kısa bir zaman dilimidir.

Görüntüsü, gölgesinden ibaret olanlara da yazıklar olsun! Gölge iktidarlardan kurtulanlara ne mutlu!

  14.11.2005

© 2021 karakalem.net, Ahmet Nazlı



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut