İnsan kokan şey

‘YAZI’ DENEN güzellik; diri bir kalpten, kendini hayata açan, hayatı kendinde konuk eden bir kalpten çıkar. Evet, zihnî bir edim gibi görünse de, yazı, daha çok kalbe akraba bir duyarlıktır. Hele bu ‘yazı’ sanatın ve edebiyatın içinden geçen bir şeyse...

Değil mi, yani!? Vicdanla bağını kopartıp duyarsızlaşan, dahası ölen bir kalpte, ne yaşam coşkusu ne de ‘insan olma’nın ağır kaygısı yaşar. Çok bilen (zihni dolu), ama çok az hisseden (kalbi boş) insan büyük bombalar yapabilir/atabilir, fakat kendi rağmına bir yaraya merhem olamaz. Ancak sahibini insan kılabilen ve hayatı ‘insanca’ okutabilen/yaşatabilen bir kalp, bütün bir varlık için ‘güzel’i düşleyebilir, bu düşün gerçekleşmesi için zorlayabilir.

Kalbi diri tutan şey ise; başta kalbin kirlenmemesi, ıvır zıvırla üzerinin örtülmemesi, ‘gözü’nün açık tutulması ve besleyici gıdalardan mahrum bırakılmamasıdır. İyi beslenmiş bir kalbe, bir de uyanık bir zihin eşlik ediyorsa, kendinizi muhteşem sözlere hazırlayabilirsiniz demektir.

Dergilerde 'insan'a ve 'güzel olan'a dikkat çeken yazıları okurken, bu metinlerin vurguladığı duyarlıkları anlamaya çalışırken, kalbime yukarıdaki sözler düştü. Dedim ki kendime; zihinleri ve kalpleri çıplak, üzerleri örtülmediği için hayatta olanı yakalayan ‘uyanık’ ‘genç’ bakışlar bu şeyleri yazabilir. İnsan biraz büyüdü mü, yine insan tarafından kalabalıklaştırılmış hayatın o çetin sokaklarına düştü mü, bu yazıların işaretlediği duyarlıkları ‘duygusallıkla’ küçümser, bunları hatırlamak dahi istemez. Bu duyarlıklara işaret eden oldu mu, ‘büyük’ ve ‘gerçekçi’ adam, ‘Ya sen de çok duygusalsın ha! Uyan artık! Biraz gerçekçi ol!’ der, ‘duygusal’ olan o delişmen yüreğin ‘gerçekleri’ kabul etmesini ister.

‘Gerçek’ nedir?

Para, statü, dünya gerçekleri...

Yoğun bir çalışmanın içinde kendinizi unuttuğunuzda; kitabı, şiiri, müziği, sanatı ve hayatın sahici anlamını kulak ardı edip ‘işleri’ başarıyla yetiştirdiğinizde, ‘gerçekçi’ biri oluyorsunuz.

En çok hangisi insana aittir, en çok hangisi insan kokuyor?

Dergileri çıkartan ve dergilere yazdıran saik mi, yoksa ‘dünyanın gerçekleri’ mi?

Bana sorarsanız; irfanî metinlerin, edebiyatın, sanatın, müziğin, filozofların, çoğalttığı sözler daha sahici ve daha gerçektir. Çünkü bana, yani insana sesleniyorlar; çünkü ilk insandan bugüne kadar bütün insanları daha çok ilgilendiren bir şeydir ‘duyarlılık.’

Ve tabiî ki; ‘dünya gerçekleri’nin, çalışmanın üzerini çizmiyoruz.

Diyoruz ki…

Kalpsiz bir uygarlık bizi nereye taşıyabilir ki!? Tam anlamıyla insan olmak ve insan kalmak isteyen bizleri...

İnsanın asil ve kadim duyarlıklarına asılan, bunların altını çizen, yazarak kendilerini gerçekleştirenlere teşekkürlerimi takdimle birlikte şunu da söylemek isterim:

Yüreğinize ve kalemlerinize sağlık! Umarım, yüreklerinizi hep böyle diri, zihinlerinizi hep böyle ‘uyanık’ ve kalemlerinizi hep böyle açık tutarsınız.

Dileğim odur ki, ne yüreğimiz ne de kalemimiz sussun. Yaşayalım ve yaşatalım! Kalbimizden ve zihnimizden uzak düşmeyelim! Kitaptan, kalemden ve ‘yazı’dan ayrılmayalım!

  24.09.2005

© 2021 karakalem.net, Nihat Dağlı



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut