Koruma ve Korunma

YAŞADIĞIMIZ DÜNYA, bütün sıkıntıları tek başımıza göğüsleyebileceğimiz bir dünya değildir. Birbirimize destek vererek çözdüğümüz sorunların, haddi hesabı yoktur. Bu sorunları çözerken, kimimiz yardım eden, kimimiz yardım edilen durumdayız. Hiç kimse, ‘Hayır, ben yardım almayayım’ diyebilecek durumda değildir. Böyle diyen, ya çok kibirli, ya da kendisine ve başkasına hayrı olmayan zavallı biridir.

Hepimiz ‘dışarı’dan gelebilecek tehlikelere karşı korunma ve koruma duygusuyla teçhiz edilmiş durumdayız. Hepimiz bazen korunmaya muhtaç halde, ya da başkalarını koruma duygusuyla harekete hazır bir durumdayızdır. Bu iki duygu, hem insanı dış tehlikelere karşı muhafaza eder, hem de insanlar arasında dayanışma ve birleşme ruhunu arttırır.

Ama yaşadığımız modern çağda, toplumun içinde yalnızlaşan bireyler, ne yazık ki çoğu kere, her iki duyguyu da yaşayabilecek durumda değil. Modern kentler insana, ‘kendisine yeten’ olmayı ve ‘başkasına muhtaç olmama’yı öğretmektedir. Bu yüzden, insan, ya kibirden yada şartların gereği olarak, bir başkasıyla sorunlarını paylaşmadığı gibi, başkasından gelen yardım taleplerine de sırt çeviriyor. Ve esasen fıtratında var olan bu koruma ve korunma duygularını bastırıyor.

Bir çocuğun, babasının koruma’sını istemekte ne sakıncası olabilir? Kendisini güçsüz ve korunmaya muhtaç hissetmesinden doğal ne olabilir ki? Bir baba, ne kadar zayıf olursa olsun, kendi evladını koruma duygusuyla bezenmesinden doğal bir şey var mıdır? Evli bir kadının, kendi kocasının himayesini istemekten doğal bir şey var mı? Aynı şekilde, evli bir erkeğin, kendi hanımını, kolları arasına alıp himaye etmekte hiçbir beis var mıdır? Bir tavuk, kendi yavrusu için, hayatını feda etmektedir.

Ama gelin görün ki, modern insan, kendisini feda edeceği, korunmaya muhtaç birinin varlığından yoksundur.

Modern yaşam tarzı insanı, kendisine yeter bir tarzda bir hayat tarzı kurmasını salık vermekte ve insanı, kalabalıklar içinde yalnızlaştırmaktadır. ‘Hiç kimseye muhtaç olmayacak bir biçimde yaşayacaksın!’, ‘yalnız kendini düşüneceksin!’ Oysa ki, hayat şartlarının oluşumu, çoğu kere insanın elinde değildir. Çoğu kere insan, düşündüğünden ve hayal ettiğinden farklı bir şekilde yaşamaktadır.

Ölünceye kadar bile, her gün yeni bir şey öğrenmeye muhtaç olan bir insan, babasının himayesine muhtaç olduğu bir dönemde bile, babasından koparılmakta ve kendi başına hareket etmesi öğütlenmekedir. Ve daha toy döneminde bile çocuklara, babalarından, ailelerinden bağımsız bir şekilde yaşaması önerilmektedir. Böylece bir baba, çoğu kere ihtiyaç içinde gördüğü bir çocuğuna yardım edememekte ve içinde var olan koruma duygusunu yaşayamamaktadır. Çocuklar da içlerinde var olan korunma duygusunu hissedemez hale gelmektedir. Sonuçta çocuklar sahipsiz ve himayesiz, babalar ve aileler de vurdumduymaz bir hale dönüşmektedir.

Aynı şekilde, esasen birbiri için yaratılan erkek ve kadın, bu iki duygu sayesinde, birbirine daha fazla kaynaşmakta iken, modern yaşam tarzı, korunmaya muhtaç olmadıklarını, erkeklerin de gereksiz yere kadınları koruduğunu zihinlerimize şırınga etmektedir. Böyle bir erkek, bir tür ‘mahalle kabadaysı’yla özdeşleştirilmektedir.

Modern kadın, kendi kendisine yeteceği şeklinde bir hayat tarzı ile zihni uyuşturulmuş vaziyettedir. Bu uyuşturucu ile, ne bir erkeğin himayesini istemekte, ne de kendisinin himayeye muhtaç olduğunu düşünmektedir. Bu yüzden, erkeğin yaptığı her işi zorlansa bile yapmakta ve kendi duygusal ve bedensel yapısını zaafa uğratmaktadır.

Ortaya çıkan sonuç, gerilimli bir hayat tarzından başka bir şey değildir. Bu gerilimde, insanın korunma ve koruma duygusu yara alacak ve kadın da erkek de zafiyet içine düşecektir. Tabiatında var olan koruma duygusunu tatmin etmemiş bir erkek, bu gücünü kullanamadığı için ya atıl bir vaziyete düşecek yada koruyacak birilerini bulacak; tabiatında korunma duygusu tatmin edilmemiş bir kadın, korumasız kalacak ve herkes tarafından sahiplenmeye çalışılacaktır.

Her iki duygu da yerinde sarfedilmediği için, modern yaşamın dayatmasıyla çoğu kere yer değiştirmektedir. Korunma duygusu tatmin edilmeyen kadın, esasen tabiatında var olan letafet, yumuşaklık ve zayıflık gibi özellikleri kaybedip, kendini güçlü gören, kibirli ve gururlu bir yapıya dönüşmektedir. Hatta kadında korunma duygusu yerine, yapay da olsa bir koruma duygusu ağır basar hale gelmektedir. Bu yüzden koruma duygusu ağır basan bir kadın, kendisini güçlü gösterecek, baskın görecek ve hırçın ve saldırgan bir tavra bürünecektir.

Koruma duygusunu kaybeden erkek de, gücünü kaybedip, başkasının himayesine muhtaç hale gelecektir. Böylesine muhtaç bir erkekten hiçbir himaye beklenmeyeceği gibi, esasen kendisinde var olan ‘kendisine güvenme’ hissini de kaybedecektir. Daha sonra ise tabiatında var olan, koruma, kollama, yiğitlik, mertlik gibi hasletleri de kaybedecektir. Halbuki erkekler, kadınlar için koruyucu ve gözetici(kavvam) olarak yaratılmışlardı.(Nisa,3)

Erkek, kadın ve çocuklar, tabiatlarında var olan bu duyguları yaşayamadığından, herkes kendi yalnızlığında kalmaktadır. Çocuk, ailesinin koruyuculuğunu kaybetmiş, erkek koruyacak birilerini kaybetmiş ve kadınlar da korunma duygusu ile kendilerini koruyanları kaybetmiş vaziyette yalnızlığa düçar olmuşlardır. Kalabalıklar, bu tarzda yalnızlaşan insanlarla doludur.

Modernizm, insanı Yaratıcısının korumasından koparıp, korunma duygusunu kaybettirmiştir. Modern insan bu haliyle yetimdir, sahipsizdir ve acınacak durumdadır.

Çözüm, sorunun içindedir. Her kes kendi tabiatında bu duyguları yeterince yaşamak ve tabiatına isyan etmemek durumundadır. Zayıf ve korumasız bir bebeği, güçlü bir anne-babanın eline teslim eden Yaratıcı, güçlüyü zayıfın emrine vermiş ve ona yardımcı kılmıştır. Yaratıcısının izniyle ve emrine göre bu gücünü kullanan biri, koruma duygusunu tatmin etmiş olur. Yaratıcısının korumasına sığınan birinin de bu korunma duygusunu tatmin etmiş olur.

Aksi halde toplumsal hayat, bir güç mücadelesinin arenasına döner. Güçlüler de kaybeder, güçsüzler de …

  19.09.2005

© 2021 karakalem.net, Ahmet Nazlı



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut