“Kürt Meselesinin” Satırbaşları

1) PROBLEMİN TEŞHİSİ

  • Meselenin gidişatını etkileyen değişkenler Türkiye’nin kontrolü altında değil; bu değişkenlerin tümüyle kontrol altına alınması mümkün de değil.

  • Meselenin adını “Güneydoğu” ya da “Kürt” meselesi olarak koyanlar, fili bir organıyla tarif edenlere benziyor. Mesele etnik kimlik boyutu taşıdığı için “Kürt”, sosyo-ekonomik açıdan azgelişmişlikle ilişkili olduğu için bölgesel (Güneydoğu) bir nitelik taşımaktadır. Meselenin güvenlik boyutu ise onu bir “terör” meselesi olarak adlandırmayı mümkün kılmaktadır. Ancak bu boyutların birbirlerinden ayırt edilerek ele alınması ve son tahlilde konunun, Cumhuriyet tarihi boyunca yapıldığı gibi, bir “güvenlik ve azgelişmişlik” meselesine indirgenilmesinden kaçınılması gerekmektedir.

  • Meselenin “etnik kimlik” boyutuna yaklaşımda, Anayasanın 3 ve 66 ıncı maddeleri referans çerçeve olarak kabul edilse bile, bu konuda iki önemli problem bulunmaktadır: 1) Türklüğün vatandaşlık bağıyla tanımlanması uygulamada ona, farklı kayıtlar yüklenmesini önlememiş olduğu için, Türk adlandırmasının şemsiye bir üst kimlik oluşturduğunu söylemek zordur. 2) 3 üncü maddedeki “ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olma” keyfiyeti toplumun din, dil, mezhep hatta sosyo-ekonomik açıdan taşıdığı farklılıkların yok sayılmasına ve hepsinin homojenleştirilmesine sebep olmuştur. Kendisini “Türkiye Ermenisi” olarak niteleyen Hırant Dink’in yasal takibata maruz kalması bunun açık bir örneğidir. Dink Ermeniliğini nasıl ifade edebilir? Kendisini “Türkiye Kürdü” olarak niteleyen birisi için problemin daha da büyük olduğu açıktır.

  • Lozan’da benimsenen azınlık tanımı, daha sonra benimsenen militan laiklik yaklaşımıyla bağdaşmamaktadır. Bu tanımın değişmesi zorunludur. Kürtlerin Müslümanlığını onların etnik kimliklerinin asimilasyonu için bahane olarak kullanmak, İslam kimliğiyle Kürt kimliğinin çatışmasına yol açmaktadır. Cumhuriyetin beraberinde getirdiği homojen kültür tasavvurunun toplumsal muhayyilede dönüştürülmesi şarttır. Toplum heterojendir ve bu heterojenlik bireysel olduğu kadar kolektif seviyede de tezahür etmektedir.

  • Kürt kimliğinin politizasyonunda devlet şiddetinin doğurduğu sonuçların ve asimilasyon politikalarının önemli bir payı vardır. Kültürel açıdan asimile olanların, siyasal açıdan farklılaşmaları Kürt kimliğinin politizasyonunun anlaşılmasında önemli bir faktördür.

  • Kürt ulusal bilinci oluşmuş durumdadır. Bu konuda samimi olmayan, ikircikli ya da bunu reddeden politikalar meselenin yönetilebilir olmaktan çıkmasına ivme kazandırmaktadır.

2) ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI

  • Türk kavramının etnik bir topluluğa açık göndermede bulunduğunu görerek, vatandaşlığı Türkiyelilik kavramıyla ifadelendirmek daha isabetli olacaktır. Böylece Türkiye adı, içinde hala barındırdığı etnik referansla, kendilerini “Türk” olarak hissedenler için tatminkar olacağı gibi, kendisini etnik anlamda Türk hissetmeyenler için de psikolojik olarak rahatlatıcı bir üst aidiyet oluşturacaktır.

  • Etnik kimliklerin kültürel özgünlüklerini koruyabilmeleri için mutlaka bir ulus devlete sahip olmaları gerektiği bir mitten ibarettir ve ulusçu yaklaşımın uçlarında kendisine yer bulabilir. Bu yüzden federasyon dahil, siyasi iktidarın etnik temelde reorganizasyonu siyasi toplumun bütünlüğünü ortadan kaldırır. Türkiye’de etnik bir federalizmin yaşayabilmesini mümkün kılacak objektif şartlar yoktur; oluşturulması da mümkün değildir.

  • Ancak bu durum, etnik kimliklerin sosyal ve siyasi alandaki yansımalarını üniter yapı içinde mümkün kılacak açılımlara kapıyı aralamayı zorunlu kılmaktadır. İdari adem-i merkeziyetçilik, ki Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılmasına ilişkin kanun tasarısı bu yönde tarihi bir açılım sunmaktadır, yerel düzeyde, etnik kimliklerin kendilerini ifade etmeleri için meşru ve yasal kanallar sağlayacaktır.

  • Etnik kimliğin merkezkaç politizasyonunu önlemek ve şiddete başvurmasına ihtiyaç bırakmamak açısından siyasi katılım kanallarının açılması zorunludur. Bu bakımdan Siyasi Partiler Kanununun elden geçirilmesi ve Seçim Kanununda öngörülen yüzde 10 ülke barajının düşürülmesi şarttır. Bu çerçevede Alman seçim sistemi sağlıklı bir çıkış için örnek alınabilir.

  • Kürt kimliği bireysel özgürlükler temelinde mi, kolektif haklar temelinde mi ele alınmalıdır? Kürt sorunu anayasal vatandaşlık temelinde çözülebilir mi? Kürt etnik kimliğinin Ermeni, Yahudi ve Rum kimlikleri gibi kolektif bir kimlik olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Ancak bu kolektifliğin temsilde bir homojenliğe yol açmaması büyük önem taşımaktadır. Kürt milliyetçi hareketinin heterojenliği örten görüntüsü demokratikleşmeyle çözülecektir.

  • Türkiye Kürtleri arasında her şeye rağmen birlik bilinci ayrılma bilincinden çok daha yüksektir. Bu bilincin geliştirilmesi için çaba gösterilmelidir.(Malazgirt’ten 30 Ağustos’a kader birliği)

  • Terörle mücadele hukuk içinde kalınarak sürdürülürken, eşzamanlı olarak sosyo-ekonomik gelişmeyi sağlayacak adımlar sistematik olarak sürdürülmeli, Kürt kimliğinin demokratik yansımalarına ilişkin açılımlara vize verilmelidir.Bunların hiçbiri diğerinin ön şartı olmayıp, aksine hepsi birbirinin lazımı ve mütemmimidir.

  • AB’a üyelik gibi, Kürt meselesi de, Türkiye’de demokratikleşmenin manivelalarından biridir. Bu konudaki sağlıklı açılımlar, Türkiye’deki militan laiklik anlayışını da önemli ölçüde dönüştürebilecek bir potansiyel taşımaktadır.

  16.09.2005

© 2021 karakalem.net, Refik Yıldızer



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut