Arşiv

Önemsiz İşler

BU DÜNYADAN küçük ama güzel kitaplar yazarak göçmüş olan E. F. Schumacher, Türkçe'si İz Yayıncılık tarafından 1999 yılı sonunda yayınlanan Hayırlı Ekonomi (Good Work) adlı kitabında ince ama derinlikli tesbitlerde bulunur. Bu meyanda, bizim şu çağdaki duruşumuzu tarif için, yeni evlenecek bir kız ile otuz küsur yıl evli bir hanım arasında geçen bir konuşmayı zikreder. Bir yolculuk esnasında karşılaşan bu iki hanımdan, genç olanı diğerine "Evlenmek üzereyim. Siz ise uzun süredir evlisiniz. Bu kadar zamandır kocanızla nasıl geçinebildiniz?" diye sorar. Yaşlı kadının cevabı "Gerçekten çok kolay!" şeklindedir: "Ben önemsiz şeylerle ilgileniyorum, kocam da önemli şeylerle ilgileniyor." Ne ki, bu cevap genç kızın merakını tatmin etmez. "Bana biraz örnek verir misiniz?" ricasında bulunur. Yaşlı kadın, bunun üzerine, ilgilendiği Ôönemsiz işler'i bir bir sıralar: "Gelirimizi nasıl harcayacağımızla, çocukların hangi okula gideceğiyle, taşınıp taşınmayacağımızla ve nerede oturacağımızla.. ben ilgileniyorum." Bu cevap karşısında hayrete düşen genç kız, uzayıp giden bu liste karşısında "Allah aşkına!" diyecektir, "Peki kocanız nelerle ilgileniyor?" Yaşlı kadın, bunun üzerine, kocasının meşgul olduğu Ôönemli şeyler'i sıralamaya başlar: "Çin Birleşmiş Milletler'in üyesi olsun mu, olmasın mı? Washington'daki hükûmet nasıl reformdan geçirilmeli? v.s."

Bu konuşmaya aktardıktan sonra, E. F. Schumacher, aslında çoğumuzun durumunun örnekte anlatılan 'önemli işlerle meşgul koca'dan farklı olmadığını belirterek şunları söyler: "İşte böyle hareket ediyoruz. Bu şeyler konusunda hep çok fazla zeki olma tehlikesi içindeyiz ve aslında neler yapabileceğimizi ve neleri yapma eyleminin bizi mutlu kılacağını farketmiyoruz. Gerçek işe başlamadan bu kadar çok teori kurulabilmesi hayret vericidir."

Schumacher, tahlilini bir adım daha ileriye götürür ve üzerimize farz olan işleri bırakıp üzerimize farz olmayan işlerle uğraşmanın bizi sevkettiği nihaî durumu şöyle dile getirir: "Doğru şeyi yapmıyorsak, yanlış şeyi yapacağız ve dolayısıyla tedavinin değil hastalığın parçası olacağız demektir."

Schumacher'in bu kitabını redaksiyon kasdıyla yayınından hayli zaman önce okurken, doğrusu, bugünün ehl-i dininin meşgul olduğu 'önemli işler'e ve bu işlerle meşguliyet için yüzüstü bıraktığı 'önemsiz işler'e dair bir sorgulama yaşadım. Sonraki zaman zarfında da, ehl-i dinin gazetelerde, TV'lerde, radyolarda, sohbet meclislerinde böylesi büyük ve önemli işlerle ilgili serdettiği fikirleri dinler; bilvesile bu meseleleri ne kadar dikkatle takip ettiklerini hayretle öğrenirken de, çoğu zaman bu misali hatırladım.

Gerçek şu ki, ehl-i dinin önünde bir yığın 'önemsiz iş' var. İmanın güzelliklerini görme ve gösterme, bilme ve bildirme, anlama ve anlatma ve de Rabb-ı Rahîm'i tanıma ve tanıttırma gibi bir dizi 'küçük' iş var mü'minlerin önünde. Bunu da, kendi iç âleminden başlayıp evlad ü iyâline, sonra yakınlarına, sonra içinde bulunduğu topluma, sonra bütün insanlığa.. uzanan bir çizgide gerçekleştirmesi gerekiyor. Ama, sözümona dindarâne duyarlılıklarla kurulmuş nice kuruluşa baktığımızda, ekserisinde böylesi 'küçük' işlerin ihmal edildiğini, onun yerine 'büyük' işlerle meşgul olunduğunu görüyoruz. Eğri oturup doğru düşünelim: Televizyonlarda 'büyük' işlere dair tartışmaları izleme uğruna uykuların gecikmesi yüzünden kaçan kaç sabah namazı var acaba? Gazetelerde büyük meseleleri kavramak için saatlik okumalar gerçekleştirir; akşamları en az bir-iki saat haber programı takip eder iken, bir gün içinde Kur'ân okumaya ayırdığımız zaman ne kadar? İnternette sözümona bir hakikat kırıntısı bulma ümidiyle saatlerce sörf yaparken geçirdiğimiz zamana mukabil, hakikatı bizatihî üzerinde taşıyan kitaplara ne kadar zaman ayırabiliyoruz?

Vâkıa o ki, temsildeki koca misali, hepimiz fani dünyanın büyük meselelerine endekslenmiş durumdayız. Bu yüzden, yüzü ahirete dönük olduğu için en küçüğü dahi büyük olan imanî meselelere dair zaman ve zemin bulamıyoruz.

İşin kötüsü, hemen herkes 'önemli işler'le meşgul olduğu için, bu sözümona 'önemsiz' işlerle uğraşacak, bizim açığımızı kapatacak kimseler de ortalıkta gözükmüyor.

O yüzden mi habire sarsılıyoruz; o yüzden mi habire zalimler eliyle tokatlanıyoruz acaba?

Ne dersiniz?

  07.07.2001

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut