Arşiv

Günah ve İhanet

SON ZAMANLARDA zihnimi, aklımı, kalbimi ve ruhumu meşgul eden, cevabı hakkındaki kanaatim çok muğlak olan bir maruzatım vardı. Kalbimi manen sıkıştıran, nefsimi zorlayan; hem yakın çevremde de belirsizliğini müşahede ettiğim bu gedik nokta; "insanın çok ama çok şiddetle işlemek istediği bir günahı işlemekten o an hemen nasıl vazgeçebileceği" idi.

His ve heves aklın mizanlarını dinlemediğine göre, yaptığının yanlış olduğunu ilmen bilmenin böyle anlarda kâr etmediği aşikar. Sair zaman cehennemden korkmak veya cennet gibi bir mükafatı düşünmek kuvvetli bir saik olabiliyor. Ancak günah karşısındaki tereddüt anında kendi nefsimi dinledim, ne cennet ne de cehennem nefsin pek umurunda olmuyor. Cehennemin azabı uzak ve ütopik görünüyor, cennet ise gaflet sebebiyle; o anki günahın menhus lezzetinden daha tatlı gelmiyor.

Bu soru aklımdan çok kalp ve ruhumu karıştırdığı için, düşünmemeye karar verdim. Sadece o anki günahın lezzetinin yerini tutabilecek bir lezzet olmalı; onu diğerine tercih ettirecek bu şey salt mantıkî olmamalı, hissî de olmalı; belki bir zevk olmalı diye düşündüm, kendimce bir statü ve mahiyet belirledim. Ama ne olduğu meçhul…

Sonra, birkaç gün içinde Lem’alar’da “Onyedinci Lem’a”ya geldiğimde, genelde okurken sıkıldığım ve iki şakirt arasındaki farkı zaten biliyoruz zannıyla çok fazla tedkik etmediğim uzun bölümü yeniden keşfettim. (Keşif bir kere olur, ama Risale-i Nur istisna, ne kadar okursan oku keşfedecek yer adeta artıyor.) Keşfedilen yer “Beşinci Nota;” Kur’an tilmizi ile felsefe şakirdi arasındaki farkların sayıldığı bölüm.. Kalp ve ruhumda mukadder bir sual yokken okuduğumda sıkılırdım, ama derdim varken "fesubhanallah" dediğim tesbitle karşılaştım.

Derdime derman bulduğum bu pasajdaki temsilin gayesi başka, benim sorumla alakalı değil. Ancak temsildeki küllî hakikat, soruma cevap olabilecek nitelikte.

"Silâhını teslim et" diyorlar. Nefer diyor: "Ben padişahın askeriyim, onun hizmetindeyim. Sonra onun yanına gideceğim. Siz neci oluyorsunuz? Eğer onun izin ve rızasıyla gelmişseniz, göz ve baş üstüne geldiniz. Emrinizi gösteriniz. Yoksa çekiliniz, benden uzak olunuz. Ben tek başımla kalsam, sizler binler dahi olsanız, yine sizinle dövüşeceğim. Kendi nefsim için değil, çünkü nefsim benim değil, benim sultanımındır. Belki bendeki nefsim ve silâhım, mâlikimin emanetidir. Emaneti muhafaza ve sultanımın haysiyetini himaye ve izzetini vikaye için size baş eğmeyeceğim!"

"Kendi nefsim için değil, çünkü nefsim benim değil, benim sultanımındır." Cennet ve cehennemin niye umurumda olmadığını bu cümleyi okuduğumda ancak anladım. Çünkü cehennemden korkmak ve cenneti istemek nefis hesabına, beni hiç vazgeçiremiyor. Kendi nefsimin iyiliğini düşünsem zaten cehennem korkusu en başta beni vazgeçirirdi. Ancak Sultanımın haysiyet ve izzetine benim yüzümden zarar geldiğini düşünmeye bir an-ı seyyale dahi tahammül edemedim.* Nefsim benim değil, sultanımındır deyip; Sultanımın haysiyetini himaye ve izzetini vikaye için hiç kimseye ve hiçbir şeye baş eğmemek lezzeti, günahın vereceği lezzeti izale etti. Zira günahı işlemek; O’nun yasak dediğine baş eğmek, O’na sırt çevirmek olacaktı; böyle düşününce günahın vereceği lezzetten bütün bütün nefret ettim. Nefis hesabına değil Sultanımın izzet ve haysiyeti hesabına işlemek şevki, öyle heyecanlı ve hakikatli geldi ki; hem aklım, hem ruhum, hem de kalbim ve hislerim teskin oldu.

Nefsimi nefsim için değil, nefsimin sahibi için korumak "iman bir intisaptır" cümlesinin verdiği a’la-yı illiyyin müjdesini hatırlattı o an. Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükrettim, paragrafın başına tekrar dönüp baktığımda "Ikinci yol ki: Kur’an-ı Hakîm, hidayetiyle beşere hediye etmiştir" yazdığını gördüm. Ihdina-s’sıratal müstakim dedim, o günkü hidayet hediyesini, nefsim namına değil, Sultanım namına kabul ettim.

*Nefsü’l-emirde Cenab-ı Hakk’ın izzet ve haysiyetine zarar gelmez, o meselenin ayrı bir vechidir.

© Büşra Karaca/www.karakalem.net

  12.11.2003

© 2021 karakalem.net, Büşra Karaca



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut