(KISA SÛRELERİN sınırsız dünyaları)
RAMAZAN'IN SON GÜNLERİNE YAKLAŞILDIĞINDA, Kadir Gecesine erişiyor olmanın heyecanını taşırız hepimiz. Her mü'min, bu büyük geceyi gözüne uyku düşmeden geçirmek, o gecenin feyz ve bereketinden olabildiğince istifade ve istifaza temin etmek ister.
Kadir Gecesi, mü'minlerce idrak ve ihya olunur; çünkü, Kur'ân-ı Hakîm'de Kadir sûresi ile bildirildiği üzere, bu gece bin aydan hayırlıdır. Küçük bir matematik işlemle açacak olursak; bin ay seksen küsur yıl ettiğine göre, demek ki, Kadir Gecesi içinde bu gecenin sırrını ve şuurunu taşımayan bir ömürden hayırlıdır!
Peki, Kadir Gecesi neden bin aydan daha hayırlıdır?
Yine Kadir sûresine müracaat edersek; Kur'ân-ı Hakîm'in inzâli bu gece vâki olduğu için.
Bu arada, hemencecik belirtelim: Kadir Gecesi, Kur'ân'ın nâzil olduğu ilk vakit değil, inzâl olunduğu tek vakittir. İnzâl bir anda ve bir bütün olarak, nüzûl peyderpey gerçekleşir. İşte, tek bir gecede, Kadir Gecesinde Arş-ı Âzam'dan dünya semasına inzâl olunan Kur'ân-ı Hakîm, yine bir Ramazan ayı içinde, rivayetlerden anlaşıldığına göre Ramazan'ın 15. veya 16. gününden başlayarak, parça parça nüzûl buyurulmuştur.
Buna göre, Ramazan ayı, Kur'ân'ın hem inzâl olunduğu aydır, hem de ilk kez nâzil olduğu ay. Demek, ayların sultanı olarak Ramazan'a kadir kıymet kazandıran, Kur'ân'dır. Ve Rabb-ı Rahîm bu ayda mü'minlere orucu emretmekle onlara maddiyattan bir derece tecerrüd ile meleklere bir derece benzemelerini temin etmekte; böylece Kur'ân'a daha bir ciddiyetle muhatap olma imkânını da sunmaktadır
Bir kez daha vurgularsak: 'Bin aydan daha hayırlı' Kadir Gecesi, yine Kur'ân'ın ifadesiyle, 'Kur'ân'ın inzâl olunduğu' gece olarak bin aydan hayırlıdır (bkz. Kadir sûresi).
Diğer taraftan, orucun farz kılındığı âyetlere baktığımızda (bkz. Bakara: 183-185) şunu görürüz: İlk âyet orucun farziyetini ilan etmektedir. İkinci âyet, "Oruç günleri sayılıdır" buyurduktan sonra, bu sayılı günlerde oruç tutma emrinin istisnalarını bildirmektedir.
Farz kılınan orucun 'sayılı günler'inin tayini ise, üçüncü âyette gelmektedir:
BAKARA SÛRESİ, AYET 185'TEN, S. 27
Âyetin apaçık gösterdiği gibi, orucun vakti olarak tayin olunan Ramazan'a kadrini ve kıymetini kazandıran, Kur'ân'dır; Kur'ân'ın bu ayda indirilmiş olmasıdır, nüzûlünün bu ayda başlamış olmasıdır. Kur'ân, Ramazan'a bu şekilde kıymet kazandırır; çünkü o, insanları doğru yola hidâyet eden, hidayet yolunu gösterici apaçık deliller (beyyineler) taşıyan, hak ile bâtılı ayıran bir Hitab-ı Ezelîdir. Onun için, kim 'Kur'ân'ın indirildiği ay' olarak şereflenen bu aya erişirse, oruç tutmalıdır.
Velhasıl, âyetler açıkça gösterir ki, hem yıl içinde Ramazan ayı, hem Ramazan ayı içinde Kadir Gecesi, Kur'ân'a nisbetle değer kazanmaktadır.
Bu ise, aslında, Kur'ân'ın eşsiz değerinin nişanesidir. Bir ayın ve gecenin kendisine nisbetle kazandığı değer, bize, Kur'ân'ın bu eşsiz değerini haber vermektedir. Öyle bir değer ki, bir ay, Kur'ân o ayda indirilmeye başlandı diye 'onbir ayın sultanı' oluyor. Bir gece, Kur'ân o gece inzâl buyuruldu diye, bin aydan, yani koca bir ömürden daha hayırlı hale dönüşüyor.
Ramazan'a ve Leyle-i Kadr'e değerini kazandıranın Kur'ân-ı Hakîm olduğu gerçeği ise, bizim dünyamıza şöyle bir hisse bırakıyor: Hayatımızı Kur'ân'la dopdolu yaşayalım ki, hayatlansın. Kalblerimiz Kur'ân'ı teneffüs ediyor olsun ki değerlensin. Akıllarımız Kur'ân'la düşünmeyi öğrensin ki, değer kazansın. Sözlerimiz, yazılarımız Kur'ân'la süslenmiş, Kur'ân'dan öğrenilmiş, Kur'ân'dan ders alınmış olsun ki bir değeri olsun.