Benim mükemmeliyetçiliğim

Oktay Gökkoca

Dengesi bulunamadığında aynı korku duygusunda olduğu gibi hayatı azaba çevirip zorlaştıran bir diğer duygu veya düşünme biçimi de mükemmeliyetçilik bana göre. Nereden biliyorum bunu? Kendimden.


TWİTTER’DA KIYMETLİ bir ağabeyimin bir tweetini görmesem, en azından şimdilik bu yazıyı yazamayacaktım. Mükemmelliyetçiliğim, kendisini yeren bir yazı yazmama izin vermeyecekti. Şöyle diyordu tweet:

“Mükemmelliyetçilik nedeniyle birçok harika fikir günışığı görmeden kayboluyor. Fikrinizi hayata geçirmek için geç kalmayın.”

Çok harika ve hiçbir detayı kaçırmayan bir yazı olmayacak ama yine de bazı düşüncelerimin kendi içimde kaybolmamasına vesile olduğu için kıymetli ağabeyime teşekkür ederim.

Ehlinin, kitaplarındaki psikoloji/duygu tespitleri üzerine bir çalışma yapmasını çok istediğim Bediüzzaman, bir yerde korku duygusuyla ilgili çok ilginç bir hikâye anlatıyor. Yanındaki kişi kimdir bilmiyorum ama Bediüzzaman o kişiyle Haliç’te kayığa binmek durumunda kalır. Yol arkadaşı batacağı korkusuyla kayığa binmek istemez. Bediüzzaman yol arkadaşının korkusuna karışan evhamı çekip çıkarmak için ona bazı sorular sorar, bazı cevaplar alır ve bazı ihtimal hesapları yapar. Netice itibariyla istatistiksel olarak kayığın batma ihtimali üçyüz altmış binde bir ihtimaldir. Bunun yanında arkadaşının eceliyle ölme ihtimali yine istatistik itibariyla, yaşamayı umduğu üçbin altıyüz günde her gündür. Bediüzzaman bu soru, cevap ve hesap kısmını geçtikten sonra arkadaşına kendi orijinal ifadeleriyle şunları söyler:

“İşte kayık gibi üçyüzbinden bir ihtimal değil, belki üçbinden bir ihtimal ile bugün ölümün muhtemeldir, titre ve ağla, vasiyet et!”

“Cenab-ı Hak havf damarını hıfz-ı hayat için vermiş, hayatı tahrib için değil! Ve hayatı ağır ve müşkil ve elim ve azap yapmak için vermemiştir.”

Bu duygu okumasını Bediüzzaman ilk defa yapıyor değildir. Çünkü kendisi daha en başta Fatiha sûresinin tefsirini yaparken “sırat-ı müstakîm”i duyguların (kuvvelerin) dengesi temeli üzerine oturtmuştur. Ona göre sırat-ı müstakîm, duyguların aşırı yoğun veya yeterince kullanılmayan hallerinden uzaklaşıp onlara ortalarını, dengelerini, kıvamlarını buldurmakla ulaşılabilen bir neticedir.

Dengesi bulunamadığında aynı korku duygusunda olduğu gibi hayatı azaba çevirip zorlaştıran bir diğer duygu veya düşünme biçimi de mükemmeliyetçilik bana göre. Nereden biliyorum bunu? Kendimden.

Çok zor karar verir, yola çok zor çıkarsınız. Çünkü başlangıçta, yolda başınıza gelecek tüm detayları, özellikle de kötü huylu olan detayları tek tek geçirirsiniz aklınızın tam ortasından. Tüm kötü olasılık içeren detaylar için en baştan önlem almanız gerekir. Yolda başınıza gelebilecek en küçük bir olumsuzluğa tahammülünüz yoktur. Kaygı bozukluğu ile iç içedir mükemmelliyetçilik. Ben mükemmelliyetçiliğin arkasında gizli bir kibir olduğuna kanaat getirdim. Yok yok, aslında kanaat değil bu, yakîn derecesinde bu böyle. Kendi iç dünyamda bunu yakaladım çünkü. Hata yapmayı kendime yediremiyorum. Nefsim yanlış yapmayı o yüksek mertebesine saldırı gibi görüyor. Her şey tam, eksiksiz, tam planlandığı gibi gitmeli ve öyle neticelenmeli. Ya öyle olmazsa, ya bir yerde çark istenen hızda dönmezse?

Birlikte bir yolu yürümek durumunda olduklarınız için de zor bir yol arkadaşlığıdır bu. Yorar, yolu azaba çevirir. Hayatın ortalama bir hızı, akışı var halbuki. Hem türlü türlü insan mizacı var. Mükemmelliyetçi, aynı zamanda bu ortalama akışı ya hızlandırmak ya da yavaşlatmak için çabalayan, büyük bir çarklar sisteminin küçük bir dişlisidir. Akışı bozacak her hareketiyle ya kendisini kırar, ya da sisteme zarar verir.

Halbuki neredeyse tüm yasalar, Yaratıcının yasaları dahil, mükemmeliyetçilik üzerine değil, hata ihtimallerini de varsayarak yazılmıştır. Mutlaka hata yapılacaktır. Bu kaçınılmazdır. Her hatanın bir telafisi, bir tevbesi, bir affı yasalara dercedilmiştir. En mükemmele ulaşma çabası hayatın ortalamasına aykırıdır.

Evet, o çok sevdiğim, yarama ara ara sürdüğüm merhemin meali şöyle diyor: Bazen doğru, en doğrudan daha doğrudur, güzel en güzelden daha güzeldir.

Huzur “vasat”ta, dengede, hayatın ortalama akışına uymaktadır.

  04.09.2021

© 2021 karakalem.net, Oktay Gökkoca



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut