Tevhîd-(î) Tedrîsat Üzerine

Mehmed Boyacıoğlu

HEMEN HERKESİN belli bir alanda uzman diğer sahalarda ise avam olduğu herkesin bildiği bir gerçektir. Bu, iş bölümünün müthiş derecede arttığı çağımız için özellikle geçerlidir.

Bundan dolayı, lise son sınıfa kadar okutulması gereken derslerin müfredatları bu gerçeğe uygun olarak hazırlanmak zorundadır. Yani, lise yıllarında fizik kitapları atom fiziğinin derinliklerine inmez; coğrafya kitapları atmosferin üst katlarındaki hava kütlerindeki hareketlerin sırlarını bildirmeye çalışmaz. Lisede öğretmen, dersini dinleyen öğrencilerden her birinin, öğrettiği dalda ihtisas yapacağını umabilir, ama bu ümide göre ders anlatamaz. O, dersinin içeriğini, bu öğrencilerin kendi dalı açısından sıradan biri olacakları gerçeğine göre düzenlemek zorundadır.

İmdi, bu öncüller ışığında ülkemizde olup bitene bakalım:

Bundan bir ay kadar önceydi: Marmara depreminin yedinci yıl dönümünde denize çelenk bırakmak gibi acayiplikleri de içine alan akıl almaz törenler yapıldıktan sonra bolca deprem bilincinden söz edildi. Buna göre, her meslekten insan, depreme dayanıksız binayı bir bakışta anlayabilmeliydi. Ya da bu kadar apartman, asfalt ve beton kaplama yol ve kaldırım arasında, herkes fay hattını bir çırpıda gösterebilmeliydi.

Deprem konusundaki bilinçlenme telaşı bu başka gündemin tozu dumanı içinde unutulur gider. Bu sefer atmosferin aşırı kirli olduğunu hatırlatan, kıtalardan birinin bir bölgesinde yaşayan bir hayvan türünün nesli tükenmekte olduğunu kavrayabilme bilincine sıra gelir. Bu sefer de ‘hayvanları koruyalım’ teması, gençliğinde biçare kadına etmediğini bırakmayan zalim bir erkeğin, kadıncağız yaşlanıp bir sürü hastalıkla elden giderken gösterdiği telaşa benzer bir telaş içinde işlenir. ‘Aman, çocuklara soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan hayvanlar konusunda bilgi verelim’ teması işlenir. Haritalar çizilir; yer isimleri, hayvan isimleri verilir, Çevre ve İnsan başlıklı kitaplar yazılır, defterleriyle birlikte gariban öğrencinin zaten fazla olan yüküne eklenir.

Diğer bir haftada da, ‘çocuklarımıza, ozon tabakasındaki meşhur deliği on bin kilometre aşağıdan baktıklarında çıplak gözle fark edebilme uz-görüsü kazandıramazsak bu atmosfer kirlenmeye devam eder’ konusu işlenir.

Kısacası, bu hafta kutlama furyası hem okulda hem de dışında neredeyse yıl boyu sürüp gider.

Bu kadarla kalınmaz. Laik tasavvur insanların her yerde “etik davranışlar” sergilemesini bekliyor ya, her alanda ben-merkezciliği öne çıkaran bir “ilmihal” yazma yolunu dener. Tıpkı ‘vergi kutsaldır’ dedirebilmek için yapıldığı gibi, ‘başkalarına gösterdiğiniz saygı, sevgi ve özveri aynen size geri dönecektir’ demeye getiren kitapları sonuç veren müfredat hazırlar.

Yanlış anlaşılmasın, ne kâinatı tefekküre ve bunu tevhîde vesile kılan anlayışa karşıyım ne de toplumda ahlâkın geçer akçe olmasını isteyen düşünce sistemine.

Benim karşı olduğum, herkesin nazarının çıkamayacağı, her bilim dalına ait teorik bilgilerin birleştirici bir öğeden mahrum, bölük pörçük kırıntılar halinde herkese verilmeye çalışılmasıdır.

Oysa, kendimizin ve çevremizdeki her şeyin Rabbimizin birer masnûu, mahlûku ve dolayısıyla bize verdiği birer emaneti olduğu şuurunu bilmek ve bildirmek çok daha kolaydır. Bunu avama da çevre mühendisliği okuyana da anlatabilirsiniz. Hayvanların “doğal denge”yi koruyan birer öğe olduğunu herkese anlatamazsınız ama “her can taşıyanda sizin için bir ecir vardır” – yanlış nakletmedi isem- gerçeğini avam havas herkese anlatabilirsiniz. Zaten tesbih imamesi niteliğindeki bu şuur varsa, diğer taneler veya “odun yığınları” niteliğindeki kırıntılar işe yarar hale gelebilir.

Okullar açılırken bu tevhîdî tedrîsat anlayışımı ifade edeyim dedim. O olmazsa, bu “odun yığınları” “biz”i yakmaya devam edecek.

  13.09.2006

© 2021 karakalem.net, Mehmed Boyacıoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut