Evlilikte Yıllar

Taha Çağlaroğlu

BİR BAHAR DAĞINA GİDİP TEK tek toplamaya başlar çiçekleri seher vaktinde bir gönül. Elinden gelse, baharın tüm çiçeklerini sevgi maveralarının ördüğü çelenge dönüştürüp o gün evine döndüğünde sunacaktır ona.

Bir kelime yağmuruna gidip her bir yağmur tanesine varıp, meleklerle omuz omuza verip en güzel rahmet demetini akşam üzeri eve vardığında sunacaktır ona.

Yıldızlara uçup, onları ömür zincirine ipek ellerle dizerek bir kolye yapıp...

En derin okyanusların en derin diplerinden topladığı incileri engin ipliklerle birbirine ekleyip bir taç yaparak...

Anı külliyatını baştan sona okuyacak, gök gürültülü fırtınaları, şimşekli sayfaları, sıkıntılı yaprakları tâ ebedlere uçurup öbürlerini devşirecek, güzel olanlarını kar tazeliğinde, hiç ama hiç eritmeden bir rüya sıcaklığında götürecek ona.

Geleceğe dair huzurlar inşa edecek, güvenli beldeler çıkaracak Yusuf kuyularından. Destansı kervanlarla uzak yolculuklara çıkacak onunla, ‘gümüş kanatlı atlar’ın kervansaraylarına turlar düzenleyecek.

Hayatın uçurum yollarında el ele yürüdüğü, bir soğuk algınlığı veya daha sonrasını yaşadığı seslerde bir an duracak. “O, bize kâfidir” muştusunun kanatlarıyla zindanları saraylara çevirecek, hüzün süzülen gözlerine kol kanat gerecek, yıldızın parladığı zamanlardan kesitler aktaracak.

Birbirinden ayrı kalan iki gönül için ne kadar şiir yazılsa yeridir. Öbür gönül, bir dağın başındaki bir gül kadar mahzundur. Aşılmaz dağlar vardır arada. Üşüyüp durur burada yağmurevlerin kayalıkları arasında.

Yamandır ayrılık, gurbetin divanıdır, vurulmuşların alınterindeki şerhtir. Bir sürgünlüğün limanı, sille yemiş bir yaşantının ıslak gözlü iklimidir.

Bir sinema şeridi gibi yıllar. İki insanın aynı çatı altında başlayan nasip serüveni.

Yaşamak, her yıl, bir sokağın başına geri dönmektir yeniden. Saraylar kurulur iki gönlün içerisinde.

Kuruyan yapraklar yeşillenir yılların baharında.

Gönüllerden paha biçilmez armağanlar toplanır. Bir gönül, elinden gelse, neler neler almaz sevdiğine!..

Kurutulmuş güller kalp defterinin sayfaları arasından bir bir çıkarılır. Daha neler yoktur bu sayfaların arasında? Yağmur renkli serencamlar, ceylan bakışlı kırkikindiler, mavi gözlere çok yakışan giysiler, dokunaklı ayrılışlar, bir bebeğin sesindeki seller, hayatın kısa, çok kısa olduğunu duyumsatan özleyişler, dağlar gibi ağrılar, küheylan gibi haberler, kelimelerin içindeki sıcak heceler...

İki gönül, bir daha bakarlar ufka beraberce. Cennetin bir beldesine takılır gözleri. O huzur beldesinde el ele tutuşmuş iki gülümsemenin arkadaşlığı, uzun bir sohbete dalmıştır.

  30.01.2004

© 2021 karakalem.net, Taha Çağlaroğlu