Yetim kim?

Abdullah Taha Orhan

Hakikat ne yetim, ne de ebter kalıyor; bilakis hakkı ve hakikati olanı “yetim” veya “ebter” diye görüp aşağılamak isteyenler asıl yetimler ve ebterler oluyorlar.


PEYGAMBERİ YETİM OLAN BİR DİNİN mensubu, peygamberine “seni yetim bulup barındırmadı(k) mı?” (Duha, 93/6) diyen bir rabbin kuluyuz. Ezelî kelamında yirmi yerde yetimlerden doğrudan bahseden bir rabbin...

Bir şeyin emir veya yasak olması için Kur’ân’da bir defa dahi zikredilmiş olması yeterliyken, tam 20 ayette doğrudan yetimlerin haklarından, korunmasından bahsediyor Âlemler Rabbi.

“Sakın yetimi ezme!” (Duha, 93/9) buyuruyor örneğin. İki farklı surede, iki farklı ayette, aynı emri tekrar ediyor: “Rüşde erinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın.” (En’am, 6/152; İsra, 17/34) ‘Sarp yokuş’ların nasıl aşılacağının formülünü veren Beled Suresi’nde yokuşu aştıran şeylerden biri olarak zikrediyor bir yetimi doyurmayı...(Beled, 90/15)

‘Dini yalanlayanlar’ ve gerçek ‘insan’lar

Dahası yetimin hakkını vermeyen, hor gören, itip kakanlar “din gününü” ve dolayısıyla dini yalanlayanlar olarak tarif ediliyor. (Maun, 107/2) Diğer taraftan İnsan Suresi’nde “onlar, seve seve yoksula, yetime ve esire yedirirler” (İnsan, 76/8) buyurarak gerçek “insan”ı tarif ediyor rabbimiz.

Bu ayetlerde bahsi geçen, zahiri manasıyla anne veya babası olmayan yetimler bir tarafa, bir hakikat pınarından, tabir-i caiz ise hakikatin anne-babalığından yoksun olan gerçek yetimler var bir de. “Körlük” için, “gerçekte gözler değil, sinelerdeki kalbler kör olur” (Hac, 22/46) buyurulduğu gibi ayette, yetimlik için de benzer şekilde düşünebiliriz gibi geliyor bana.

Gerçekte anne-babadan değil, bir hakikatin himayesinden/yol göstericiliğinden, fıtrî bir kökten, hakkaniyetli bir temelden yoksun olandır aslında yetim. Efendimiz aleyhissalatuvesselama “ebter” diye hakaret etmeye çalışanların (Kevser, 108/3) esas soyu kesikler oldukları gibi... Hakikat ne yetim, ne de ebter kalıyor; bilakis hakkı ve hakikati olanı “yetim” veya “ebter” diye görüp aşağılamak isteyenler asıl yetimler ve ebterler oluyorlar.

Manevi yetimlik

Bu açıdan bakıldığında doğrusu manevi yetimlerin hali daha bir zor görünüyor bana. Kendi iradesiyle hak ve hakikatten mahrum kalan manevi yetimler bir tarafa, bir de yuvasında iman ve hidayet atmosferinden yoksun olan, anne-babası zahiren var olsalar dahi onlardan imanın talimini göremeyen, gayrimüslimlerin Müslüman fıtratlı yetim çocukları var.

Bir diğer açıdan, dünya evinde ümmet ailesinin, haklarını koruyamayıp yeterince ilgilenmediği yetim çocukları geliyor aklıma: Afrika, Bangladeş, Filistin ve diğerleri...

Demem o ki, “yetim” üzerine düşünmemiz gerekiyor. Farklı boyutlarıyla... Zahiren yetim olan kardeşlerimizin üzerimizdeki haklarını yerine getirmemiz gerektiği gibi, manen yetim kalmışlara da “hakikat”in üzerimizdeki hakkını ifa etmemiz, onlara hakikat yolunda yol arkadaşlığı yapmamız gerekiyor. Bir de ümmetin yetimleri olan coğrafyaları da gündemimizden hiç düşürmememiz...


Bu vesileyle yetim kefalet sistemi kurup binlerce yetimin düzenli olarak maişetlerinin teminini sağlayan İHH ve diğer yardım kuruluşlarımızı da “ne yapabiliriz” diyen okurlarımız için burada zikretmekte fayda var. Ayrıca yeni kurulan ve yetim merkezli projeler üreten İyilikhane'yi de saymak gerek. Ayrıntılı bilgi ve destek için şuradan bilgi alabilirsiniz: http://www.iyilikhane.org.tr/

  24.10.2014

© 2021 karakalem.net, Abdullah Taha Orhan