Asıl mücadele kalbdedir

Zeyneb Hafsa

Ayetin tesellisine mazhar olabilmek için yeter ki neyin ne tarafta olduğuna dair farkındalığı olsun insanın ve de iyi tarafın galip gelmesine dair samimiyeti...


KUR’ÂN`DA BAZI AYETLER VARDIR Kİ gayet rahat anlaşılır gelir insana. Belki de bu sebepten olsa gerek, bunlara 'görüldü ve anlaşıldı' mührünü vurup bunlar her karşımıza çıktığında aynı şeyi düşünür, aynı şeyi hissederiz. İşte bu tarz fasih ayetlerden biri de birçoğunuzun duyduğunu tahmin ettiğim şu ayettir: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah sabredenlerle beraberdir.” [1]

Ayet, gayet açık görünmektedir; sayıca az olmak sizi yıldırmasın, eğer Allah’ın yardımı varsa zahiren zor görünen gerçekleşebilir ve sayıca üstün topluluklara galip gelebilirsiniz. Böylece, ayetin kapsamına girenin, savaş, çekişme ve mücadele gibi durumlar olduğu da anlaşılmış olur.

Oysa Kur’ân öyle bir hazine ki 'görüldü ve anlaşıldı' türünden aceleci çıkarsamalara her daim bir karşı örnek sunması mümkün. Nitekim geçenlerde bir vesileyle düşünürken, bu ayetin farklı manalara da kapı açabileceğini fark ettim. Şöyle ki...

En çetin savaşların, mücadelelerin geçtiği yer belki de her şeyden önce insanın kendi içidir. Bu çetin mücadelelerin geçtiği yerin içimizde tam olarak nereye düştüğüne dair farklı görüşler olsa da (beyin, ruh vs.) bendeniz bu yerin kalp olduğu kanısındayım. Fakat bu, kan pompalayan, maddi kalbimiz değil de manevi kalbimizdir. Kalp kelimesinin iki anlamından, yani bir şeyin bir halden başka bir hale döndürülmesi ve bir şeyin özü anlamlarından hareketle Hamdi Tayfur, kalbi şöyle tanımlıyor: “İnsanın iç dünyasındaki her türlü idrakin, düşüncenin, hissiyatın; oluşum, etkileşim ve değişiminin gerçekleştiği 'manevi bir duyu merkezi' veya 'manevi bir organımız.” [2]

İşte manevi kalp denen bu cenk alanında içimizin doğru ve güzel tarafları ile kötü, çirkin ve olumsuz tarafları biteviye çarpışırlar. Yani bir tarafta vicdan, hikmet, inanç, ümit vb. yer alırken diğer tarafta nefs-i emmare, heva ve hevesler, kin, haset ve ümitsizlik dikiliverir karşılarına. Var olduğumuz süre boyunca devam edecek olan bu içsel çatışmalar bazen öyle bir hal alır ki cenk alanında iyi ve güzel tarafın bir avuç kaldığını fark ederiz. Karşı taraf ise güçlenmiş, palazlanmış ve iç hâkimiyetimizi ellerine geçirmeye ant içmiştir. İşte tam da böyle zamanlar için değil midir yukarıdaki ayetin tesellisi? Yani içinin güzelliği bir avuç da kalsa sabırla diren ve O’ndan yardım iste; zira O yardım ederse bu bir avuçla bile galip gelinebilir, iç dengeler değişebilir!

Ayetin tesellisine mazhar olabilmek için yeter ki neyin ne tarafta olduğuna dair farkındalığı olsun insanın ve de iyi tarafın galip gelmesine dair samimiyeti...

Durum böyle iken bastıran kötü his ve düşünceler karşısında hissedilen acziyet ve güçsüzlüğü giderecek olan O’dur; türlü türlü yardımlarla sizi destekleyecek olan da...


[1] Halil Altuntaş ve Muzaffer Şahin tarafından düzenlenen Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an-ı Kerim Meali, Bakara Suresi, 249. ayet.

[2] Hamdi Tayfur, Akletme Üzerine, Mana yayınları, s. 52.

  17.08.2012

© 2021 karakalem.net, Zeyneb Hafsa