Salvele

Ferideddin Attar

Muhammed Ferideddin Attar’ın Mantıku’t-Tayr’a yazdığı salvele


“DÜNYANIN, DİNİN ULUSU, VEFA HAZİNESİ, iki cihanın dolunayı, büyüğü Mustafa...

Şeriat güneşi, yakîn denizi, âlemin nuru, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber!

İki âlemin padişahı, herkesin sultanı.. bütün âlemin canı ve iman güneşi...

Bu cihanın da en büyüğüdür, o cihanın da. Aşikâr olarak da ona uyulur, gizli olarak uyulan da odur.

Öyle bir uludur ki, ne desem ondan ileridir, herşeyde herkesten üstün olan ve ileri giden odur.

Onun yüzüne susamamış kimdir ki? Direkle taş bile ona âşık olmuş kalmıştır.

O nur denizi, minbere çıkınca uzaktan uzağa Hannâne direğinin iniltisi duyulmaya başladı.

Direksiz dayaksız gök, nurlara gark oldu... O ağaç bile ayrılığıyla derde düştü, hastalandı!

Ben onu nasıl övebilirim?

O âlemin en fasihi, ben ise onu övmede bir dilsizim.

Onu övmek bana lâyık mı olur? Onu, âlemi yaratan övmüş, bu yeter ona!

Ey Peygamber! Âlem bütün süsü püsüyle ayağına toprak kesilmiş, yüzlerce can âlemi pâk canına karşı toprak olmuştur.

Peygamberler seni övmede hayran kalmışlar, sır bilenler sırrında şaşmışlardır.

Güneş senin gülümsemene kuldur, köledir... Ağlayışın buluta iş buyurur.

Ey tertemiz Peygamber! Seninle adaşım ben, bu adaşlık hakkı için beni gör gözet!

Senin yolunda bir çocuğum, sulara düşmüş, gark olmuşum. Kara sular, çevremde halka halka halkalanmada.

Elimden tut da, beni bu kara sudan kurtar, yine yola sal!”

  10.09.2009

© 2021 karakalem.net, Ferideddin Attar