Kalbimiz atıyor: Kabz...Bast...Kabz...Bast... Kabz...Bast...

Derya Güney

YAŞADIĞIMIZ BİR GÜN İÇİNDE DAHİ farklı ruh halleri yaşıyoruz hepimiz. Aldığımız bir haber üzerine bazen içimiz daralıyor, dünya âdeta dar geliyor; bazen de yüreğimiz kıpır kıpır, bir tüy gibi hafif de uçucakmış gibi hissediyoruz. En önemlisi içimiz dışımıza yansıyor bir biçimde. Eşimizle, çocuklarımızla, arkadaşlarımızla hatta tanımadığımız insanlarla muhatap oluş biçimimizi etkiliyor ruh hallerimiz.

Aslında iç dünyamız üzerinde belirleyici olan, ne aldığımız haber ne duyduğumuz bir söz. Rabbimizle kurduğumuz ilişki biçimimiz. Bir süredir İbn Atâullah İskenderî’nin Hikemü’l-Atâiyye’sini okuyorum. Kastamonulu Balıklızade Ahmet Mahir Efendi’nin şerh ettiği eser, gönül dünyamda epeyce yankı buldu. Kısa kısa, hepsi birbirinden güzel bu hikmet dolu nasihatler, günlük hayatın zaman zaman insanı geren atmosferi içinde ilâç gibi geldi. Şerh edilmiş eserin üzerinde “Tasavvufî Hikmetler” yazsa da, her mü’minin ruh dünyasından bir şeyler bulabileceği hikmetli sözler.

151. Hikmet’te şöyle deniyor: “Bir şey verilmesi seni ferahlatıyor ve bir şeyden menedilmek üzüp daraltıyor oldukça; bu durum senin henüz çocukluk ve kulluğunda sadakatsizlik halinin devam etmekte olduğunu gösteren bir işarettir.”

Hüznün epeyce ilerisinde, küskünlüğün kıyısında olduğum bir gün, bir vapur yolculuğu esnasında, sayfalar arasından çıkıp, halimi yüzüme vuran bir hakikat oldu doğrusu bu sözler. Hoşlanmadığımız, nefsimize ağır gelen durumlarla karşılaşınca, sağa sola melankolik gözlerle, belki de biraz öfkeyle baktığımız zamanlar, suratımızı gerçekte kime asarız?

Mübarek ayetlerde, mutmaîn olmuş nefse seslenen Rabbimiz, “Rabbin senden, sen de Rabbinden razı” diyerek cennete dâvet eder. Yüreklerimizin O’ndan razı olmaya ve her ne olursa olsun bu rızaya halel getirmemeye ne çok ihtiyacı var. Kulluk da bu olsa gerek. Ve ölünceye dek hepimiz bunun sınavını vereceğiz.

“Atâ ve men bast ve kabza oldukça sebeb cânâ
Tufeylîsin ubudiyette yok sıdkın senin asla”

Kabz ve bast hallerinin birinden öbürüne yol alırken, bazen sıkıntı ve üzüntü zamanlarının daha istifadeli olduğunu hissederiz. Duaya daha yakın, hakikate daha yakın, hikmeti düşünmeye, kendimizi tanımaya daha yatkın oluruz. “Sizin şer zannettiğinizde hayır, hayır zannettiğinizde şer olabilir. Siz bilmezsiniz; Ben bilirim” diyen bir Rabbin kulları olarak günlerimize ve gecelerimize baktığımızda, gördüklerimizi daha doğru anlamlandırabiliriz. “Ne zaman O’ndan gayrı bir şey görürsen bil ki o, Senin basit vehminin ve şaşkın kalbinin mahsulüdür.”

  3.04.2009

© 2021 karakalem.net, Derya Güney