Fizikten Metafiziğe

İsmail Yakup

KUVVET, FİZİKTE, ‘DURAN BİR CİSMİ harekete geçiren ve hareketteki bir cismi durduran veya yönünü değiştiren tesir’ olarak tarif ediliyor. Bunun yanısıra, kuvvetin bağımsız bir varlık, yani hiçbir şeyle ilgisi bulunmayan müstakil bir nesne olduğuna dair herhangi bir kayda da rastlanmamıştır. Demek ki, kuvvet denilen şey mutlaka birinin malıdır, mutlaka bir sahibi vardır.

Ayrıca, hareket halindeki bir cisme bir kuvvet uygulandığında hareketin pasiflik ve aktifliğinin uygulanan kuvvetin şiddet derecesiyle doğru orantılı olmasından, bunun kuvvet sahibinin kuvvet ve iktidarınının büyük ve küçüklüğüne bir ölçü olduğu da anlaşılıyor.

Buna göre, hareketin estetiği, âhengi, dengesi, ölçülü olarak muntazam bir şekilde cereyan etmesi de kuvvet sahibinin ilim ve kabiliyet derecesini göstermektedir.

Bir cisme kuvvet uygularsanız, o cisim hareket etmeye başlar. Fakat, harekete başladığı andan itibaren sürekli hız kaybettiği için bir zaman sonra durur. Durmaması için, harekete başladığı andaki hızını muhafaza etmesi, bunun için ise harekete başlama anında uygulanan kuvvetin kontrollü olarak devamlı uygulanması gerekir. Bu, hızı sürekli sabit olan nesnelere kuvvetin bir kereye mahsus uygulanmadığının, bu nesnelerin mütemadiyen takip edildiğinin ifadesidir.

Şimdi, bu kısa girişten sonra, hayalimizin geniş meydanında hareket halindeki bütün şeyleri tasavvur etmeye çalışalım.

Bir iğnenin sivri ucunu teşkil eden atomların adedi, milyarlarcadır. Sadece bir atomun çekirdeği etrafında bir elektron 10-8 cm.lik yarıçaplı spin denilen yörüngesi üzerinde saniyede 3 ila 50 bin kilometre mesafe katedecek kadar müthiş bir hızla hareket ediyor. Bir de uçtaki milyarlarca atomun bütün elektronlarının hareketi, iğnenin atom hareketleri derken, bütün iğneler, sonra demirler, sair metaller, madenler, bütün canlı cansız varlıklar, güneşler, yıldızlar.. hepsinin atomlardan meydana geldiğini düşünerek, hepsinin hareketlerini tasavvur edelim.

İşte bu şekilde, zerrelerden galaksilere kadar herşeyin gösterdiği sonsuza yaklaşan bir hareketliliğin ancak sonsuz kudret sahibi Birinin eseri olduğu açıkça anlaşılıyor. Bu, tabiat işi filan değil. Zira bu hareketli cisimlerin hareketlerinde öyle bir âhenk, öyle bir düzen var ki, o da ancak sonsuz bir ilim tezgâhından çıkabilir.

Bugünkü teknolojik âletlerle kâinatta yüz milyar küsur galaksi tesbit edilmiştir. Her bir galaksi de, 200-300 milyar yıldızdan müteşekkildir. Elbette büyüklükleri farklı, yörüngeleri farklı, hızları farklı ve her an değişik birçok farklı hareketi olan; ne yukarıdan bir iple asılmış, ne de aşağıdan bir direkle tutturulmuş, muallakta öylece duran bu gök cisimlerinin bu kadar farklılığa rağmen hiçbir karışıklığa meydan vermeksizin düzenli bir şekilde kendilerine çizilen bu istikamet üzere gitmeleri, ancak sonsuz bir ilmin tezahürüdür.

Milyarlarca yıldızı içinde barındıran galaksiler de, tek başına bir kütle imiş gibi, kendi etraflarında döner, kendilerine mahsus bir hızla ilerleyip giderler. Bazan oluyor ki, büyüklükleri farklı, hızları farklı, yörüngeleri farklı milyarlarca yıldızdan müteşekkil iki galaksi birbirinin içinden geçer ve birbirinden ayrılmaları ancak milyonlarca sene sürer. Bu işin akılları hayrette bırakan tarafı, iki galaksi içindeki milyarlarca yıldızın hiçbir yıldız bir diğerine çarpmadan muntazaman yoluna devam etmesidir. İşte, bütün bu cisimleri hareket ettiren kuvvet sahibinin ilim ve kudretine en büyük delil: kâinattaki bu müthiş, muazzam ve muntazam faaliyet!

Demek ki, her bir şey, ezelî bir Kudret Sahibinin varlığına iki şekilde şahitlik ediyorlar: (1) takatlerinin sonsuz derece üstünde işleri görürken, kendi acizliklerine mukabil o Kadîr-i Zülcelâl’in varlığına ayna olmalarıyla; (2) kâinatın düzen, uyum ve dengesini temin ettiren kanunlara uygun şekilde hareket etmeleri sayesinde, o Kadîr-i Zülcelâl’in ilim ve iradesine işaret etmeleriyle.

Açıkçası, elektrondan galaksilere, kâinatın her bir parçası, kâinat Sahibinin ilim, irade ve kudretinin şahitleri hükmündedir. Dolayısıyla da, gerçekten şuur sahibi hiçbir kimse, O’nun varlığını inkâr edemez. Zira, bilir ki, inkâr etmeye kalksa, bütün kâinat onu yalanlayacaktır.

  17.01.2004

© 2021 karakalem.net, İsmail Yakup