‘Yeni haberler’e dair birkaç not

Editör

“KARAKALEM’DEN YENİ HABERLER” YAZIMIZDA AKTARMIŞ olduğumuz gelişmeler, tahmin edileceği gibi, hem internet üzerinden yorumlandı, hem de şifahi olarak bu konuda düşüncelerini ileten gönül dostlarımız oldu.

Kanaatlerinin yanısıra, endişelerini ileten gönül dostlarımız da...

Bilvesile, çok fazla detaya girmeden, birkaç hususu açıklığa kavuşturma ihtiyacı hissettim.

  1. Bu birkaç husustan ilki, Türkiye’de yayıncılığın, özellikle kitap yayıncılığının içine girdiği süreçle ilgili. Yakın dönemde, yayıncılığa iki yeni gelişmenin damgasını vuracağı olayların seyrinden anlaşılıyor. Bu iki gelişmeden ilki bütün yayıncıların lehine bir durum arzederken; ikincisi büyük yayıncıların lehine, küçük yayıncıların ise aleyhine bir durumu işaretliyor.

    Önce, sadece büyüklerin lehine olanı zikredelim. Kitap yayıncılığı, giderek, daha büyük bir sermaye, işletme altyapısı ve ekip çalışması gerektirir hale geliyor. Her kitap okuyucusunun görebildiği üzere, kitabın okuyucuya ulaşmasında küçük veya orta büyüklükte müstakil kitabevlerinin yerini büyük zincir mağazaların almaya başlaması, bu yeni halin en önemli itici gücü. Artık iyi kitabın iyi bir tanıtım-satış-dağıtım organizasyonu olmasa bile bir gün nasıl olsa keşfedileceğini ummak için daha az sebebimiz var. İyi bir kitap, zincir kitap mağazalarının raflarında kendisine geniş bir yer bulmadıktan; daha doğrusu bu yeri bulmasını mümkün kılacak bir tanıtım ve dağıtım organizasyonu gerçekleştirilmeden kıyıda köşede kalmaya mahkum kalıyor, ulaşabileceğinin çok azı bir mecraya ulaşıyor ve onun yerini onun kadar iyi olmasa da iyi tanıtılan-dağıtılan kitaplar alıyor. Küçük bir yayınevi olarak Karakalem, bu tecrübeyi nice kitabında tekrar tekrar yaşadı nitekim.

    Buna paralel bir gelişme, yazarlarla ilgili. Sözünü ettiğim bu gelişme, yazarın kitabıyla ilgili beklentisini yükseltmiş durumda. Güçlü bir tanıtım-dağıtım organizasyonunun kitabın satışını doğrudan etkilediğini gören yazarlar, giderek, bunu yapabilir durumdaki büyük yayınevlerine yöneliyorlar. Küçük yayınevlerinin isim yapma istidadı taşıyan yazarları büyük yayınevlerinin kuşatması altında; ve bu, küçük yayınevlerinin üzerindeki baskıyı daha da arttırıyor. Sonuçta onların yanında, ya bir yazar olarak farkedilmesine karşılık vefayı elden bırakmayan yol arkadaşları, ya henüz farkedilmemiş yeni yazarlar, yahut kitabını büyük yayınevlerinde yayınlatma imkânı bulamamış isimler kalıyor.

    Bu, bugün, Türkiye’de yayıncılığın çok da açıkça konuşulmayan gerçeği. Ve Karakalem, bu gerçeğin istisnası bir durumda değil. Bilakis, bütün bu tecrübeleri, bizzat yaşadık.

    Yayıncılığın yaşadığı diğer gelişme ise, internet üzerinden kitap satışının giderek yükselen trendiyle ilgili. Sözünü ettiğim birinci gelişme sadece büyük yayıncıların lehine seyrederken, bu gelişme bir bütün olarak yayıncılığı olumlu anlamda etkiliyor. Türkiye’de bilhassa evlerde bilgisayar ve internet kullanımının yaygınlaşması ve e-ticaretin giderek ağırlık kazanmasıyla birlikte, internet kitapçılığının bilhassa küçük yayınevleri için yeni bir menfez oluşturma potansiyeli taşıdığı görülüyor. Ama bu menfezin kıvamını bulması için gidilecek daha epeyce bir yol ve uzunca bir zaman gerekiyor.

    Karakalem’in kitap yayıncılığının alacağı seyir noktasında bir karar aşamasına gelindiğinde, bu iki gelişmeyi de dikkate aldığımızı belirtmek isterim.

  2. İlgili yazıya yorum yazan bazı arkadaşların ifadelerinde, Karakalem’in ‘kendi yağıyla kavruluyor olması’nın sağladığı özgünlüğe, özgürlüğü ve sair avantajlara atıfta bulunulduğu görülüyor. Ama açık konuşayım, bu izlenim gerçeği yansıtmıyor. Yani, Karakalem ‘kendi yağıyla kavruluyor’ değildi; o yüzden, özellikle malî açıdan yaşanan ‘hararet’ tenimize ve yüreğimize değiyor ve meselâ benim yazı çalışmalarımı doğrudan etkiliyordu. Karakalem, ‘kâr eden’ bir yayınevi olmadı, olamadı. Daha iyi bir satış grafiğini yakalayabilse, bu mümkün olabilirdi belki; ama (1) nolu notta dikkat çektiğim sürecin ağırlığını hissettiğimiz bir zaman diliminde şartların bir küçük yayınevi olarak bu noktada lehimize değil, aleyhimize geliştiğini gördük. Dolayısıyla, bir karar verme durumunda idik.

  3. Yorumlarda ve şifahî görüşmelerde, Karakalem kitaplarının içerik kalitesinin yanında tashihsiz ve estetik açıdan başarılı görüntüsüne yapılan vurgunun bizi mutlu ettiğini belirtmem gerek. Ama işte tablo ortada: Daha kaliteli baskı için daha pahalı ve gramajı yüksek kağıtlar tercih etmenin getirdiği maliyet yükünü hep sırtımızda taşıdık. Satışlara baktığımızda; kalite farkını görenlerin sayısı, bize ‘pahalı’ damgasını vuranlardan çok daha azdı ne yazık ki...

  4. Karakalem kitaplarının üstünde “İlk 50.000” gibi etiketler görme endişesini dile getiren gönül dostlarımıza da bir sözüm var. Açık söylemem gerekirse; böyle bir etiket görmek, beni üzmez, sevindirir. Meselâ Peygamberin Bir Günü’nün değil 50.000, 1.050.000 satabilmesini isterim. Tıpkı, yedi yılda henüz sadece 5.000 satabilmiş Peygamberin Kardeşleri’nin, iki yılda daha 2000 satışa ulaşamamış Asl-ı Saadet’in ve daha nicesinin aslında çok daha fazlasını hak ediyor olması gibi...

    Çok satmak bir kitabın ayıbı değildir; ayıp olan, bir kitabı çok satmak için yazarın ve yayıncının içtenlikten ve doğruluktan uzak hesaplara giriftar olup, hasbîliğin hesabîliğe feda etmesidir. Meselâ yazar, kitabı yazarken “Tam da burada şu doğruyu söylemem gerekiyor; ama bunu söylersem şu kadar kişi kitabı almaktan vazgeçer” gibi, “Aslında şunu söylememem gerekiyor; ama söylersem şu kesimden okuyucunun da gönlünü kazanırım” gibi hesaplara giriyorsa, işte burada bir mesele vardır. Yoksa, doğruluktan, hasbîlikten ve içtenlikten taviz vermemiş kitapların çok satması, bir nakise değildir. Meselâ Risale-i Nur’un, telifinin üzerinden geçen seksen seneye rağmen hala her yıl yaklaşık 100.000 adet baskı yapıyor olması, bir ümit ve coşku vesilesidir.

    Gönül ister ki, bütün iyi kitaplar hep çok satsın. Tâ ki, kötü emsal olmasın; iyi emsal olsun...

Sonraki yazılarımda sırasıyla dergiye ve siteye dair birkaç kelam serdetme niyetindeyim. Şimdiden belirtmiş olayım.

Selam ve muhabbetle...

—Editör

  11.03.2008

© 2021 karakalem.net, Editör