Güney ve Kuzey

Özlem Uluğ*

SIRADAĞLAR GİBİ KIVRIM KIVRIM UZANIR hayatımızdaki iniş çıkışlar, zor tırmanışlar, ani düşüşler... O kıvrımların arasında saklanan gölgeler, aslında hepimizin hayatında gizlenmiş gölgeleri resmeder. İlkbaharın başlangıcında, karlar dağlarda henüz erimeye başladığında, o dev gövdelerinin içinde nasıl farklı yaşamlar taşıdıkları belirginleşir.

Örtülerin tam açıldığı değil, aralandığı zamanların, baktığınızı daha iyi tanıttığını hiç düşündünüz mü? Aralanan; en kolay gösterilen, en memnun kalınan, en öndeki yüzeylerdir. Bir de zaman isteyenler vardır ya da hep gölgede kalmaya mahkum olanlar, bir diğer adıyla en gizli derinliklikler. Dağların en derin gölgedeki o yarıklarından pınarlar akar, unutmayalım. Gözyaşları da o derinlikler kadar gizli gölgelerde aktığında o pınarlar kadar saftır sanırım. O pınarlara o derinliklerde belki hiç güneş değmemektedir, ama bir zamanlar değmiş ve karları o derin yarıklara teslim etmiştir. Şimdi hiç güneş değmese de, gölgede bile gözlerinizi alabilecek kadar berraktır. Bu berraklığı veren teslimiyet midir?

İlkbaharın ilk günleri, güney ve kuzey cephelerin en belirgin olduğu zamanlardır. Dağların bir yüzünde beyaz bir palto, diğer yüzünde güneşi yansıtan gri dallar vardır. İnsana, güneşi gören yüzümüzde yansıyan güneyimsi ifadeler ve paltonun altında kalmış kuzeyimsi derinlikleri çoğu zaman hatırlatmasalar da, düşününce hayat benzerliklerle dolu gibi geliyor.

Dağda yıllarını tüketen bir ağaç olmak ve kimselerin uğramadığı o diyarda yıllarca kalmak... Şu anda bulunduğunuz yerde değil, kimselerin olmadığı ve belki de hiç olamayacağı bir yamaçta, o ağacın gölgesinde olabilir ve tüm ömrümüzün dakikalarını o ana sığdırabilirdik. Sanki başka bir yer, başka bir zaman, bir daha hiç yaşanmayacak gibi... Ya da yaşanılan herşeyin birkaç saniyelik özetinden geriye kalan yalan bir dünya. O ağaç neden var, biz neden varız?

Şimdi gökyüzünüzde var olma ihtimali olan o bulutlar hangi dağın hangi ağacına selam edip de gelmiştir? Yapraklarını dansettirdiği rüzgâr, sizin kirpiklerinize de dokunmuş mudur? Yağmur yağmayı mı öğretir aslında? Hani ıslanmamak için kaçtığımız, duvarların ardında saklandığımız, şemsiyelerle savurduğumuz yağmur, yağmayı mı öğretir?

Şu günlerde hayatınızın güneyi mi, kuzeyi mi yaşanıyor, hiç bilemem. Bildiğim, gün ve saatler bile güney ve kuzeylerle dolup taşıyor. Buna rağmen hayat bir nefeste donup kaldığında, ortalığı derin bir sessizlik kapladığında, geriye kuzeyde teslimiyeti kabul edebilmiş berrak bir şükür pırıltısının güneye akışı kalıyor. Tabiî, varsa…

  13.01.2008

© 2021 karakalem.net, Özlem Uluğ