Yalnızlıkta yalpalamak

Hüseyin Eren

YALNIZLIK ÖLÜME YAKIN; ÖYLEYSE YALNIZLIĞIN da güzel yönü var… Hayatın şifresi ölüm; ölüm anlaşılmadıkça hayat anlaşılmaz… Gideceği yere göre yaşanıyorsa, buraya neden gelindiği anlaşılmıştır…

Yalnız geldik, yalnızlığa gideceğiz yine; kalabalıklar kapısı bir bir kapanıp bir kapı açık kalacak; kabir…

En yakın dost yalnızlık, en uzak sevgili değil ölüm… Ömür; yalnızlıkla ölüm arasında sıkışmış yalnızlıklar yumağı… Ünsiyet, ülfet; fırtınalar ve dalgalarla dolu ummanın uzağında bir liman… Umut; rüzgârsız, durgun bir denizde yelkensiz bir gemi… Dertlerin geminde sıkışmış neşe; ne neşe verir? Kederler yalnızlara mı gelir, keder mi yalnızlaştırır?

Gündüzün yalnızlığı gece, ağacın yalnızlığı çekirdek… Gündüz ne gürültülü, dallara tutunmuş yapraklar ne çok… Meyveler; çekirdeğin kesreti… Meyvelerin kalbi, yine yalnızlık çekirdeğine hamile…

Hayatın yalnızlığı ölüm, ölümün kalbinde yine hayat saklı… Açılan her bahar; sonbahar yalnızlığında savrulmuş bir çekirdek… Solan her gül; bülbülün yalnızlık çilesi…

Yalnızlık yakan bir ateş değil; alevlerin içinde yalnız kalan İbrahim’in (a.s.) yanmaması gibi… Nemrut kesreti, kesret Nemrutluğu rüzgârın önünde bir avuç kül, bir ahlık duman…

Çokluğu içine çeken Karun, toprağın altında yapa yalnız… Hükmediciliğin esaretinde esir Firavun; dalgalarla boğuşurken, yanında yalnızlıktan başka kim var?

Kesret dalgalarında yunusun yuttuğu Yunus (a.s.), duayı kaç derin yalnızlık içinde yaptı?

Neslimizin babası Âdem (a.s.); yeryüzünde onun kadar yalnız yaşayan oldu mu? Annemiz Havva; yalnızların anası…

Kâinat ne kalabalık, insan ne kadar yalnız… Beden ne kalabalık, ruh bir başına… Sevilen ne çok, seven yalnız kalp… Yalnızlık sevdiklerinden kaçış değil, sevdiğine kavuşmak…

Secde; kesretin suskunluğu, yalnızlığın yok oluşu… “Ben” hapsinden kurtuluş, varlığa vuslat… Damla yalnızlığının vuslat denizine dâhil oluş…

Gönlü secdede olana kâinatın hangi köşesi gurbet, zamanın hangi karesi karanlık, mekânın hangi kesiti kesret? Kâbe çok mu kalabalık, secdeden başka kim var orada; ne eş, ne dost, ne keder, ne kesret, ne yalnızlık…

Sizden, sevdiklerinizden, ihtiyaç ve musibetlerinizden haberdar bir Habir ve Latif var; neyleyeyim yalnızlığı, neyleyeyim kesreti… Keder kimi kederlendirir, suri sevinç ne sevinç verir?

Nereye gideceğini bilerek yaşıyorsan, buraya neden geldiğini biliyorsundur; Bilmiyorsan yalnızlıklarda yalpalamaya, kesrette koşuşturmaya devam…

  7.01.2008

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren