Yağmur Yağmayınca..

Rabia Nazik Kaya

ŞEHİRDE GÜN BATIYOR..YUSYUVARLAK, KIPKIZIL GÜNEŞ, uzun binaların arasından usul usul süzülüyor. Akşam oluyor. Gündüz aydınlık ve hareketli olan caddeler arabaların farlarından oluşan bir ışık seline dönüşüyor. Hava karanlık artık. Ocağın soğuğu binalar arasında dolaşıp insanların yüzüne çarpıyor. Kabanlarının içine sığınıyor insanlar.

Ağaçların yaprakları dökülmüş, kuru havada iyice kurumuşlar sanki. Toprak buz olup çatlamış. Şehri gri bir bulut kaplamış.

Ankara’da toprak, ağaçlar, toprağın altındaki tohumlar, kuşlar, kediler, binalar, çatılar, caddeler ve insanlar bir yağmur bekliyor. Rahmetin kaynağından bereket bekliyor..

“Rabbimiz, hayırlarla, yağmur gönder, hayırlarla kar gönder” diye niyaz ediyorlar..

Barajların suyu çekilmeye başlıyor. Havadan is kokusu gitmiyor. Rahmete ne kadar muhtacız..

Elimizin yettiği onca şey varken, onca şeyi planlayıp, tercihleri yapıp bazı şeyleri elerken..Gideceğimiz yerleri, göreceğimiz kişileri, yiyeceğimiz yemekleri, okuyacağımız kitapları, uyuyacağımız saatleri ayarlamaya çalışırken, bazı şeylere güç yetiremeyeceğimizi ne de çabuk unutuyoruz.

Yağmurun gelmemesine karşı yapabileceğimiz tek şey dua etmek. Onun dışında ne gökyüzüne ne de bulutlara hükmedebiliyor insanoğlu.

Şehir, rahmet bekliyor..Şehrin dua müdavimleri ellerini açmış, yağmur istiyor..

Muhtaçlık acziyeti hatırlatıyor, acziyet Rahman’a yöneltiyor, muhtaç olduğumuz şeyler kalbimizden ve dilimizden dökülmeye başlıyor. Noksanları tamamlamak istiyor yüreğimiz.

İşte yağmurun sık sık yağdığı zamanlarda nasıl aklımızdan çıkıveriyorsa bu dualar, farklı ihtiyaçlar da olmadıkça, nice nimet çıkıp gidiyor dualarımızdan, unutuluyorlar.

Sağlığımız yerinde olduğunda ettiğimiz dualar ve hastayken ettiğimiz dualar ne kadar farklı.

Bugün, yağmurun yağmasını nasıl istiyorsak Rabbimizden, sıhhat ve afiyet gittiğinde de öylesi, hatta daha şiddetli yakarışlarımız oluyor.

Rahmet, hem toprağa, hem bedene, hem kalbe, hem ruha gerek.

Bugün, sapasağlam bir üniversite öğrencisinin hayatının birden bire nasıl da değiştiğine şahit olduk. Tüm diğer öğrenciler gibi okuluna giden, gezen, yemek yiyebilen biriyken, boyun kaslarının bir hastalığa tutulmasıyla nasıl değiştiğine..

Saniyede 2-3 defa aynı yöne doğru şiddetle kasılan boynu ve sürekli boynuyla birlikte dönen başı..Bu nedenle yürüyememesi, yiyememesi, bedeninin zayıf düşmesi..

Bütün bunların sebebi bilinmeyen bir hastalıkla olması..Bu gencin bedeninin yağmur gibi bir Rahmete ihtiyaç duyması, Şifa kapısında beklemesi..

Başını sabit bir şekilde orta hatta tutabilmek ne büyük bir rahmet..Yağmur gibi, nasıl bir bereket..Bu rahmetten ve daha nicelerinden habersiz, sağa sola öfkeyle çevirebildiğimiz, ümitsizlikle öne düşürdüğümüz başlarımız var..Yahut başımız yukarıda yürüyüp sağa sola bakmadığımız oluyor bizim.

Şehirde, yağmurun gelmemesinden bihaber yürüyüp durduğumuz oluyor bizim..

Ancak Rabbimiz hatırlatıyor ve ibret numuneleri sunuyor önümüze.

Şükre, duaya ne denli ihtiyacımız olduğunu hatırlıyoruz yeniden..

Yeni bir nisyana daha sürüklenmeden, ülfetle perdelenmeden, doğru yolda yürüyebilmek ve Rabbimizle irtibatımızı hiç kesmemek duasıyla..

  10.01.2007

© 2021 karakalem.net, Rabia Nazik Kaya