Kendi Dilinden Mehdî..

Aykut Tanrıkulu

İddianamede benim hakkımda dört esas var :

B i r i n c i E s a s : Güya bende tefahur ve hodfuruşluk var. Ve kendimi müceddid biliyorum.

Ben bütün kuvvetimle bunu reddederim. Hem mehdîlik isnadını hiç kabul etmediğime bütün kardeşlerim şahadet ederler. Hatta Denizli’ deki ehl-i vukuf “ Eğer Said mehdîliğini ortaya atsa bütün şâkirtleri kabul edecek.” dediklerine mukabil, Said, itiraznamesinde demiş ki : “ Ben Seyyid değilim. Mehdî Seyyid olacak.” diye onları reddetmiş..

Şuâlar \ 14. Şuâ \ sayfa 383 \ Envâr Neşriyat ( 1 )

*

“..Seyyid olmayan seyyidim ve seyyid olan değilim diyenler, ikisi de günahkâr ve duhul ile huruc haram oldukları gibi.. hadîs ve Kur’an’ da dahi ziyade veya noksan etmek memnu’dur. Fakat ziyade etmek, nizamı bozduğu ve vehme kapı açtığı için daha zararlıdır. Noksana cehil bir derece özür olur. Fakat ziyade etmek ilim ile olur. Âlim olan mâzur değildir. Kezalik; dinden bir şeyi fasl veya vasletmek, ikisi de caiz değildir..”

Muhâkemat \ Birinci Makale \ sayfa 52 \ Envâr Neşriyat

* * *

“..Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli "lâmlar" ve "mimler" ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zâtlar ise, Hazret-i Mehdi'nin Şakirtleri olabilir..”

Şuâlar \ 1. Şuâ \ sayfa 720 \ Envâr Neşriyat

* * *

“..Bu zamanda öyle fevkalade hakim cereyanlar var ki, her şeyi kendi hesabına aldığı için, faraza hakiki beklenilen ve bir asır sonra gelecek o zat dahi bu zamanda gelse..”

Kastamonu Lahikası \ sayfa 61 \ Yeni Asya Neşriyat ( 2 )

* * *

“..Ta ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahipleri, yani Hz. Mehdi ve şakirtleri, Cenab-ı Hakk' ın izniyle gelir, o daireyi genişletir ve o tohumlar sünbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah'a şükrederiz.”

Sikke- i Tasdik- i Gaybî \ sayfa 172 \ Envâr Neşriyat

* * *

“ ..Ümmetin beklediği, âhirzamanda gelecek zâtın üç vazifesinden en mühimi ve en büyüğü ve en kıymettarı olan iman-ı tahkikîyi neşir ve ehl-i imanı dalâletten kurtarmak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bitemâmihâ Risale-i Nur’da görmüşler. İmam-ı Ali ve Gavs-ı âzam ve Osman-ı Hâlidî gibi zatlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zatın makamını Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bazan da o şahs-ı mânevîyi bir hâdimine vermişler, o hâdime mültefitane bakmışlar. Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur’u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek.

O zatın ikinci vazifesi, şeriatı icra ve tatbik etmektedir. Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlâs ve sadakatle olduğu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddî bir kuvvet ve hakimiyet lâzım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin.

O zatın üçüncü vazifesi, hilâfet-i İslâmiyeyi ittihad-ı İslâma bina ederek, İsevî ruhanîleriyle ittifak edip din-i İslâma hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakârlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymettardır. Fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şaşaalı bir tarzda olduğundan, umumun ve avâmın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar..”

Sikke- i Tasdik- i Gaybî \ sayfa 9 – 10 \ Envâr Neşriyat

* * *

“..Şark tarafından bir nur zuhur edecek, bid'atlar zulümatını dağıtacak. Ben böyle bir nurun zuhuruna çok intizar ettim ve ediyorum. Fakat çiçekler baharda gelir. Öyle kudsi çiçeklere zemin hazır etmek lazım gelir. Ve anladık ki, bu hizmetimizle o nurani zatlara zemin izhar ediyoruz..”

Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 189

* * *

“...Hazret-i Mehdi'nin, o vazifesini bizzat kendisi görmeğe vakit ve hal müsaade edemez. Çünkü hilâfet-i Muhammediye (ASM) cihetindeki saltanatı, onun ile iştigale vakit bırakmıyor. Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife bir cihette görecek. O zat, o taifenin uzun tedkikatı ile yazdıkları eseri kendine hazır bir program yapacak, onun ile o birinci vazifeyi tam yapmış olacak. Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve mânevi ordusu, yalnız ihlas ve sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakirdlerdir. Ne kadar da az da olsalar, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.”

Emirdağ Lahikası, 259

* * *

“..O ileride gelecek acib şahsın bir hizmetkarı ve ona yer hazır edecek bir dümdarı ve o büyük kumandanın pişdâr bir neferi olduğumu zannediyorum.”

Barla Lahikası, 162

* * *

“..Ben, kendimi seyyid bilemiyorum. Bu zamanda nesiller bilinmiyor. Halbuki âhir zamanın o büyük şahsı, Âl-i Beyt' ten olacaktır.”

Emirdağ Lahikası, 247-250

* * *

“..Risale-i Nur'un şahs-ı manevisini haklı olarak Hz. Mehdi telakki ediyorlar. O şahs-ı manevinin de bir mümessili, Nur şakirdlerinin tesanüdünden gelen bir şahs-ı manevisi ve o şahs-ı maneviden bir nevi mümessili olan biçare tercümanını zannettiklerinden, bazen o ismi O'na veriyorlar. Gerçi bu, bir iltibas ve bir sehivdir, fakat onda mes'ul değiller.”

Tılsımlar Mecmuası, 201




DİP NOTLAR :

  1. Şuâlar \ 14. Şuâ \ sayfa 333 \ Yeni Asya Neşriyat’ da ;

    “Ve kendimi müceddid biliyorum.” cümlesi yok !.

    “..dediklerine mukabil, Said, itiraznamesinde demiş ki: Ben Seyyid değilim. Mehdî Seyyid olacak.. diye onları reddetmiş..” cümlesi var.

    *

    Şuâlar \ 14. Şuâ \ sayfa 333 \ Risale-i Nur Enstitüsü’ nde ;

    “Ve kendimi müceddid biliyorum.” cümlesi var.

    “..dediklerine mukabil, Said, itiraznamesinde demiş ki: Ben Seyyid değilim. Mehdî Seyyid olacak.. diye onları reddetmiş..” cümlesi yok!.

    *

    Şuâlar \ 14. Şuâ \ sayfa 333 \ Sözler Neşriyat’ da ;

    “Ve kendimi müceddid biliyorum.” cümlesi var.

    “..dediklerine mukabil, Said, itiraznamesinde demiş ki: Ben Seyyid değilim. Mehdî Seyyid olacak.. diye onları reddetmiş..” cümlesi yok!.

    * * *

  2. Kastamonu Lahikası \ sayfa 90 \ Envâr Neşriyat’ da ;

    “..bir asır sonra gelecek o zat..” cümlesi yok!.

    *

    Kastamonu Lahikası \ sayfa 61 \ Risale-i Nur Enstitüsü’ nde ;

    “..bir asır sonra gelecek o zat..” cümlesi var.

    *

    Kastamonu Lahikası \ sayfa 61 - 62 \ Sözler Neşriyat’ da ;

    “..bir asır sonra gelecek o zat..” cümlesi var.

  4.06.2006

© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu