Kronolojik seyrin analitik yöntemle buluşması

Safâ Mürsel

AKADEMİSYEN BİR DOSTUM, RİSALE-İ NUR Külliyatını bilgi, girişim ve özgürlük gibi üç kavramla tanımlamanın mümkün olduğunu söyler.

Bu yaklaşım, her ne kadar dar ve kategorik görünse de, Risale-i Nur’u tanımlamada önemli bir gerçek payı taşıyor.

Fakat, bu kavramların ne anlama geldiği, içinin nasıl doldurulacağı, ayrı bir ilginin konusu olmalıdır. Çünkü, bilgi, girişim ve özgürlük kavramları, Risalelerde kesinlikle rasyonalizmin pozitivist ve pragmatik yargılarıyla ele alınmıyor.

Risaleler, Kur’ân’ın tevhid boyutunda, kişi ve toplum kimliğini yeniden inşa anlayışının özgün ve çağdaş metinleri olarak görülmelidir. Külliyatın bu açıdan tanınmasına ve tanıtılmasına olan ihtiyaç, eserlerin farklı disiplinler açısından yerel ve küresel çapta ele alınmasını zorunlu kılıyor.

Kur’ân’ı ‘itmi’nan’ boyutlarında ve ‘bürhanî’ dayanakları ile yorumlayan Risale-i Nur Külliyatı, Kur’ân’ın evrenselliğine paralel çağdaş bir tefsir niteliğindedir. Tevhid-merkezli bilgi ve tefekkür kaynağı olarak, mazi, hal ve istikbali kucaklayan yorumlarıyla Risale-i Nur’ların günümüz insanına takdimi öncelikli bir hizmettir ve o nisbette ihtiyaçtır. Bu sebeple, eserlerin içerdiği mesajları muhataba taşıma iddiasında olanların, hangi konuda nasıl davranacaklarını belirlemeleri, bir misyon olarak elbette önemlidir.

Risale-i Nur hizmetinde yaşanan farklılık ve ayrışmaları irdeleyen elinizdeki çalışma, seviyeli üslubu ve eleştirel niteliği ile elinize geliyor. Özeleştirinin nasıl yapılması gerekiyorsa, burada o yapılıyor. Hiçbir önyargıya takılmadan, ‘hakkın hatırı’ korunarak, çağdaş bir iman hizmeti analitik bir yöntem ve kronolojik bir seyir içinde bu çalışmada ele alınıyor. ‘Ulûm-u imaniyedeki fetva vazifesi’nin yaklaşık yüz yıllık bir süreçte nasıl yapıldığına ve bundan sonrasına ilişkin tahlil ve beklentiler, çalışmanın sınırlarını çiziyor. Risale-i Nur müellifi Bediüzzaman Said Nursî’inin ‘hizmet’i hakkında bilgilenmek isteyenlere, bu çalışma ile anlam ve istikamet derinliği olan hatırı sayılır materyal sunulmaktadır.

Bediüzzaman, bir tebliğ hizmetinin rehberi olarak, cemaatçi, kapalı ve kategorik bir toplumsal yapılanma arayış ve anlayışı içinde olmadı. Kişisel yaşantısında toplumun her kesimi ile diyaloga açık, görüşlerini muhataplarıyla paylaşmaya arzulu bir tutum içinde oldu. Toplumla temas ve bütünleşmeye temayüllü bir tavır sergiledi. Din, onun nazarında, sadece ontolojik anlatımın referansı değil, kişisel ve toplumsal ilişkiler bakımından da bir belirleyici idi.

Risale-i Nur hizmeti, herkesin kendisini ifade edebildiği, farklılıkların uzlaştığı, çoğulcu ve çok-kültürlü, sivil bir toplumsal modelin oluşması yolunu açık hale getirdi. Bunun örneklerini, Bediüzzaman önce kendi hayatında gösterdi. Siyasî nitelikli baskılara maruz kaldığı zaman, keyfî kanunlarla hürriyetinin sınırlanmasına müsaade etmeyeceğini söylemekten çekinmiyordu. Baskıcı uygulamalar yoğunlaştığında, hürriyeti ekmeğe tercih ediyor, muhataplarını özgürlüklere saygılı olmaya davet ediyordu.

Hurşit Paşa 1909’da Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı olarak sonu beraatla bitecek davanın sorgusu safhasında Bediüzzaman’ın kimlik tesbitini yaparken, “Sen hangi Kürt aşiretindensin?” şeklinde bir soru sormuştu. Ayrımcılık kokan bu sorunun gereksizliğini Tatar asıllı Hurşit Paşa’nın yüzüne vurmak için, “Sen hangi Tatar aşiretindensin?” diyerek protesto yüklü bir cevap vermesi ve hemen arkasından “Ben Osmanlıyım” demesi, Bediüzzaman’ın etnik saplantıdan uzak, çok-kültürlü, çoğulcu anlayışa mensubiyetinin mahkeme zabtına geçmiş tarihî belgesidir.

Toplumsal hayatı etnik veya dar meşrepçi kalıplara sıkıştırmaya çalışmanın gereksizliğine, farklılıkları koruyarak ‘maksatta’ buluşmanın zaruretine yönelik görüşler, sosyal bilimler yönüyle Risalelerin tefekkür omurgasını teşkil eder. Birliktelik, bu anlamda değer kazanır. Bediüzzaman, “İttihad, imtizac-ı efkârdır, o da marifetin şua-ı elektriğiyle olur” diyerek, birlikteliğin ‘bilgi’nin ortak paydasında buluşmaya bağlı olduğunu vurgulamıştır.

Titiz araştırmacı kimliği ile Metin Karabaşoğlu, bu çalışmasında maksatta buluşma ilkesine uyan ve uymayan tutumları, övgü ve yergi kaygısı gütmeden, hakkını verdiği bilimsel ve bir o kadar objektif üslupla ele alıyor. ‘İnsan’a hizmet ve himmet iddiası olan herkes için, bu çalışma bir özeleştiriye vesile olursa, şüphesiz önemli bir amaca hizmet etmiş olacaktır.

Bu çalışmanın, Risale-i Nur’u ortak referans alma kararında olanlar için gerçekçi, ilkeli ve kalıcı bir ilişki kültürünün güçlenmesine katkı sağlayacağına inanıyorum.

SAFÂ MÜRSEL

İstanbul, 7 Temmuz 2004

  16.09.2004

© 2021 karakalem.net, Safâ Mürsel