Adınız soyadınız: 
E-mail adresiniz: 
Şehir / ülke: 

Başlık: 

Değerlendirmeniz: 

Türü

Yazarlarımıza gönderdiğiniz mesajlar,
site yönetiminin onayını müteakip kendilerine iletilmektedir.

Vücut libâsında yaralar…

BAZEN RUH, bedenden sıyrılıp uçmak istiyor ötelere, gitmek istiyor ait olduğu yere..

Beden, türlü hastalıklarla bambaşka bir hal alıyor bazen..İşte o zaman insan, vücudun ruh üzerinde bir yük olduğunu farkediyor olmalı..

Ruh çırpınıp, bedenden kaçacak bir delik arıyor olmalı..

Cilt problemleri, uzaktan çok basit görünüyor. Ama bedenin libası olan o cilt bile bir gün büyük bir imtihan olarak çıkıveriyor insanın karşısına.

Kaşınıyor, kızarıyor, kabarıyor, soyuluyor, dökülüyor, acıyor..

Akıl cilde kilitlenmiş, başka şey düşünemez oluyor ve eller, sıyırıp atmak istiyor bu acı veren örtüyü.

Şükrünü eda edemediğimiz nice nimetlerden bir nimet olan cilt de, nasıl büyük bir şükür istiyor, şimdi daha iyi anlıyorum..

Çeşit çeşit cilt hastalıklarıyla karşılaşıyoruz..

Sekiz dokuz yaşlarında bir çocuk, Yusuf Kemal..Yusuf peygamber gibi zindanlar içinde, bütün vücudu, sargılar içinde.. Doğuştan bir hastalık onunki, Rabbim ona ve ailesine sabır ihsan eylesin..Kendi kendine parçalanıyor cildi..Sargılarla yaşıyor Yusuf Kemal..

Şimdiye dek hiç kendi kendine parçalanan bir cilt görmemiştim..Şükürler olsun hallerimize, her şeyimize…

Meydan-ı imtihan olan şu dünyada, belki onun ve ailesinin hayatının kemal bulacağı bir sebeptir bu hastalık..Hali ve akıbeti ismine ayna olur inşallah..

Eyyûb Peygamber gibi zahiri hastalıklarla dolu bu kardeşimize üzülüyoruz.

Bir yandan kendi batınî, ruhî ve kalbî hastalıklarımızı hiç böylesine dehşete kapılarak izlemediğimizi düşünüyorum..

**

Serviste, başka bir yerde, yıllardır zor bir imtihan ile hayatını sürdüren bir bayan görüyoruz. Hastalığın daha da ilerleyip ilerlemeyeceğini sorduğu doktorun cevabına korkuyla bakarken, beklediği umut ışığını göremeyince, göz yaşları yanaklarından aşağı süzülüp gidiyor..

Gözyaşı, kurumuş cildinde, kuruyup gidiyor..Kalbi nasıl burkuluyor kim bilir…

Biri güneşe küsmüş, elinde bir sürü krem dolu tüp, bir kenarda oturuyor..

Biri, yayılan bir enfeksiyon ile bir ayağını kaybediyor..

Neler neler oluyor…

Cildi sağlıklı ve bütünlüğü bozulmamış olan bazı kimseler, bunlardan bihaber..

Bir yanda biri, tamamen sağlıklı olan cildine yılan zehirinden üretilen bir maddeyi enjekte ettirerek, yüzünü gerdirmeye çalışıyor..

Diğer yanda başka biri, güzel yaratılmış yüzüne, boyalar sürüyor, ve bu boyalar olmaksızın beğenmiyor kendini..öyle olunca toplum içine dahi çıkmıyor..

Yüzde çizgi görmek istemiyor insanoğlu.. Solmak, solgun olmak istemiyor, yüzünü boyalarla canlandırmaya çalışıyor.. Yani yaşlanmak istemiyor, eskimek istemiyor..

Hz. Âmine’nin vefatından önceki sözleri geliyor aklıma:

“Her yaşayan ölür, her yeni eskir. Yaşlanan herkes zevâl bulur..Her şey fanidir, gider..” [1]

Zeval ile dolu şu dünyada, eskimeyecek olan, yitip gitmeyecek olan bir şey yok..

Rabbimizin bekası dışında..

Ama insanlar çizgileri sevmiyor..

Ben, cildimizin, kırıştığında, yaşlandığında bile çok güzel olduğunu düşünüyorum..

Öyle güzel yaratılmış ki, türlü hastalıktan koruyor bizi, vücudumuzun ısısını, su dengesini daha neleri neleri ayarlamada bir sebep oluyor..

Hele cilt hastalıklarını müşahede ettikten sonra, eskimiş ciltlerin dahi ne denli güzel olduğunu tekrarlıyor, eskiyecek olan cildime şöyle bir bakıyor, halimize şükrediyorum..

Dış örtülerdeki hasarlarla muzdarip olan gönüllerimiz, iç örtülerin sağlamlığı için gayrete geldiğinde, kalbî hastalıkların tamirini dilediğinde, örtülerimizin şükrünü edâ etmek adına bir adım atılmış olur belki..

İç ve dış örtülerimiz için şükürler olsun..




[1] İsfahani, Delailü’n- Nübüvveh, s. 119-120

  07.10.2006

© 2021 karakalem.net, Rabia Nazik Kaya



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut